Yine bir pazar günü! Bu semt her zaman gürültülü olmuştur. "BARBAROS" ismi bile ürkütücü. Tuhaf insanlarla dolu olan bu semt de herkesin ayrı bir hayat hikayesi var. Onları tuhaf kılan bu semt olmalı. Büyük dedemden kalan bu ev aslında çok güzel, tarihi eser bir görüntüsü var. Annem, hatıralarından dolayı satmaya kıyamıyor. Burada yaşamanın, güzel yanlarıda var. Mesala her uyandığımda pencereyi açtığımda mis gibi börek kokusunu içime çekiyorum. İnsanların birbirlerini tanımadıkları halde balkondan balkona selamlaşmalarını seviyorum. Çocukların oyun oynarken yaptığı, komik haraketleri izlemeyi seviyorum. Tek sevmediğim şey herkesin erken uyanmasıdır. Sesleri duymamak için yorganı üzerime çektim. Kalkmayı hiç istemiyorum. Annemin seslendiğini duyunca, bu isteğimin olmayacağını anladım.
"Asya kahvaltı hazır canım."
"Tamam, geliyorum anne."
Hiç kalkmak istememiş olsamda, kalktım. Bugün tembellik yapmak için hiç de uygun bir gün değildi. Bugün en yakın arkadaşım Duru'nun doğum günü, hemen hazırlanmam gerekiyordu. Kahvaltımı ayak üzeri atıştırıp odama geçtim. Dolabımı açıp sade ve şık görünümde bir elbise seçtim. Saçlarımı at kuyruğu şeklinde toplayıp seçtiğim mor renkli mini elbisemi üzerime giydim. Makyajımı abartmayacak tonda yaptım. Evet artık hazırım. Hediyemide yanıma aldığıma göre Duru ile buluşmak için çıkma vakti geldi. Arkadaşlarla anlaştığımız gibi Duru'ya birşey belli etmeden mekana götüreceğim.
Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Yirmi iki yaşında, kumral, ela gözlü, anne ve babası ayrılmış, ailenin tek çocuğu, gözünü başarı hırsı bürümüş, tipik inek öğrenci kalıbına tam oturmasada derslerinde hırslı, üniversite üçüncü sınıf öğrencisiyim.
Duru'ya beklediğim yeri konum atmıştım. Duru'yu beklerken bir sade kahve söyledim. İçimde iyi bir his vardı. Bugün herşeyin güzel olmasını umuyordum. Eminim Duru doğum gününü unuttuğumu düşünüyor. Geldiğinde hatırlatmak için elinden geleni yapacaktır.
Her insanın bir dostu vardır, fazlası yalandır. Duru ile biz dost değil kardeş gibiyizdir. Herşeyimiz ortaktır, aramızda yalan yoktur. Küçüklüğümüzden beri böyleyizdir.
Cafeden dışarı çıktığımda Duru taksiden iniyordu. Bugün annemin işi olduğu için arabasını almama izin vermemişti. Duru'ya el sallayıp yanına gittim. Kısa bir kucaklaşmadan sonra taksiye bindik. Şoföre gideceğimiz yeri söyledim. Şaşkınlık içindeydim, arkadaşım doğum gününü hatırlatmaya çalışmıyordu. Üzgün birazda sinirli gibiydi. Yol boyu hiç konuşmadan ilerliyorduk. Sessizliği bölen Duru'nun sesi oldu.
"Off!! Nereye gidiyoruz?"
Umduğumdan daha çok sinirliydi. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Çok az kaldı, sabırlı ol lüfen," derken taksici slow bir parça açtı. Bu tarz parçalar bana göre değildi. Duru sinirden patlayacak gibiydi. Camı açıp derin bir nefes aldı. Sonunda mekana gelebilmiştik. Taksi parasını öderken Duru, "Burası da neresi?" diye söyleniyordu. Mekana girerken Duru'nun yüz ifadesini inceliyordum. Karanlığa girdiğimizde aniden renga renk ışıklar yanıp sönmeye başladı. Hep bir ağızdan, "SÜRPRIZZZ" diye bağırdık. Yol boyu surat asan arkadaşımın mutluluktan ağzı kulaklarındaydı. Mekana göz attığımda herşey çok güzel olmuştu. İstediğim gibi düzenlenmişti.
"Asya inanmıyorum sana, tam bir oyuncu adayısın. Doğum günümü unuttuğunu sandım."
"Bir haftadır bunun için hazırlanıyordum. Umarım istediğin gibi olmuştur."
Duru gülümseyerek bana sarılıp, "Herşey çok güzel, teşekkür ederim," derken müzik son ses, herkes kendinden geçmiş bir şekilde dans ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZLİĞE DOĞRU
RomanceMutlu başlayan herşeyin mutlu bitmesini isteriz ama herşey istediğimizin tam tersi çıkabilir