Sonsuz

51 4 0
                                    

10 yıl önce;
Raine Brown kayalıklara vuran dalgaların,sarhoş eden iyot kokusunu içine çekti.Sessizdi ama bu sessizliği kurulabilecek cümlelerin hafifliğine karşı isyanından başka bir şey değildi.En ağır cümlelerin bile onun sessizliğiyle kıyaslanması söz konusu olamazdı.Yavaşca ayağa kalktı ve oturduğu kayalığın ucuna doğru ilerledi.Sulanmış gözlerini dalgalara dikti.Uzaktan bakan birinin onun intihar edeceğini sanabileceği kadar kararlı bakıyordu denize ve aynı onun gibi coşkulu olan dalgalara.Ama o korkak bir kız değildi,oysa intihar korkaklar içindi.Kalbini param parça etmiş bir acıdan ne kaçardı ne de bundan şikayet ederdi.Luke Hudson'ı seçmişti,sevmişdi,seviyordu,sevecekti...

Luke onun sonsuzuydu...

Kayalıklar gibiydi Raine.Sırf denize olan aşkından un ufak olmayı,kum olup denizin bir parçası olmayı kabullenirdi. Âşık denilen şeyde buydu zaten.Onun için tüm ihtişamını bir köşeye bırakıp tuzla buz olmayı kabul edebilekti,edebilen kişiydi.

Sadece 13 yaşında ki ergen bir kızdan beklenenin aksine o aşıktı.Onun aşkı sonsuzlukla eş anlamlı olan aşklardandı.

Bir anda kaşları çatıldı ve elini sırt çantasına doğru uzatarak sağ askısından yakaladı.Fermuarı yavaşça sol tarafa doğru kaydırdı ve çantasının içinde küçük bir keşif sonucu bitmek üzere olan bir dolma kalemle çizgili sayfaları olan bir defter çıkarttı.Annesinden yürüttüğü ağzı mantar tıpalı cam şişeyi unuttuğunu fark edince yine çantasına uzandı eli.

Önce kağıdın kenarına tarih attı...
Belki o bulur diye geçirdi içinden.Belki de gerçekten o bulurdu...
Belki bir başkası...
Ama bu mektubun,bulan kişinin hayatını değiştirmesini diliyordu.
Bulan kişiye mutluluk getirmesini.

Duygularını müthiş bir el yazısıyla kağıda döküyordu.Ellerinin üşüyor olmasını,dalgaların pantolonunun paçalarına vurmasını umursamadan yazıyordu.Gözlerinden akan yaşları silmeye yeltenmiyordu.Tek başınayken ağlayabilirdi kimse onu görmediği sürece sorun olmazdı.

Gözyaşların kağıda düşüp siyah mürekkebi dağıtarak morlu mavili bir hale getiriyordu.Raine dalgın gözlerini yeniden denize diktiğinde bir damla daha mürekkebe meydan okudu.O minik damlanın kağıtta çıkardığı sesle kendine geldi.Mektubu defterden ayırdığında defterin hüznüne ortak oldu.Kağıdı özenle sarıp şişenin ağzından geçirdi.Tıpayı tüm gücüyle şişeyle birleştirdi ve usulca ayağa kalktı.Bir yandan titreyen dudağını emerek ısıtmaya çalışırken diğer yandan dizlerine kadar vuran dalgalara meydan okuyordu.Şişeyi hızla sonsuz maviliğe bıraktı.Denizin dibine gömülen şişenin arkasından öylece bakarken rüzgarda saçlarını savuruyordu.Bir yağmur damlası kirpiklerinden yanaklarına düştü.Sonunda yağmur başlamıştı.Artık göz yaşlarını saklayacak biri vardı.

Raine'nin ruhu yağmurla yüceliyordu.Çünkü Raine'nin halinden bir yağmur anlıyordu.Gri bulutların gölgesinde özgürlüğü beklerken en sonunda kendilerini sonsuzluğa bırakıyorlardı.
Her bir damla Raine Brown gibi sonsuzdu.Her biri kendi sonsuzluklarında Luke Hudson'larını bekliyordu.

Some are like water, some are like the heat,
Kimileri su gibi, kimileri sıcaklık
Some are like the melody of some other beat,
Kimileri kimi diğerlerinin melodisi gibi
But sooner or later
Ama er ya da geç
They all will be gone,
Hepsi gitmiş olacak



•BÖLÜM SONU•

FOREVER YOUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin