1

292 23 14
                                    

ÖNCELİKLE KİTAP İSMİNİN ANLAMINI ANALİZ EDELİM.

Ophthalmoscope = Asıl anlamı hani gözler kalbin aynasıdır derler ya işte öyle bir şey İngiliz sokak dilinde, ama tamamen türkçe olarak çevirirsek göz aynası... 

Benim yaptığım analiz;

(O)ut and out = Tamamen

(P)ain = Acı

(H)ot-blooded - Ateşli

(T)ake A Big Whiff - Derin Nefes Almak

(H)ard And Fast - Çok Sıkı

(A)rch = Kemer

(L)arry

MOS (Moschate) - Misk Kokulu [Misk, bir tür erkek ceylan tarafından üretilen güzel kokulu madde]

COPE - Başa Çıkmak

---

ŞİMDİ BUNLAR NE DİYECEKSİNİZ. HİKAYEDEKİ ÖNEMLİ MADDELERE, KİTAP İSMİ İLE UYUM SAĞLADIM. BUNLAR HİKAYENİN TEMEL KAVRAMLARI. EĞER HİKAYE ÇOK TUTULURSA, 2. KİTABI YAZMAYI DÜŞÜNÜYORUM. SİZ DE LARRY SHIPPER ARKADAŞLARINIZA FALAN ÖNERİRSENİZ SEVİNİRİM. YAKLAŞIK 30-40 BÖLÜM OLACAK. BÖLÜMLER UZUN OLACAK. BU BİRAZ KISA OLDU DİĞERLERİ ÖYLE DEĞİL.
ÖNCEDEN SÖYLEYEYİM KÜFÜRLER OLACAK HİKAYEDE, İLERDE SMUT OLACAK VE HİKAYENİN SONLARI BİRAZ DUYGUSAL OLABİLİR...
MULTIMEDYADAKİ MÜZİK İLE OKUYABİLİRSİNİZ...

İYİ OKUMALAR.

Gecenin bir saatinde kimsenin olmadığı bir yolda yürüyordu. Çok üşümüştü. Üzerindeki cekete daha çok sarıldı. Bu onun ceketiydi ve onun kokusunu rahatlıkla alabiliyordu. Acaba gitmiş midir diye düşündü. Şu zamanlar ihtiyacı olan tek şey sadece biraz sessizlikti. Uzun bir süre sessizliğe ihtiyacı vardı. Yaşadıkları şeyler gözünün önünden bir film şeridi gibi geçti. Evi terk etme sebebi olan kavgaları aklına geldi. Tam gözleri dolmuştu ki, başını yukarı kaldırdı. Bir süre gökyüzüne baktı. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Neden bunu ona yapıyordu? Dedikleri kadar canını yakmış mıydı onun? Bir türlü anlayamıyordu. Onun sevgisinden şüphesi yoktu, ama her defasında kalbini bir porselen gibi kırıyordu. Artık olanlar onu çok yormuştu. Uyumak istiyordu, bir daha uyanmamak üzere...

...

Harry daha 21 yaşında üniversite öğrencisi bir gençti. Her şey onun için çok fazlaydı. Ailesini kaybettikten sonra daha fazla mahvolmuştu. Dersleri bırakmıştı, ilgilenemiyordu. Bu üniversite çok başarılı bir üniversiteydi ve ayak uyduramazsa buradan gitmek zorunda kalacağını iyi biliyordu. İşte tam böyle bir zamanda okula yeni bir öğrenci gelmişti. Öğrenciler hep onun hakkında konuşuyordu. Harry, 2 gün okula gelmediği için çok pişman olmuştu. Anlatıldığı kadarıyla çok harika şeyler kaçırmıştı. Herkes bu oğlanın çok çekici olduğunu söylüyordu. Çok merak etmişti. Bu çocuk nasıl biriydi?

Harry tüm haberleri yakın arkadaşı Alexandra'dan alıyordu. Okulun ayaklı gazetesi gibi bir şeydi. Kızın herkesten ve her şeyden haberi vardı. Onu bulması gerekiyordu. Eğer onu bulursa, bu yeni gelen çocuk hakkında her şeyi ondan öğrenebilirdi. Büyük ihtimal şimdiden her şeyi öğrenmiştir diye düşündü. Hemen Alexandra'yı aramaya başladı. Yeni gelen çocuk hakkında çok meraklıydı ve merak ettiği her şeyi ona soracaktı. Burda olmasını umuyordu. Çoğu zaman kafede olurdu ve her zaman ki gibi de oradaydı. Alexandra, Harry'yi görünce arkadaşça gülümsedi ve ona gelmesi için işaret etti. Harry'de ona doğru ilerlemeye başladı. Yanına vardığında, Alexandra'nın yalnız olmadığını gördü. Bir çocuk daha vardı. Kumral saçlarını öne doğru taramıştı. Yüzü çok sertti. Yüz hatları oldukça keskindi. Çok seksi görünüyordu. Kirli sakalları ve mavinin en güzel tonu olan gözleri de Harry'yi büyülemeyi başarmıştı. Uzun süre bakıştılar. Sessizliği Alexandra bozdu.

''Ah, siz birbirinizi tanımıyordunuz değil mi? Tanıştırayım. Harry, bu Louis. Louis William Tomlinson. Okulumuza yeni gelen arkadaş. Ve Louis, bu da Harry. Harold Edward Milward Styles. Okulumuzun en inek öğrencilerinden.''

Adı Louis'ymiş. Güzel isim diye düşündü Harry. Louis ise Harry'ye çok alaycı bir şekilde gülümseyerek elini uzattı.
''Tanıştığımıza çok memnun oldum, Harry''
Harry bu ukala çocuğun alaycı bakışlarını umursamadan Louis'nin uzattığı eli sıktı ve mükemmel İngiliz aksanıyla, ''Bende çok memnun oldum,Louis.'' Dedi...

...

Alexandra neşeli bir şekilde Harry'ye seslendi; ''Ee, ayakta kaldın Harry, otursana.''
Harry önce Louis'ye sonra Alexandra'ya baktı. Tek bir sandalye vardı. O da Louis'nin yanındaydı ve Harry Louis'nin yanındaki sandalyeyi biraz uzağa çekip oturdu.

''Demek inek öğrencisin, Harry.'' Louis, bu sözü söyledikten sonra alaycı bir şekilde kahkaha attı. Onunla böyle dalga geçilmesine hala alışamamıştı.

Harry ellerini masaya koydu ve anlamsız bir bakışla cevap verdi;
''Evet öyleyim de sen de fazla ukala görünüyorsun, Bay Tomlinson.''

Evet öyleydi. Fazlasıyla kaba ve ukala birisiydi. Hareketleri çok sinir bozucuydu. Konuşması da öyle. Kendini ne sanıyordu bu. Herkesin ona taptığını falan mı?



Bir süre daha sohbet ettikten sonra Harry rahatsız olmuş bir yüz ifadesiyle masadan kalktı. Gitmesi gerektiğini ve daha sonra tekrar sohbet edebileceklerini söyleyip oradan uzaklaştı.

Alexandra Louis'nin bu tavrına çok sinirlenmişti. Harry gittikten sonra onun kolunu sıkıca kavradı. Gözlerinden ateş saçıyor gibiydi.

''Hey! bırak kolumu fazla canımı acıtıyorsun''

''Harry iyi değil üstüne sen ona çok kötü davranıyorsun. Louis bunu düzelt ve bir daha ona böyle davranma''

''Peki, özür dilerim dostum. Sorun nedir? Yani şey, neden kötü?''

''Evlerinde bir yangın çıktı. 2 ay önce. Annesini, babasını ve küçük kız kardeşini kaybetti. O yüzden bu halde. Herkes bu yangının elektriklerden oluşan bir sorundan dolayı çıktığını sanıyordu. Tabi ki sonradan bu olayın kasıtlı olarak yapıldığı ortaya çıktı. Babasının paraya ihtiyacı varmış ve birilerinden borç istemiş. Adam çok tehlikeli birisiymiş. Ona, parayı vermezse onu ve ailesini öldüreceğini söylemişler. Borcunu ödeyemediği için başına bunlar gelmiş.''

''Çok, çok üzücü bir durum. ''

''Evet öyle''

Louis düşündü. Babasının çok tehlikeli bir mafya olduğunu ve yakın zamanlarda birisinin evini yaktığı hatırladı. Yok. Hayır bunun olması imkansızdı. Yoksa babasının yaktığı ev, Harry'lerin evi miydi?
''Siktir...''

...

Louis iyi görünmüyordu, rengi solmuştu. Çok kötü hissediyordu. Aynı zamanda öfkeliydi..

''Louis? İyi misin? Tanrım! Bir cevap verir misin? Nereye gidiyorsun Louis?''

Alexandra, Louis'nin kolunu tuttu ve kendisine doğru döndürdü.

''Nereye gittiğini söyler misin lanet olası?! ''

Louis, Alexandra'yı duymuyordu bile. Tuttuğu kolunu öfkeyle çekti ve koşarak kafeden uzaklaştı.

Louis'nin ağzından;

Harry'lerin evini yakan babamdı. İnanamıyorum. Babamdı. Benim babam, çok sevdiğim ama beni hiç sevmeyen babam... Gerçekten bu bardağı taşıran son damlaydı. Birisi bu adamı durdurmalıydı. Ve onu durduracak kişi kesinlikle bendim. Yaptıkları fazlaydı. Uyuşturucu nakliyatı yapıyor ve insanları öldürüyordu. Bu tam bir vahşetti. Buna bir dur demem gerekiyordu. Yaşanan her şeyden bıkmıştım artık. Beni öldüreceğini de bilsem bu konuyu onunla konuşacaktım ve eğer gerekirse ona karşı çıkacaktım.

Babam, beni ve annemi ben bebek iken terk etmişti. Ben 12 yaşındayken annem öldü. Sonra babam çıktı karşıma. Babamı her zaman sevmiştim. Hep babamın beni sevmesini istemiştim. Ama o beni sevmedi. Bana zarar verdi. Beni umursamadı. Yıllardır baba sevgisinden eksik büyüdüm. Annemde yoktu. Ben de 22 yaşındayken üniversiteden ayrıldım ve uyuşturucu işlerine bulaştım. Fazlasıyla uyuşturucu kullanıyordum. Babam gibi acımasızdım. Sinirimi bozan insanları öldürüyordum. 24 yaşına geldiğimde uyuşturucuyu biraz da olsa bırakabilmiştim. Şimdi 25 yaşındayım. Ve o iğrenç şeyi almıyorum artık. Hayatıma temiz bir sayfa açmıştım. Güzel ve iyi bir üniversiteye kaydımı yaptırdım. Fakat bu boktan hayatın kirli çamaşırları bir türlü peşimi bırakmadı.

Babamın şirketinin önündeydim. Arabamdan indim ve şirketin girişine doğru ilerlemeye başladım. Babamın sekreteri bana engel olmaya çalışıp babamın toplantıda olduğunu söylemişti ama bu umrumda olmadı. Onu önümden ittim. Toplantı odasına girdiğimde babam ve etrafındaki diğer iş adamları şaşkınca bana bakıyordu. Buna çok sinir olmuştum. Öfke kusacak gibiydim. Çok öfkeliydim.

''Mark, konuşmamız gerek. Hemen!! ''

Babam olacak adam da yanındaki ibneler de hala şaşkın şaşkın bana bakıyodu. Sinirden ellerim titriyordu. Babamın olduğu tarafa ilerledim ve onun kolundan tutup dışarı çıkarmaya çalıştım. Bana karşı gelemiyordu çünkü ondan güçlüydüm ve onun bir çok sırrını biliyordum. O anda bana zarar veremezdi. Ben onu dışarı çıkarırken toplantı salonundakiler bize bakıyordu. Geri dönüp onlara bağırdım.

''Ne bakıyorsunuz göt kafalılar? İşinize dönün! ''

Onu dışarı çıkardım. Şimdi hesap verme vaktiydi. Harry'lerin evini o mu yakmıştı, cevabını verecekti ve ona göre Louis tarafından cezasını çekecekti.

''Harold Edward Milward Styles... Tanıdık geliyor mu sana? ve babası Desmond Styles... evlerini sen mi yaktın? Ailesini sen mi öldürdün ha! ''

''Louis bu işlere burnunu sokmak için fazla gençsin evlat. ''

''Siktir git, şerefsiz. Bana her şeyi anlatıyorsun. Hemde hemen!!! ''

...


EVET BU BİRAZ SIKICI BÖLÜM OLDU İLK 2 BÖLÜM BÖYLE EKŞINSIZ AMA SONRASINDA ÇOK GÜZEL ŞEYLER OLACAK. EMİN OLABİLİRSİNİZ... BU ARADA 1 HAFTA SONRA YENİ BÖLÜM GELECEK YANİ HEP 1 HAFTA ARALIKLA YENİ BÖLÜM GELECEK AMA LÜTFEN VOTE VE YORUMLARI EKSİK ETMEYİN.


Ophthalmoscope // L.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin