Basketbol Maçı

318 10 0
                                    

26 Ocak 2013 Pazartesi Saat 20:15
Okullar ara tatile gireli üç gün olmuştu. Antrenmanlara tam gaz devam ediyorduk. Bugün de Belediye Gençlik'le hazırlık maçı yapacaktık. Maç bizim sahamızda oynanacaktı.
Saat 20:00'de geldik. Hazırlandıktan sonra aşağı inip ısınma hareketlerini yaptık. Isınma hareketlerini yaparken rakip takım da gelmişti.
Koç sepetten topları çıkarttıktan sonra toplu ısınmaya başladık. Turnike ve şutlar atarak ısındıktan sonra köşeye geçip oturduk. Koç maça başlayacak beşi söyledikten sonra taktiği anlattı. Beni gard, Caner'i şutör gard, Eren'i forvet, Ata'yı uzun forvet, Mehmet'i pivot mevkilerine yerleştirdikten sonra sahaya çıktık.
Küçük takımın koçu topu havaya artıktan sonra maç başladı. Ribaundu Mehmet aldı ve ilk hücum bizim oldu. Fırsattan istifade savunmaları yerleşmeden hızla içeri dalıp ters turnikeyi bıraktım. Üst üste iki top çalınca skor 7-0'a geldi. Belediye Gençlik'in koçu sinirlenmeye başladı. Eren iki faul yapıp üç tanede şut kaçırınca koç onun yerine Murat'ı oyuna soktu. Hücum sırası bizdeyken Murat'ı boş bıraktıklarını fark edince uzun bir pas attım. O da bu fırsatı tepmeyip sayıya çevirdi. Bu şekilde ilk periyodu. 19-8 üstün tamamladık.
İkinci periyot Caner'i gard, beni şutör gard yaptı. Onlar da iki uzun oyuncuyla başladılar. İlk hücum onlardaydı. Mehmet bir saniye geç kalınca sayıya çevirdiler. Biz Caner ve benle, onlarda iki uzun oyuncusuyla sayılar buldular. Skor 26-33'e geldi. Koç beni ve Mehmet'i oyundan aldı. Mehmet'e resmen köpürdü. Bana da " Takımın en skorer oyuncularından birisin. Ayrıca hızlı ve güçlüsün. Bire birlerin iyi. Kullan yeteneklerini" diye bağırdı. Yerimize zenci lakaplı Hüseyin'le Faruk geçti. İki dakika sonra Murat 'ı oyundan aldı. Üç dakika sonra ilk yarı bitmişti.
30-36 gerideydik.
Üçüncü periyot Hüseyin gard, Oğuz şütör gard, Caner forvet, ben uzun forvet, Mehmet pivot pozisyonunda başladı.
İlk hücumumuzda Mehmet'e faul yaptılar. Faul çizgisinden ikide ikiyle döndü.
İkinci hücumumuzda yine Mehmet'e faul yaptılar. Yine ikide ikiyle döndü. O zaman anladım amaçlarının faul yaparak farkı kapamamıza engel olmaya çalışacaklarını. Biraz erken anlamış olabilirim ama genelde haklı çıkarım. Sezgilerim kuvvetlidir.
Skor 34-39 geldikten sonra savunmada daha etkili olmaya başladık. Mehmet'ten on blok ve on iki top çalma, benden ise üç blok ve altı ribauntluk katkı geldi. Aynı zamanda orta mesafeli şutlarıyla nam salan Hüseyin'in şutlarıyla 41-41'lik eşitliği sağladık.
Son periyot üstünlük savaşı gibiydi. Bir onlar atıyor bir biz atıyorduk. Koç Caner'i ve Ata'yı oyundan alıp yerlerine Eren'i ve Deniz'i koydu. Bu şekilde adam adama savunma yapmamızı istediği mesajını verdi bize.
Maçın bitimine dört dakika kalmıştı. İyice yorulmuştum. Koç ciddi ciddi düşünüyordu. Derken Murat'ı oyuna soktu. "Adam akıllı oyna." dediğini duydum. Sonra beni oyundan aldı ve Murat oyuna girdi. Murat'a oyun kurucu pozisyonunu vermişti. Murat, uzun zamandır istediği mevkide oynama fırsatını yakalamıştı.
Hücum sırası belediye gençlikteyken tepede rakip takımın oyun kurucusunu savunurken arkadan pivotun perdeye geldiğini gördü. Pivot tam perde yapacakken Murat tam tur etrafında dönüp perdeden geçmeye çalışan oyun kurucudan topu tek hamlede çaldı. Bir anda hızlanan Murat, koşarak ters turnikeyi bıraktı. Skor 54-55'ti. Koç Mehmet'i oyundan alıp yerine Mahmut'u koydu. Ardından Ata'yı oyuna koydu. Ata'ya ikinci bir şans vermişti.
  Murat, Mahmut'u perdelemeye çağırdı. Perdeleme sayesinde rakibinden sıyrılıp potaya doğru ilerledi. Kendisinden 20 cm uzun pivotun üzerinden bıraktı. Diğer hücumda da Ata sayesinde verkaçlar yaparak 6 sayı ürettiler. Sonra Mahmut'a pota altında etkili paslar vererek sayı üretmesini sağladı. 62-55'e gelen skoru attıkları iki adet durdurulamaz üçlükle farkı bire kadar çektiler. Maçın bitimine on beş saniye kalmıştı ve son hücum onlardaydı. Süreye oynayacakları belliydi. Beş saniye gelmişti ki orta mesafeli bir şut attılar. Her şey o anda gelişti: Mahmut ribaundu alıp Murat'a attı. Murat son saniyede bizim tarafın üçlüğünden salladı. Hani basketbol filmlerinde olur ya aynen o yavaşlıkta gitti sanki. Şut isabetliydi. Sahadaki herkes Murat'ın etrafında toplanmıştı. Kimse inanamıyordu. Beş aylık özverili çalışması işe yaramıştı. Murat'ın gözlerinden sevinci okunuyordu.
  Rakip takım soyunma odasına giderken koç bizi kenara çekip konuştu. Savunmamızın yerlerde olduğunu, yalnızca bir kaç kişinin iyi oynadığının altını çizdi. Çarşamba ve cuma günü antrenman olabileceğini söyledi. Ardından soyunma odasına çıktık.
  Herkes maçtan söz ediyordu. Attığı sayıları, vurduğu blokları, çaldığı topları birbirimize anlatıp durduk. Yirmi dakika içinde soyunma odasından çıkmıştık. Koç Murat'ı yanına çağırdı. Biz onu kapıda bekledik. Çıktıktan sonra herşeyi anlattı:
  "Adam çok iyi oynadın dedi ya,inanabiliyor musunuz abi? Eğer böyle devam edersem seneye lisans alabileceğimi söyledi."
  Caner " Yürü be oğlum kim tutar seni?"
  "Murat sen kaç sayı attın?" Diye sordum.
  "On dört sayı. Sen ne kadar attın?"
  "On beş sayı, altı ribaund, bir asist, üç blok. Ya sen Caner?"
  "On iki sayı, iki ribaund, üç asist."
  "He he seni geçmişim Caner."
  "Seni biz çalıştırdık oğlum, tabii ki geçicen. Amaç bu değil mi zaten?"
  "Evet öyle de...
   Derken telefonu çaldı. Arayan annesiydi. Konuşması beş dakika sürdü. Ardından bize dönüp " Caner, akşam yemeğini Ahmet'lerde yiyeceğimizi söyledi. Kıyafetlerimizi yanlarına almışlar."
  "Banyo?"
  "Orada yapacakmışız."
  "Tamam o zaman istikamet bizim ev" dedikten sonra yürümeye başladık. Meydanı geçtikten sonra caddenin aşağısına doğru indik. Köprüyü geçip biraz daha yürüdük. Bizim eve ulaşmıştık, yani dünyama. Buraya dünya dememin sebebi bir adet basketbol sahası, üç adet tenis kortu(hepsi Aylin'in- kız profesyonel tenisçi-) bir adet çardak, ve iki katlı kocaman bir ev. Ev ise bir adet kütüphane, bir salon, büyükçe bir mutfak, iki adet çalışma odası, bir adet yatak odası, üç tane oda(benim, Aylin'in ve Pelin'in odası) ve iki adet banyodan oluşuyor.
  Bekçi Veysel abi kapıyı açtı ve içeri girdik. Babam mangalın başında Ekrem amca ise köfteleri yoğuruyor, sucukları dilimliyordu. Adam etlerin efendisiydi. 1.80 boyunda, zayıf, kumral saçlı, ela gözlü. hafif kel birisiydi. Tekstilcilikle uğraşıyordu.
Caner'in babası ise ODTÜ mezunu bir matematikçiydi. 1.70 boylarında kısa siyah saçlı, koyu kahverengi gözlü, hafif göbekli bir adamdır. Bildiğim kadarıyla gençliğinde futbol oynamış. Hatta lisansı bile var.
Ebeveynlerimizle selamlaştıktan sonra sırayla banyoya girdik. İlk giren Caner'di. On dakika içerisinde saçlarını da kurutup giyinmişti.
Sonra ben girdim. Yirmi beş dakika sürdü sanırım. Saç kurutma, giyinme derken yarım saat olmuştu. En son Murat girdi. Sanırım kırk beş dakika sürdü. O indiğinde biz yemeklerimizi yemeye başlamıştık.
Önce sucukları yedik. Sonra köfteleri yedik. Yanında çoban salatayla. Yemek bittiğinde sandalyelerimize yığılmış halde kalmıştık. Anca on dakikalık süreçte kendimize gelebildik.
Kendimize geldikten sonra PlayStation'ımda Fifa 2013 oynadık. Ben Real Madrid, Caner Chelsea, Murat ise Barcelona olmuştu. İlk maç Caner'le Murat arasındaydı. Başta Caner daha baskın oynadıysa da ilk yarıyı 1-0 yenik kapamadan kurtulamadı. İkinci yarı Valdes'in kırmızı kart görmesi Caner'e yaramıştı. Biri penaltıdan olmak üzere üst üste iki gol bulmuştu. Maçın 93. dakikasındayken Murat Messi'yle tüm Chelsea defansını geçerek Cech'ten sıyrılıp plaseyi bıraktı.
2-2'lik eşitliğin sonucunda maç uzatmalara gitti. Murat Messi yerine Pedro'yu, 107. dakikada sakatlanan Dani Alves'in yerine Montoya'yı koydu. Caner ise yorulan Fernando Torres yerine Sturridge'i oyuna koyuyor. Maç 2-2'lik eşitlikle bitiyor ve penaltılarda Murat 5-1 yeniyor Caner'i.
Sonrasındaysa benle Murat maç yaptık. 3-1 yendim. Golleri Ronaldo(2) ve Bale attı. Barcelona'nınkini ise Neymar attı. Caner beni ilk yarısı 3-1 biten maçta 6-4 yendi. Ronaldo kırmızı kartlı, Benzema sakat olunca olanlar oldu.
Murat'lar ve Caner'ler on bir buçuk gibi gittiler. Biz de yarım saat sonra yattık.

BASKETBOL, LİSE VE HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin