Giriş!

599 219 66
                                    

Denizin o içimi okşatan kokusu, dalgaların ardı arkası kesilmeden gelen çığlıklarıyla ve martıların attığım simiti havada yakalamasıyla huzurumu bulduğum, nefes alabildiğim ve belkide her şeyin başladığı yerdeydim. Yine başımdan savmaya çalıştığım düşüncelerimin yoğunluğuyla boğuşmaktayım. Bir gün sırf bu kafamdakileri ve bu cehennem hayattan kurtulmak için bırakacağım kendimi sonsuzluğa.

Ben hayatta hep arka planda kaldım, tüm yükü ve sorumluluğu üzerime pat diye yığdılar, daha hayatın bile ne olduğunu bilmeyecek yaştayken bıraktı onlar beni, en güzel zamanlarımda gittiler benden ardına bile bakmadan.. Ben daha onların ellerinden tutup lunaparka gitmeyi hayal ederken onlar beni o parkta yanlız bıraktılar.

Herkesin anne, babası ellerinden tutup oradan oraya koşuştururken, kahkahalarla gülerken beni öylece hayatın tüm gerçekliğiyle bıraktılar, daha yedi yaşındayken hayat bana ilk tokadını attı.

Beni annesiz, babasız, hiçbir şeysiz bıraktı o gece, gittiler, bir kez olsun bana açıklamada bulunmadan, veda bile etmeden bıraktılar beni o koskocaman saray yuvalarında Paralarını, evlerini, arabalarını, holdinglerini bırakıpta, bana para değil onların sevgisi, şefkati, onların varlığı gerekti. Hizmetçilerin ilgisi, itaatı değil.

Gittiklerinde dünyam başıma yıkıldı, başlarda ağladım, sabahlara kadar kabus gördüm, evde bana bakan hizmetçilerin burnundan getirdim ama zamanla sessizleşip içime kapandım. Ne bir arkadaşım oldu, ne de bir sevgilim, sevgi kelimesi o gün gitti benden. Çok şey götürdü ama bitti.

Sadece bakıcım Asiye sultan benim içimi gördü, bir tek ona yakındım, olmayan annem oldu, babam oldu. Sabahlara kadar ağladığımda başımı dizine koyduğum rahatça, içime kapalı kalmadan hıçkıra hıçkıra ağladığım zamanlarda hep yanımdaydı, kendimi öldürmeye çalıştığım zamanlarda bile hep bir eli omzumdaydı o vazgeçirdi beni ama o vazgeçmedi benden. Hakkını ödemem mümkün değil.

Küçükken, her gece kabus gördüğümden başımdan ayrılmazdı, sabahlara kadar uyanık beklerdi, hastalandığımda ihlamur yapıp içirmeye çalışırdı. Ne kadar itiraz etsem de çünkü hiç sevmem tadını, ama bir şekilde yine o kazanırdı içirirdi. Kışları soğukta, karlı havalarda dışarı çıkmama gönlü el vermesede, özgür hissetmemi ya da ailemin bana yaşatmadıklarını yaşatmaya çalışırdı, kendince ama fazlasını yaşardım ben, ailem yada işte onlar gitmeden önce bir kez olsun evden dışarı adım atmama izin vermezlerdi. Hep kıskanırdım diğer çocukları onlar benim varlığımı dahi bilmeselerde ben hep penceremden izler, onların mutlu olduğunda mutlu olur, üzüldüğünde üzülürdüm. Belki size saçma geliyor ama o çocuklar benim olmayan çocukluğumdu. Oynayamadığım oyunları her gün saatlerce oynayan insanlardı. Seviyordum hepsini, ne kadar tanımasam bile.

Onlar. Onlar diyorum çünkü aile kelimesi bana yabancı. Benden gideli 11 yıl oluyor bugün, içimde fırtınalar kopsada dışıma yansıtmıyorum, içimde yaşamayı öğrendim. Bu yıllar onları, çocukluğumu aldığı gibi verdiği şeyler de oldu. Dışardan soğuk ve herkesle mesafeli bir insan haline getirdi beni ama içim öyle değil yaşayamadıklarımı özlüyorum, onları özlüyorum. Kader mi? Bilmiyorum ama bana bu kaderi çizen aileme nefret besler oldum, her ne kadar özlesemde.

Onlar gelmedikçe, dönmedikçe ve ben bekledikçe nefretim daha da artıyor, onlara değil aslında onların beni bu hayatta tek başıma bırakmasına, tüm nefretim.

Oturduğum kayaların üzerinde huzursuzca kıpırdandım, ayağıma değen ufak taşlardan birini elime aldım ve denize attım. Bu belki de her onları özlediğimde buraya geldiğim içindir.

Daha büyük bir taş alıp ayağa kalktım, onu da denize, nefretle fırlattım. Bu da belki de beni bıraktıkları içindir.. Bilmiyorum. İçimde kızgınlık, öfke, özlem, kırgınlık var.

Ve ben onları beklemekten yoruldum!

"Yoruldum!! Anladınız mı? Beklemekten yoruldum! Neden bıraktınız beni.. Neden!!" ardı ardına taşları denize atıp tüm sinirimi kusana dek bağırdım.

Bitmiyor bu öfke, özlem.. Ellerimi saçlarıma geçirip asıldım, ayaklarım sanki beni taşıyamıyormuş gibi dizlerimin üstünde yere çöktüm, gözlerimi sımsıkı kapadım.

"Anne ben çok korkuyorum anne, annem.. Neden baba niye bıraktınız beni.. Küçücük ellerimden tutup beni de o cehenneminize götürmek çok mu geldi size!" sonlara doğru sesimi yükseltip, orada öylece durdum. Ellerimi bacaklarıma dolayıp kendime çektim, buğulu gözlerle denize baktım.

Fısıltı gibi çıkan sesimle "Özledim ama gelmeyin.." deyip gözlerimi kapadım..

Yorgun hissediyordum, yıllardır belki ilk kez duygularımı bu kadar dışa vurdum. Orada öylece belki saatlerdir oturuyordum. Havanın iyice kararmaya başladığında ayaklandım, biraz ilerideki ağaçlığın içindeki arabama binip eve sürdüm.

Buraya hep böyle zamanlarda gelir, saatlerce denize bakıp dertlerimi anlatırdım. Çoğu zaman da öfkelenir içimi kusar giderdim, bugün olduğu gibi.

Ben bunu 11 yıldır yapıyorum, buraya onların gittiğini anladımığım geldim, geldim derken evden kaçmıştım. Evde ormanlık alana yakın olduğundan saatlerce ormanda yanlız kalmıştım ama ben bu durumdan korkmuyordum annemi babamı bulamamaktı tüm korkum ve kimse umrumda değildi ben annemi ve babamı bulacaktım.

Bir yandan, bağırarak "Anne, Baba!" diğer taraftan ağlayarak buğulu gözlerle aramıştım onları.

Yoktular ama ben bulacaktım..

Hava karamaya yakın artık küçük adımlarla, çökmüş omuzlarla yürümeye başlamıştım. Başımı eğdim sonra çünkü yoklardı, yanımda yoklardı.

Ayağım taşa takıldı düştüm ama ağlamadım. Başımı hafif kaldırıp ileri baktım. Masmavi deniz, tıpkı babam ve benim gözlerimiz gibi..

Yorgunluktan başımı koyup uykuya dalmıştım ama onlar geleceklerdi, onlar beni bırakmazdı ki..

Buğulanan gözlerimle yola bakmaya devam ettim..

"Bıraktılar.."

RUH TUTULMASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin