1.NEFES

49 2 0
                                    

ÖLÜM YILDIZLARI

1
Bu satırların her bir zerresi acının tohumlarından büyüyerek kendini avuttu.Avuçları yazmaktan kahve kokuları yerine acının kan izlerini koklatıyordu hazneme.Issızlığın koynunda kaybolan ölü ruha dönmüştüm darbelerle yeniden dirilerek ölümümü yeniden hazırlıyordum. Yazdıkça yakıyorsun sözcüklerini yeniden bir anka kuşu gibi saklıyorsun küllerini kendine,her bir hücren ayrı işliyor yangına eğer yeniden küllerimden doğarsam siz yakın beni ateşlerinizle küllerimden doğmayayım bu sefer her bir zerrem gökyüzüne denizlere ulaşsın tüm benliğinizle hissedin beni.Yanık izleri bedenimde kamçı izi bırakırmışçasına körüklemişti özgürlüğünü.
Genç adam bir kitap yaprağı misali saklanmıştı sözcüklere her bir cümlede, her bir kelimede sergiliyordu gözlerini.

2
Gün saçlarına doğmuştu şiir kadının.Sükutu gözlerine saklamış kendi bedeninde yanan yangına hapis olmuştu.Dudaklarında paslı bir kilit, konuşamadıkça  çehresi kayboluyordu.Ruhuna acımasızca işleyen zehirin kanatlarını çırpışını duyuyordu hükmen. 

Şarap rengi dudaklarını oynattı kadın sordu kendine kimin düşünceleri ruhundan ve bedeninden daha ağır gelebilirdi ki?

Gözlerini kapattı anıları karabulutlar misali her yerdeydi hızlıca akıp gidiyordu gözyaşları gibi,onu gördü ve elini hafızasına daldırarak vizyonlarını gözler önüne serdi.

"İnsanların sesleri yüzünden kendi çığlıklarımı duyamaz hâle geldim."

Zifiri karanlık bir boyutta, uçurumun kıyısında varlığını sürdüren denizin hıçkırıklarını içime hapsetmiştim.

Simsiyah saçları ölümcül bir rüzgarla birbirine dolaşmıştı, Gözlerindeki mavi düzen bozulmuş kırmızılarıyla gösterişe girmişti.O kadar tanıdık geliyordu ki bu yüz anılarını tekrar canladırıyorlardı sanki. Bir anda ayağım kaydı. Düşüyordum korkudan nefesim kesilmiş kemiklerim derimi parçalara ayıracak gibi sesleri yankı halinde duyuruyordu etrafa. Okyanusun içine derin bir tabakaymışım gibi serildim ve tuzlu su beni yuttu. Bir el beni ahtapot gibi sarıyordu. Suyun içinde nefes alıyordum ama boğuluyormuş hissi veriyordu. Arkama dönmeye çalıştığımda hiçbir şeyin olmadığını fark ettim, burnum kanıyordu. Önümde bir silüet belirdi. O ağlıyordu. Gözyaşları tuzlu denize karışmıştı.

Yok oluyordum kan siyah akmaya başladı göz çukurlarımdan da akıyordu daha sonra  kulaklarımdan,siyah sıvı akış halindeydi ben gözünün önünde kayboluyordum. Sözcükler boğazıma dizilmişti, dudaklarımdan kelimelerimi çalmışlardı. Çığlıklarım okyanusa karışıyordu.O kadar tanıdık bir silüetti ki bu hatırlaması için kaybolan kırıkları bulması gerekiyordu.

Damağımı yaran o boğuk tat demirden pençelerini kalbime salarak saldırı ilan etmişti.
Öfkeme bir pranga tutturulmuştu nefes alırken,içime kendi nefsimi kusuyordum.

Tuvale fırçanın yarattığı darbelerle acının kendisi olmuştum resmen.
Dinlenmem gerekiyordu kafamda milyonlarca fısıltıya baş kaldırmış savaşın ortasında iki taraf arasında kalmışım gibi bedenime sözcüklerin tırnaklarını geçirmesini izliyordum.Gözlerimi yine bu hastane odasında açmıştım.Bu yatağın üzerinde varlığım sinmiş bir şekilde anılarımı hatırlamaya çalışıyordum.Sanki birisi zihnimin anahtarını bulmuş ve içeriye sızarak tüm hayatımı bir silgi yardımıyla silerek,unutmamı sağlamıştı.

"İçten içe bana ilgi duyduğunuzu düşünmeye başladım."

Kadın gülümsedi ve derin bir nefes alarak konuşmasına devam etti.
"Sonunda uyandın.Nasılsın?"

''Bomboş.Hiçbir şey hatırlamıyorum ve bu iğne bana fazlasıyla acı çektiriyor."Tam bir haftadır acımasızca iğne yapan kadına yönelttim bu soruyu.

"Ben senin psikiyatrin Duygu Özbey.Seni son bir haftadır kontrol ediyorum.Bir şeyler hatırlaman için yardımcı olacağım. "
Çantasından siyah bir defter çıkartarak elime tutuşturdu.

"Bu senin anılarını hatırlamanda yardımcı olabilir belki."diyerek odadan hızlı bir şekilde çıktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 31, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

CEHENNEM MAVİSİ#WattyTR2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin