Duyduğum seslerle gözlerimi açtım demeyi çok isterdim ama duyamıyorum ne güzel di mi ama! Saf bakışlarımı göndererek tek yaptigim sey olan cevre inceleme işime kaldığım yerden devam ettim.
Yakışıklı doktorum içeri girdi ve elindeki iki defter ve kalemi gulumseyerek bana uzattı. Anlamadığım bir şekilde ona bakarken o da kendi defterine bir şeyler yazmaya başladı.
Defteri bana donderdiginde "üzüldüğüm bir olaydan dolayı psikolojik olarak duyma yetini gecici olarak kaybettin. Sen istersen kısa sürede duyabilirsin. Sen dinlenmeye devam et. Sevgilin seni dışarıda bekliyor." Dedi. Hey bir dakika ne sevgilisi?
Konuşmaya çalıştığımda anlamayarak bana bakti. Kagida "çok karışık oluyor anlamıyorum azra. Özür dilerim." Dediğinde gözlerimi kocaman açmış ve ona bakarken beni kurtaran çocuk da içeri girdi.Defteri açıp ben de hemen yazmaya başladım. "Ne yani konuşma yetimi de mi kaybettim" yazarak onlara çevirdim.
"Hayır sadece konuşma duymaya bağlıdır. Nasıl ki tam olarak duyamayan insan cok sesli konusur hic duyamayan da seslerini bu sekilde kontrol edemez. Duyunca duzelicektir" bunu okudugumda hem sevindim hem de buna neden olan, benim üzerimde hiç bir katkısı olmayan üvey babama lanet okuyarak ayağa kalktım.
Ikisi bana uzaylı gibi bakınca ne var dışarı da mi çıkmayalım yani bakışımı attım. (Yazariniz o bakışları hic beceremiyo jndb) Artık anlayana yani.
Dışarı çıktığımda hastahane kokusundan bunalmis ciğerlerime temiz hava doldurdum. Orta yerde sap gibi beklediğimi anlayınca etrafında dolaşmaya başladım. Bankalarda oturan yaşlıları, gençleri bir sure izledim.
Gitmek için arkamı döndüğümde ağacın dibinde aglayan küçük bir kız gördüm. Okadar savunmasiz duruyodu ki sari duz beline kadar saclari vardi. Beyaz teni onu bana daha çok benzemesine neden oluyordu.
Hemen yanına gittim ve konuşamadığım için sadece sarıldım. Ilk başta ürkse de sonra benim de ağladığımı görünce daha şiddetli ağlamaya başladı.
O kızda buraya geldigim ilk gün ki kendimi gördüm.
Mümkünmüş gibi daha çok sarildigimda birşeyler söyledi ve gitti. Dudaklarından okuyabildigim kadarıyla teşekkür etmişti.Kendi derdimi bile anlatamayan bi zavalliydim işte.
İnsan derdi yüzünden derdini anlatamayacaksa o dert nasıl geçicek ki? Ya ben duymak istiyorum. Nasıl psikolojik olarak duyamam ki?
Burda durmaktan sıkıldığımı anlayınca odama tekrar döndüm bu sefer kimse yoktu. Hayret ederek çantamı toplamaya başladım.
Tam çıkmak için kapıyı acicaktim ki kapı sert bir şekilde açıldı ve bacagima sert bir şekilde çarptı. Ben de yere düş.. yok lan ben niye yere düşmedim derken belindeki elleri hissettim. Çok klişe diye içimden geçirdim. Belimdeki ellerini ittirip kaşlarımı çatarak ona baktım.
Adını bile bilmiyordum ama içimde ona karşı nedensiz bir ğüven duygusu beliriyordu içimde.
Bacağımın acısıyla gözümden bir yaş geldi. Adını bile bilmediğim kahraman beni kucağına alınca göğsüne ve omuzlarına vurmaya başladım.Ne var yani ben daha bir çocuğun elini bile tutmadım şu halime bak! Merdivenlerden cikarken yine o adamla karşılaştım, karşılaştık.
Içimden küfür ederken birşeyler söyledi ama dudaklarını okuyamadım. Kolumdan birden çekince kahramanımla ikimiz dengemizi kaybettik vee işte, karanlık.
Ne kadar da karanlık bir hayat!