Dört tane baş belası kardeşlerim var. Annem ve babam trafik kazasında ölmeden önce onları bana emanet etti. Isimleri Defne,Çınar ve Polat aslında Polat tam bi baş belası memleketin iyiliği için onu Amerika'ya gönderdim. Çınar ve Defne benimle. Bir babaannemiz var Pembe Sultan deriz ona. Ne kadar iyi bir kadın olsa da hep başımızın etini gelin de gelin diye yer durur. Riv rivci napcan ama takmazdım Çınar için aynısını diyemem. Çocukluktan beri peşinde bir belalısı var adı Habibe bu Habibe Satır abibin kızı biz ona Satır diyoruz lakabı. Gerçekte Celal SATIRCI. Celal abi silah kaçakçılığı yapıyor bizim tersaneye karışmadığı sürece bana bir zararı yok fakat kızını Çınar'a yamamaya çalışıyor. Kötü bir durum tabii, Defne'ye gelirsek babam ona "dilli düdük" derdi. Çünkü Defne çok geveze biridir. Durmadan konuşur, ailemizin pek te mükemmel olduğunu söyleyemem. Fakat birbirimize çok fazla bağlıyız, kenetliyiz. Gel gelelim ki bir türlü bitmeyen mürvet meselesine ula istemiyorum dedikçe üstüme gelip durdular dayanamadım bu kadar da insanın üstüne gelinmez!
Aklıma geldikçe deliriyorum. Neyse yaşayıp gidiyoruz arada bir İstanbul falan derken yoruluyor insan ister istemez. Yalnız kaldığını anlıyor gün geçtikçe ama Toprak Barutçu fark ettirmez! Evde kalan evlenmesi istenilmeyen tek kişi Defne bazen onun yerinde olmayı çok isterim. Yan gel Osman beş kilo bostan. Çok zor bir aileyi ayakta tutmak,bakmak, dertlerine çözüm bulmak.. Dayanıyoruz. Içimde bir heyecan son 1 haftadır hep böyle. Daha önce hiç böyle olmamıştı garip bir duyguydu. Bakalım bunun altından nasıl bir bit yeniyi çıkacak .2 AY SONRA..
Herkes sözde Trabzon'a gelen bir kadını konuşuyordu. Hiçbirşeyi önemsemeyen Bahri Amca bile o kadını konuşuyordu. Ula bu nasıl bir kadın ki Trabzon çalkalanıyor merak konusu.. Dereye doğru inmeye Başladım. Hala bu kadın aklıma takılmıştı. Nasıl biriydi, adı neydi, nereliydi büyük ihtimal şehirli yoksa yayla çalkalanmaz. Ayrıca Ayder'e tatil yapmaya gelmiş. Galiba burayı bilmiyor ki tek takiliyor. Istemsizce gülmeye Başladım ki sesler geliyor. Bizimkiler gene kime rehberlik yalanı ile yürüyorlardı? Dereye indiğimde ne göreyim giyinmeyi unutmuş, ayaklarını dereye sokmuş, bizimkilere laf yetiştiren biri zeki galiba baktım ki olacak gibi değil müdahale ettim.
' Dağılın lan burdan!
' Ama Toprak abi..
' Ulan!..
Arkalarına bakmadan kaçıştılar. Gidip yardım etmek istedim. Ulan bir anda çıkıştı.
'Gelip ortalığı karıştırmana gerek yoktu. Yayla kahramanı mısın sen?'Ula kurtardım diye teşekkür edeceğine...
'Kurtarmışmış. Hayır, anlamıyorum ki siz erkeklerdeki bu kurtarma hissini. Yenin artık şu kahramanlık kompleksini.Demeye kalmadan suya düşüverdi. Gülmeyi çok istedim o an ama tebessümle kaldım.
'Neye bakıyorsun sen ya!
'Hiç manzara ilginç geldi de...
'Of.. Hadi gel yardım et bana.
'Izninle kahramanlık kompleksimi aşmakla meşgulüm.
'Tamam yedirdin bana lafımı. Hadi çıkart şurdan.
'Bekle
'Acele etsene ya dondum burda.
'Riv riv etme bırakıp giderim he.
Gidip elimi uzattım ve taşlara doğru çektim yetmezmiş gibi birde kaymazmı. Çok garip hissetmiştim. İçimden kim lan bu? Diye düşünmekten kendimi alı koyamıyordum. Teşekkür etti. Biraz duraksadım sonra kafamı sallayarak uzaklaştım.
Eve gittim yatağıma uzandım ve tavana bakarak o anı düşündüm aklımdan geçirdim. 'Acaba aşık mı oluyorum. Yok be ne aşığı delirdin mi oğlum sen sana göre değil!.' içimden bir ses daha yeni başlıyoruz dedi...