P.M-0.1

443 5 3
                                    

"Abla, öleceğim sanırım. Abla baksana nasıl atıyor kalbim? Çok heyecanlıyım ." Evet evleniyordum. Sonunda 3 senelik aşkıma kavuşuyordum. Acısıyla, mutluluğuyla, sevinciyle, macerasıyla sonunda buralara gelmiştik. Yirmi üçüncü yaşım tutkum, sonunda onun olacaktım.
"Dur kız sakin ol, deli. "demiş ve gülmüştü ablam. Bende ona kocaman gülümsemiştim hemen. Ama içimi kurcalayan bir şeyler vardı. Bir his. Kötü bir his... Düğünün başlamasına yarım saat kalmıştı ama Deniz ortalarda yoktu. Bir şey mi olmuştu acaba?
" Abla, içimde kötü bir his var." dedim ablama dönüp.
"Istersen Deniz'i ara bi? " diyen ablamı onaylayıp, telefonumu elime aldım.
Huzurum kişisi aranıyor..
Telefon çalıyordu ama açan olmuyordu. Tam tamına altıncı 'aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.' sesini dinlemiştim. Artık iyice endişelenmeye başlamıştım. Ablamda sakinleştirmeye çalışıyordu beni.
"Yıldız sakin ol. Deniz seni bırakmaz, lütfen ablacım sakin ol. "deyip duruyordu. Annemler arayıp haber de vermişti.
" Abla tamam sen sakin ol. Bebeğe birşey olacak. " deyip balkona çıkmak için harekete geçtim. Balkona çıkmadan karşımda duran aynaya baktım. Gelinliğime. Beğenerek aldığım düğün simgeme. Masumluğuma...
Hıçkırıklarımı tutarak balkona çıktım. Gelinliğimle beraber yere çöküp, gözyaşlarımı serbest bıraktım. Kimsenin duymaması için, sessizce hıçkırıklarımı yutarak ağlıyordum. İçeriden gelen telefon sesine gülümseyerek ayağa kalktım. Hemen gözyaşlarımı silip içeri koştum.
Huzurum kişisi arıyor...
Hemen telefonu açıp "Aşkım nerdesin? Düğünün başlamasına 15 dakika kaldı." dedim. Ama o ses. O cümleler...
"İyi günler. Biz ******* hastanesinden arıyoruz. Telefonun sahibi şuanda yoğun bakımda. Yaşama olasılığı %5 oranlarda. En son aramalarda siz vardınız. Sanırım kocanız. Lütfen hastaneye gelebilir misiniz? " Telefon elimden düşerken çoktan tekrardan hıçkırıklarımı bıraktım. Hemen gelinliğime aldırmadan kapıdan koşarak evden çıktım. Ablamda peşimden. Önümde duran taksiye bindim. Ablamda arkamdan... Hastanenin adını verdim.
***
Hızla danışmana geldiğimde kadına "Deniz Yurt" ismini sordum. Kadından " 3.kat ameliyathane" gerisini dinlemeden merdivenlere koştum. Ablam, karnındaki bebeğini aldırmadan peşimden koşuyordu.
Ameliyathanenin önünde bekleyişimizin 3.saatiydi. Öğrendiğim kadarıyla Deniz'inde durumunun baya kritik olduğuydu. Ameliyat bitmişti ama bekliyorduk. O yoğun bakımda, biz Ameliyathanenin önünde...
Daha sonra, içerden çıkan bir hemşire bağırarak "ACİL! EDA HEMŞİRE ACİL BİR ŞEKİLDE YAVUZ DOKTORU GÖNDER. HASTANIN KALBİ DURDU!" demişti. Korkuyordum. Hemde çok korkuyordum. Deniz 'e birşey olmasından korkuyordum. %5 lik oranda nasıl yaşayacaktı benim sevgilim?
"Deniz Yurt' un yakınları? " demişti içerden çıkan bir doktor. Hemen " Ben. "dedim. Doktorun yüzündeki ifadeden anlamıştım ne olduğunu. Kelimeleri duymama gerek yoktu. Ama... Bi umut belki yanlış anlamışımdır.
" Başınız sağolsun. Hastayı kurtaramadık. " dedi doktor. Sanki o an tüm dünyam başıma yıkılmıştı. Ne olduğunu anlamadan kendimi salmıştım. En son hissettiğim ablamın 'Yıldız' diye bağırışı ve soğuk zemindi.
***
Aradan 3 gün geçmişti. Ve ben canımdan çok sevdiğim adamı toprağa vermiştim. Düğünüm iptal olmuş, sevdiğim adam yok olmuştu. Kendimi nasıl toplarım bilmiyordum. Annem, babam, ablam herkes çok destek oluyordu. Ama bilmiyorum. Sanki hayat yok olmuştu benim için. 14-15 yaşlarında değildim artık. Yada bir ergen değildim. O zamanın psikolojisi ile kendime zarar vermezdim. Kollarımı çizemezdim misal. Bende acımı içimden yaşıyordum. Ağlıyordum, fotoğraflarımıza bakıyordum, silemiyordum. Rehbere girip adına geliyordum, adını değiştiremiyordum veya silemiyordum. Zaten bunları yapmazdım. Yapamazdım. Bende mesajlarımızı okuyordum. Tekrar, tekrar ve tekrar.
"Ablacım, hadi n'olur üzme bizi de bir kaç lokma birşey ye. " demişti ablam tekrardan. Odamın kapısının kilidini açıp mutfağa yürüdüm. Haklıydı ablam. Kimseyi üzmeye hakkım yoktu benim.
"Ee Yeşim sultan, ne hazırladın bu kardeşine?" dedim yüzümde kocaman bir gülümseme ile. Ablamı da güldürmüştüm, yalan ve sahte gülümsemem ile.
"Kıymalı börek." demişti canım ablam da.
1 ay sonra
Acım hala derindi. Alışabildin mi diye sorarsanız, evet yavaş yavaş alışıyorum. 1 aydır evde oturmaktan da iyice göbeklenmiştim. Bugün işe başlıyordum.
Duştan çıktıktan sonra iç çamaşırlarımı üstüme geçirip siyah dizlerimde olan kalem eteğimi ve üstüne beyaz gömleğimi geçirmiştim. Gömleği eteğin içine sokup birazını dışarı bırakmıştım. Hızlıca çok olmayacak şekilde makyajımı yapıp, kahvaltı masasına geçtim. Hemen ayaküstü bir şeyler yiyip, annemi yanağından kocaman öptüm.
"Ben çıkıyorum, Cansel sultan. " dedim. Saatime baktığımda, saatin 07.45 i gösterdiğini gördüm. Yaklaşık 15 dakikam vardı. Kahretsin! İlk günden geç kalacaktım.
Hemen ayakkabılıktan, siyah ince topuk yarım botlarımı aldım. Ve hızla geçirdim. Kapıdan çıktığımda, arabaya hemen atlayıp ATAGÜL HOLDİNG 'e sürmeye başladım.
...
Beş dakika geç kalmıştım. Holdingten hemen içeri girdim. Çalışanlara gülümseyip geçerken de hızla asansöre yetişmeye çalışıyordum. 28.kata bastığımda ise sanki rahatlamıştım.
Sekreterlik masama geldiğimde, masamın üstünde duran dosyalara göz attım başta. Sonra ise, daha tanışmamış olduğum, ama bu dosyaları imzalatmak için götüreceğim ve o sıra tanışacağım patronumun kapısının önüne geldim. Başta derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. İçeriden genç gibi duran bi gel sesi ile içeri girdim. Ah! Yok artık! Patronum bu olamaz dimi? Yeşil ve mavinin koyu tonu olan gözleri taa buradan belli oluyordu. En fazla 26-27 yaşlarında duran birisi idi bu adam.
"Ah, ben özür dilerim! Ben Adal Bey'in sekreteriyim. Sanırım kendisi daha gelmedi. Tekrar özür dilerim. " diyip kapıdan çıkacak iken, 'ben zaten Adal' ım ' diyen sesle geri u dönüşü yapmıştım.
" Sen Yıldız olmalısın? " demişti soran bir biçimde.
" Evet, evet Adal bey ben Yıldız. " dedim hafif bir tebessüm ile.
" Aramıza hoş geldin, Yıldız. Ben patronun Adal Uras. "
" Hoş buldum, Adal Bey. Benden bir isteğiniz yoksa ben çıkayım. " diyorum dosyaları imzalaması için bırakarak.
"Hayır şimdilik yok fakat bugün bi iş toplantımız var. Seninde bulunman gerekiyor sekreterim olarak."
"Pekala... " diyorum.
" Bi isteğiniz olursa masamdayım ben. " diyorum ve çıkıyorum odadan. O neydi ya? Allah özene bezene yaratmış maşallah. Hey hey hey kendine gel Yıldız. Deniz'i daha yeni kaybettin.
Masama geçiyorum ve önümdeki dosyalara bakıyorum. Allah'ım nasıl bitireceğim ben bunları? İlk dosyanın kapağını açıp bakıyorum, sanırım bunlar bilgisayara aktarılacak dosyalar.

İşim bittiğinde, Adal Bey'in odasına gidip kapıyı çalıyorum.
"Benim işlerim bitti. Benden bir istediğiniz yoksa ben çıkabilir miyim?" diyorum.
"Hayır yok. Çıkabilirsin. Bu arada akşam ki yemek için adresi sana mesaj olarak attım. " Lanet olsun! Aklımdan tamamen çıkmış o benim.
" Tamam Adal Bey. Akşam görüşmek üzere. " diyip çıkıyorum. Hemen asansör ile aşşağı inip, arabama biniyorum ve eve sürmeye başlıyorum. İlk iş günümden ne toplantısı ya bu? La havle Vela kuvvete.
***
" Abla hiç yemek yemeyeyim ben. Acil yetişmem gereken bi iş toplantısı var. " diyorum kapıdan girer girmez. Odama koşarken ablam arkamdan geliyordu.
" Ne toplantısı kızım ilk günden? "
"Ah, keşke bilsem be abla!" dolabın önüne geçmiş akşam için ne gidebilirim diye bakıyordum.
"Şu siyah elbiseyi giy. Altına benim bordo ayakkabılarımı. "
" Çok teşekkür ederim canım. " diyip suluca öpüyorum ablamı. Siyah elbiseyi yatağın üstüne koyup hemen duşa giriyorum.
***
Hazırlanmış, makyajımı yaptmış, hatta toplantının yapılacağı yere gelmiştim. Sadece rimel, göz kalemi, ruj yetmişti bana. Arabamı müsait yere park etmiş, bana mesajı atan numarayı çekinerek aramıştım.
"Alo, Yıldız? "
" Ee.. Şey Adal Bey, ben geldim ama... "
" Yıldız, toplantı iptal oldu. Ben, hastanedeyim. "

Imm ben yazarınız. Ben pek beceremem böyle şeyler yazmayı. Yani yazar konuşmaları yapmayı. Ben anca yazarım çizerim iki kelam kağıda dökerim. Ama bu saatten sonra desteğinize ihtiyacımız var. Umuyorum ki sizde destek olacaksınız bana. Oy değil de, yorumlarınız önemli benim için. Lütfen, okuduktan sonra görüşleriniz yazın bi kaç cümleye bile razıyım. Görüşmek üzere...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 09, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Patronumun Metresi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin