Yeni hayatımın ilk günü. Yeni hayatımın ilk sabahı. Yanlızlığımın ilk günü. İstanbul'daki ilk günüm. Yataktan yavaşca kalktım. Etrafıma bakındım. Sessizliği dinledim, yanlızlığı dinledim. Bu hayatta en çok korktuğum şeydi yanlız kalmak, umutsuz olmak. Kalbi yaralı bi kadındım ben.
"Hadi kızım Azra toparla kendini" dedim.
Doğduğum, büyüdüğüm şehri bıraktım Antalya'mı bıraktım. Yataktan kalktım elimi, yüzümü yıkadım. Dün akşamdan hazırladığım yeni okulumun formasına baktım. Eski okuluma göre Fırtına Koleji daha tanınmış, eğitim açısından daha gelişmiş bi okuldu. Forması beyaz bi gömlek siyah pileli bi etek ve bordo bir kazaktı. Herşeyi geride bırakma zamanıydı artık, banyoda günlük işlerimi bitirdikten sonra okul formamı üzerime geçirdim dizime kadar olan siyah kalın çoraplarımı giydim. Siyah uzun saçlarımı taradım ve serbest bıraktım, kahverengi gözlerime sürdüğüm rimelle daha dikkat çekici bi hale getirmiştim. Ayağıma giydiğim siyah postallarım siyah deri çeketim ve siyah sırt çantamla hazırdım işte. Aşağıya indim kendime sert bi kahve yaptım. Yanlız yaşamaya alışmak zor olucaktı, biraz daha evde oyalandıktan sonra yeni okuluma doğru yürümeye başladım. Zengin bir ailenin kızıydım Antalya'da herkezin imrenerek baktığı bir hayatım vardı. İlk olarak ailemi bir kazada kaybettim. Akrabalarım bana bakmak istemedi zenginliğim bana kalan tek şeydi. Dağıldım, kendimi toparlamak için çok çalıştım ama battıkca daha çok battım.
Sonra bir barda onunla tanıştım Ateş hayatımın aşkı dediğim adam. Öyle olmadığını anlamam kısa sürmedi tabi. Ateş yakıcıydı, yıkıcıydı beni benden alan bi havası vardı sertti ama ne yazık ki evli biriydi. Evli olduğunu bilmiden onun cehenneme atmıştım kendimi karısıyla olan problemlerini unutmak için beni kullanması koymuştu bende yeni bir başlangıç için buraya gelmiştim İstanbul'a. Bunları düşünürken okula geldiğimi anca fark ettim.
Fırtına Koleji görüntü olarak cidden büyüleyici bir havaya sahipti. Büyük bir bahçesi vardı, yapı olarak büyük bi ana binaya sahipti, iki ek bina ve onları ana binaya bağlayan camlı koridorlar vardı bahçenin ön bölümü tamamen öğrencilerle doluydu ve sağ tarafta masalar vardı havalar daha bozmadığı için bahçe kalabalıktı ve açıkçası bu benim için kötü olmuştu. Okula uzun zamanlı bir geçikmeyle gelmiştim ve herkezin bana bakması rahatsız ediciydi.
" Neyse kızım Azra toparla kendini ve lanat olasıca müdürü bulup sınıfını öğren." Kendime verdiğim kısa süreli ayarla, anabinaya doğru yürüdüm. Kapıda dikilen 9. Sınıflardan birine müdürün odasını sormuş ve üst kata doğru yönelmiştim. Kapıyı tıklattım ve icerden kalın ve itici bi ses " Gir" diyene kadar bekledim.
Müdürün odası boyucu ve insanı geren bi havaya sahipti. Leptobundan hafifçe başını kaldırdı ve gözlüklerinin altından bana baktı.
" Evet" dedi sıkılmış bir tavırla
" Meraba efendim ben Azra Artemi Giorgiadou sınıfımı öğrenmek için gelmiştim" dediğinde ilk bi kaşları çatıldı orta yaşlı ne kadar sevimsiz olsada karizmatik Müdürümüzün
" Peki Azraa sınıfın 11/B bu binada sadece 9.cu ve 10. sınıflar var sen 1. Ek binaya gidiceksin ordaki en üst kattaaki son sınıftasın." Açıkçası bana eşlik etmesini beklerdim ama sanırım sınıfımı kendim bulmam gerekicek.
" Peki efendim teşekkür ederim iyi günler" diyerek dışarı çıktım.
Müdürün odasından çıktığımda sarışın kıvırcık saçlı çıtı pıtı bi kız önümden geçerken en iyisi ona sormak diye düşündüm yoksa karıştırıcaktım. Koluna hafifçe dokunup
" Pardon bakar mısın?" Diye sorduğumda yavaşca bana dönüp gülümsedi cidden çok şeker.
" Evet" dedi.
" Ben bu okula yeni geldimde, 11\B sınıftadağım bana yardımcı olabilir misin?" Diye sordum hem belki bu sayede okulda yanlız kalmaktan kurtuldum.
" Demek yeni kızsın, bende o sınıftayım hadi beraber gidelim."
Koluma girip beni alt kata doğru çekmeye başladığında şaşırmadım desem yalan olurdu doğrusu. Oda bu halimi fark etmiş gibi konuşmaya başladı.
" Biliyorum, biliyorum şaşkınsın ama 11. Sınıfım Minyon olmak ailemden gelen bişey napalım. Bu arada ben Neşe senin adın ne?" Diye sorduğunda adının hakkını verdiğini anladım. Bende onun gibi enerjik olmasını umduğum bi gülümsemeyle " Azra" dedim.
"Hmm güzel isim. Peki nerelisin?"
"Antalya"
" O güzelim şehri bırakıp gelmen büyük hata ama hoşgeldin" deyip bana sıcacık gülümsedi. Bu arada sınıfa geldiğimizi anladım. Ben sınıfta gözlerimi gezdirirken, Neşe konuşmaya başladı.
" Sınıfımız seninle birlikte 20 kişi oldu. Gördüğün üzere sıralar tek kişilik. Ben cam tarafı en arkanın bi önünde oturuyorum önüm boş istersen oraya otur." Dedi ama ben arkada oturmayı severdim. "Arkanda otursam olmaz mı?" Sanki ona ben Lezbiyenim demişim gibi baktı. Yani öyle bir şok. " Tatlım bunu düşünme bile orası Poyraz Karataşın yeri"
" Tamam oturmamda o kim?" Diye sorduğumda bu sefer ağzı açıldı gözleri öyle bi açıldı ki korktum demesem yalan olur. " Şaka mısın kızım sen? Cidden tanımıyo musun?" Diye sorduğunda başımı Hayır anlamında salladım. O sırada yanınıza harbi taş gibi bi kız geldi kahverengi saçlı kahve gözlü pircingli erkek olsam yürürdüm o derece yani. Neşenin koluna hafifçe dokunup
" Kanka noldu? Zombi görmüş gibisin?" Dedi.
" Ay kanka gel bu kız varya bu kız" burda beni elinle gösterip delimiş gibi hareketler yapıyordu. Pircingli beni baştan aşağıya süzüp olayları anlamaya çalışan bi tavırla, Neşeye dönüp meraklı bi şekilde
" Eee" dedi. Neşede aynı hareketle
" Poyrazı tanımıyomuş" dedi. Onunda gözleri şokla açıldı
" Hadi canım" dedi. Benimde sabrım taşmıştı artık
" Ay yeter ne Poyrazmış nolmuş tanımıyosam sanki Cumhurbaşkanı" dediğimde onlar bana değil arkama odaklnmıştı. Bende yavaşca arkamı döndüm karşımda esmer uzun boylu acayip seksi bi varlık vardı. Bana yamuk bi biçimde gülümsedi ve
" Cumhurbaşkanı değilim güzelim, ama bu okul için ondan daha önemli bi konumdayım" dedi. Ve ardından yanımdan geçip gitti. İçimde hem bi hayranlık hemde sınıfın alay konusu olmanın siniri vardı. Ona doğru baktığımda göz göze geldik etkileyiciydi ama benimle uğraşırsa onu ezerdim bu özgüvenle bende ona bakıp en ukala gülümsemelerimden birini armağan ettim.Medyada: Azra Maria Giorgiadou
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşanmamış Yalnızlık
Teen Fiction"Peki" dedi kadın. İçinde yangınlar vardı, depremler vardı, yıkım vardı. O artık küçük bir kız çocuğu değildi. "Büyüdüm" dedi küçük kadın. Sildi gözyaşlarını, uzun uzun baktı uğruna herşeyini verdiği adama. Sonra döndü arkasını ve yoluna devam etti...