Sabah sabah,telefonuma gelen mesaj sesiyle uyandım. Ne vardı uyusam?! Tüm dünya bana gıcık!
Mesaj umrumda olmasada;az biraz merak etmiyor değilim. Hemen mesajı okudum:
-Üzgünüm ama hemen mekana gelmelisin.
Puff! Yine ne gibi bir saçmalık var? Bunlar hergün bu senaryoları yazmaya üşenmiyor mu? Bu sorulara cevap vermezler... Bende sormam ki zaten!
Her neyse üstümü değiştirip asık suratımla salona indim. Aynaya baktım ve içimden gelen bir gülümseme taktım yüzüme...
Sonrası ise sokakta devam ediyor.
20 veya 30 dakika sonralarında mekana geldim. Karşımda mutlu yüzler yoktu:
-Hey! Naber? Ne bu suratlar?! Yinene oldu? Biri anlatacak mı artık?
Bu sorularımı Lyra cevapladı:
Lyra:Yine bir vaka var! Ve zorlayıcı gözküyor... Sende bir göz at.
Bense:
-Okullar başlayacak... Bizse bu kan dondurucu olaylarla ilgileniyoruz! Ne var biraz insanca davransak?
Lyra:Biz insanız zaten,okullarda yarın açılıyor. Bu hiçbirşeyi etkilemeyecek... Atarlı ergen!
Onu aldırmıyorum. Kendini birşey sanıyor. Michael lideri seçince görücez onu! Aramızda en korkak olan James;
James:Bunlar cesaret gerektiren işler...
Cümlesini bitirmeden atıldım:
-Dünya eşittir Cesaret!
James:Ama benim dünyam değil ki.
Bende hemen bir cevap verdim korkağa!:
-Benim dünyamda HERŞEY BİR CESARET İŞİ!