Konferansa yetismem lazım! Apar topar hazırlanıyorum. Kapının ısrarla çalan zili beni çileden çıkarmaya yetiyor. Kim bu munasebetsiz! Ellerimi kurulayip kapıyı açtım.
-Buyrun ?
-Deniz Saygın.
-Buyrun benim.
-Kargonuz var efendim. Şuraya bi imza alayım.
-Bana mi ? Allah Allah hayırdır inşaallah. Kargo bana tüm telasimi unutturmustu. Telefonum sesiyle kendime geldim.
-Efendim
-Deniz çıktın mi yola geç kalma sakin!
Telefon kapanmıştı. Ah! Tabi ben bunu nasıl unuttum. Elimdeki paketi masanın üzerine bırakıp aceleyle evden çıktım.Bu gün altı mayıs.Annemin doğum günü. Canım annem 0. Keşke hayatta olsan! Ama onu ziyarete gideceğim. Ama hayırlısıyla su konferansı bi atlatayim... Konferans salonuna girerken kapıdaki afiş gururumu okşadı "Prof. Dr. Deniz SAYGIN Genclerle!"Şükürler olsun Rabbime. Ben başaramadım o basarttirdi. Içeriye girdim. Konuşmaya çıkmadan önce gazeteciler küçük bir röportaj yaptılar.Ve salonda kürsüdeyim.Büyük bir alkış koptu.Herkes ayakta.ve en önde o. Siyah gözlerinde kayboldugum insan. O da ayakta beni alkışlıyordu. Önce salona selam verdim. Ve söze başladım:
-Sevgili gençler! Allahın selamı hepinizin üzerine olsun. Hepinizin ayağına sağlık. Bu sefer size tıp terimlerinden,hastanedeki yaşantımdan ya da önemli bulduğum vakalarda bahsetmeyeceğim. Bugün size bizzat karşınızda oturan aciz insanın yani benim hayat hikaye mi anlatacağım. Ben Deniz SAYGIN. 28 yaşındayım. Evliyim ve iki çocuğum var. Annem ben altı yaşındayken vefat etti. O son nefesini verirken ben de doktor olmaya karar verdim. Babam annemin ölümünden sonra kendini uzun bir süre toparlayamadi. Beni unuttu... Ve bir gün sabah uyandığımda gözlerimi açtığım yer benim evim değildi...Burası bir yetimhaneydi. Yalnızım.Kimsesiz.Çaresiz. Gecelerin anne diye ağlayarak geçiyordu. Uykularım, baba gitme!,çığlıklarıyla bölünüyordu. Ve ben sadece altı yaşındaydım...
Solonda herkes susmustu. Gözlerinden usulca yaş süzülenler vardı. Peki o... O da başını önüne eğmiş,gizliden gizliye gözyaşlarını siliyordu. Derin bir nefes aldım ve devam ettim:
-Bir yıl yetimhanede kaldım. Bir gün bir kadın çıktı geldi. Annemin en yakın arkadaşı. Beni yetimhaneden çıkardı. Bana sarılıp sarılıp ağlıyordu. Bir yıl bu güzel insanın yanında kaldım.Allah ondan razı olsun. Sonra bir gün kapı çaldı. Kapıyı açtım.Karşımda uzun boylu,upuzun kirpikler olan,siyah gözlü bir adam vardı.Bu simayı hiç unutmamıştım. O yaşlı gözleriyle bana bakıyordu. Ben ne yaptım biliyor musunuz? Çığlık çığlığa bağırdım."Baba bm gelmiş." Hiç düşünmeden sarıldım boynuna ve kokusunu doyasıya içime çektim.Beni bırakmamıştı. Geldi. Babam geldi... Ben bu adama beni bırakıp gittiği için hiç kizmadim.Ama o beni bırakıp gittiği için hep kendine kızdı. Beni çok güzel yetiştirdi. Herseyimle en ince ayrıntısına ilgilendi ve kul olmayı öğretti. Çalıştım. Çalıştım. Istanbul Hacettepe Tip Fakultesini kazandım. Ben diğerlerinden farkliydim. Çünkü ben universiteyi kazandigimda sadece 17 yaşındayım. Sasirdiniz değil mi? Iş te bunu da o muhteşem insan, babam becerdi. Universiteyi birincilikle bitirdim. 23 yaşındaydım. Hayatımdaki en mükemmel insanlardan biriyle daha tanıştım. Eşim... Mimar kendisi. Çok iyi eş ve mükemmel bir baba. 24 yaşında evlendim bir yıl sonra da ilk çocuğumuz dünyaya geldi. O büyürken ben yüksek lisans yaptım. Iki yıl yurt dışında kaldık.27 yaşında prof oldum. Bu sene bir bebegimiz daha oldu. Altı aylık... Rabbim uzun ömürler versin. Benden bu kadar dinlediğiniz için teşekkürler.Allah razı olsun. Allaha emanet olun. Hoşçakalın..!
Sahneden indim beni yaşlı gözlerle izleyen o insana sarildim...
-Seni çok seviyorum
-Bende seni çok seviyorum baba
-önce annemin mezarını ziyaret ettik babam ağlayarak konuşmaya basladi
-Bu günde zaman dolmamis hocam. Sensizlik kavuruyor beni.
-Baba iyi misin
-Tabii ki iyiyim kızım. Ben buradan başka bir yerde iyi olamıyorum ki!
Babamı evine bıraktım.Bende eve geldim çok yorgundum. Nefes alamıyordu sanki. Anahtarı bırakırken sabah gelen paket çarptı gözüme. Elime aldım. Salona geçtim. Paketten iki tane ajanda çıktı. Mutfaktan bir fincan kahve alıp oturdum. Ajandalardan birini aldım ilk sayfasını açtım. Güzel bir el yazısıyla yazılmış cümle beni alıp götürmüştü. "BENIM NEFESIM ÇIĞLIĞA YETMEZ KI"
Altında annemin adı yazıyordu.. Bu annemin ajandasiydi.Gözlerim doldu. Kahve den bir yudum aldım. Kendimi toparladim ve okumaya başladım...