Tahminimden çok az kişi okuyor, acaba bir yerde yanlış mı yapıyorum ? ...
Günlüğümü yerine koydum. Bir süre bakakaldım. O küçük çocuk aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Bu kadar duyarsız anne ve babaların olmasını hiç kaldıramıyordum. Emniyetli bir şekilde sakladığımdan emin oldum ve ışıkları kapattım. Matt evine gitmiş miydi? Beni gerçekten fazlasıyla heyecanlandırıyordu ve ailemizle bu kadar iç içe olmasına sevinsem mi üzülsem mi bilemiyordum. Keşke ona olan duygularımı da kaybetseydim. Belki o zaman her şey daha kolay olurdu.
Daha fazla dayanamadım ve cama doğru ilerledim. Perdeyi aralayıp karanlık geceye baktım. Aşağıda yoktu. tabi ki de yoktu. benim camdan bakmamı mı bekleyecekti sanki. Ama bunu düşünmek bile gülümsememe yetiyordu. Acaba daha önce onunla aramda bir şey geçti mi çok merak ediyordum ve sormaya korkuyordum da. Derin bir nefes aldım ve yeniden yatağa çiviledim kendimi. Tavanla bakışırken göz kapaklarıma yenildim.
“ tanrım Abby, derslerde nasıl bu kadar iyi olabilirsin?” dedi Mika koridorda yürürken. Yanımda bana bir sürü iltifatlar yağdırıyordu ve bende başım dik gülümsüyordum. Bir süre sonra birkaç serseri çocuğun yapmaya hazır olduğu eşek şakasını fark ettim. Yere görünmesi zor bir ip germişlerdi ve birazdan neler olacağını bilmeyen bir çocuk hızlıca yaklaşıyordu. Düşünmeyi bıraktım ve vücudumun nasıl karşılık vereceğine odaklandım. Gözlerimi kıstım ve zihnine odaklandım.
“ yanlış yoldan yürüyorsun, bir sonraki koridordan sağa sap” dedim ve çocuğun yön değiştirmesini izledim. Çocuklar aralarında birbirlerine sataşmaya başladılar ve başarısızlıklarına sövdüler. Bende zafer gülümsememi takındım.
“ hey Abby bu taraftan” dedi Maki ve sınıfa doğru yöneldik. Fizik dersinde cam kenarında oturuyordum ve fizikten pek hoşlanmadığım için bu durum işime geliyordu. Dersin ortasında yeniden hayallere dalmışken Matt’in aşağıdan bana el salladığını gördüm. şaşırdığımı belli eden bir ses çıkardım ve tüm sınıf bana baktı. Onlara gülümsedim ve önümdeki kitabıma gömüldüm. Çaktırmadan tekrar baktığımda orada yoktu. bu saatten sonra derse yoğunlaşmam daha da zordu.
Zil çaldı ve çok kısa zamanda sınıfta 4-5 kişi kalmıştı.
“ Abby o çıkardığın ses neydi? İyi misin?” dedi Maki yanıma gelip. Hafif bir kahkaha attım ve çantamı hazırlamaya koyuldum.
“ sadece birini gördüğümü sandım, ama yanılmışım” dedim umursamaz görünerek. Jay kapıda belirdi.
“ hadi servis kaçacak” dedi ve hep beraber okuldan çıktık. Servise yürürken arkamdan biri seslendi.
“hayal gördüğünü mü sandın? Gerçekle hayali ayırt edemeyecek kadar mı büyüleyiciyim?” dedi Matt. Hepimiz birden arkamızı döndük.
“ ah Matt bu ne sürpriz..” dedi Mika. Çok sevinmişe benziyordu.
“ evet Abby’e sürpriz yapmak istemiştim ama o pek sevinmişe benzemiyor” dedi bana bakmayarak. Orada olduğumu bildiği halde neden böyle davranıyordu. Bir şey söylemem için hepsi bana baktılar.
“hmm.. burada ne işin var?” dedim beceriksiz bir şekilde.
“ bugün seni ben götüreceğim, belki giderken bir şeyler yaparız diye düşündüm” dedi. Çok rahat gözüküyordu ve bu sinirimi bozdu. Çünkü benim salak gibi gözükmemi sağlıyordu. Arkadan korna sesi geldi.
“ biz gidelim Abby, yarın görüşürüz, hoşça kal Matt” dedi Mika ve gittiler.arkalarından bakakaldım. Lütfen beni bırakmayın.Matt boğazını temizledi ve ona döndüm. Kafasıyla “hadi” işareti verdi ve arabasına doğru yöneldik. Arabaya bindikten sonra bir süre konuşmadık. Radyodaki spiker kendince komik şakalar yapıyordu. Müzik aramak için tuşa basacakken Matt benden önce davrandı ve radyoyu kapattı.
“böyle daha iyi” dedi gözünü yoldan ayırmadan ve sokağın köşesinde bir yerde durduk. Hızla kemerini çözdü ve dışarı çıktı. Bende onu takip ettim. İçeri girdiğimizde Matt yaşlı garsona selam verdi. Burada çalışan insanlarla arası samimi gözüküyordu. Adamın biri beni baştan aşağı süzdü. Kendimi çok garip hissetmiştim ama Matt beni kolumdan çekti ve masaya oturduk.
“onun burada ne işi var?” dedi Matt garsona.
“ babası iyi bir insan ve lokantanın eksikleriyle de ilgileniyor, elimden bir şey gelmez evlat” dedi adam üzülerek.
“tanrım” dedi ve başını salladı. Siparişlerimizi verdik. Matt’in beni buraya öylesine getirmediğini biliyordum. İşin ucunda önemli bir konu vardı. O sustukça ben daha da endişeleniyordum.
“konuşacak mısın?” dedim sabırsızca. Sırıttı ve patateslerimden çaldı. Yemeğini sakin bir şekilde yemesini izliyordum. Sonunda ağzını sildi ve konuşmaya başladı.
“ kusura bakma bu yemek yerken konuşulacak kadar sıradan bir konu değil. O yüzden ilk önce karnımızı doyuralım istedim” dedi. Boğazını temizledi ve gözlerime ciddiyetle baktı.
“Abby, baban sandığın kadar da iyi bir insan değil” dedi ve nasıl karşılık vereceğimi bekledi.
“ nasıl, ne demek istiyorsun?”
“ annenle ayrılmaları konusunda sana bir şey söyledi mi?”
“anlaşamadıklarını ve sırf benim için evliliklerini yürüttüğünü söylemişti”
Dalga geçer gibi güldü ve başını kaşıdı. Sanki beni kırmamak için en doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu.
“ abby, bu doğru değil. Baban çok tehlikeli bir insan, aklı yerinde değil.ve herkes için çok büyük bir tehlike oluşturuyor. Sizin içinde oluşturuyordu ve annen senin güvenliğin için ayrıldı”
“ babam ne açıdan tehlike oluşturuyor. Onunla konuştuğumda bana dünyanın en tatlı insanı gibi gelmişti. Buna inanmakta gerçekten zorlanıyorum”
“ işin asıl tehlikeli yanı da burada zaten. Kimse içindeki öldürme isteğini fark etmiyor”
“ne? Öldürme isteğimi. Babam…”
“ abby bu söyleyeceklerim karşısında güçlü durmalısın çünkü sen bunların hepsini bir bir yaşadın. Baban bir seri katil ve kaçak bir şekilde yaşıyor. Ve sen birçok kez insanları babanın elinden kurtardın. Ama nedense her seferinde babanın da hafızasını siliyorsun ve o bunu yapmaya devam ediyor. Sanki daha önce hiçbir insanı öldürmemiş gibi. Adamın vicdanı kayboluyor resmen”
“ matt, o benim babam”
“sorun da bu zaten, böyle konularda duygusal düşünmemelisin, mantıklı düşün, babanın kanlı elleri arasındaki masum insanları düşün”
“ yeter!” deyip ayağa fırladım. Sinirden ellerim titriyordu. Başıma ağrı girmişti ve bana bakan meraklı gözleri umursamıyordum. Matt’te ayağa kalktı ve kolumdan çekiştirdi. Arabaya bindik. Tekerlekten acı bir ses duyuldu ve hızlı bir şekilde sürmeye başladı.
“ nereye gidiyoruz?” dedim korkarak. Evet şuanda Matt’ten korkuyordum.
“ eve gidiyoruz. Sanırım günlüğün hepsini okumamışsın”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Memory
Teen FictionElimde sahip olduğum hayatım, ailem, arkadaşlarım hayattaki en büyük yabancılarım olmuştu. Onlarla ilgili yaşadığım bir tane bile anı yoktu. Hatırladığım hiçbir anı. Günlüğümü elime aldığımda gerçekten heyecanlanmıştım. İçinde aslında kimsenin bilme...