-8-

330 17 5
                                    

"İlk ölümün verdiği heyecan hissi ve titreyen kanlı eller."

Sizin hiç rüzgarlarınızı aldılar mı? Benim rüzgarlarım beni terk etti. Arkasına bile bakmadı. Gülümsemedi, hissettirmedi, sessizce çekip gitti. Geride bana miras bıraktığı acılarla. Korkarken rüzgarlarıma sarıldım ben. Üşüdüğümde, yok olurken, sessizliğimde. Arkasına bile bakmadan çeken giden rüzgarlarımı özlüyorum. Bana sarılışını özlüyorum.

Dayanmaya çalışmak, karşı koymak artık anlamsızdı. Issız bir ormanda ruhumu kırmıştım ben. Yara bandım yoktu. Ama bu his damağımda şeker tadı bırakıyordu.

Kabulleniyordum.

Gülünç durumdaydım oysa. Savaşmak için çıkarmıştım kalkanlarımı. Askerlerim kalkanları indirdi ve yavaşça geri çekildi. Şeytanlarım bile itaat ediyordu yenilmişliğe. Bunun acısı büyüktü.

Bacaklarımın beni nereye sürüklediğini bilmiyordum, tek bildiğim artık kurallar yoktu. İşte damağıma tatlı hissi bırakan buydu. Vazgeçmek artık çocuk oyunu gibiydi.

Eğer görmüyorsan gece ya da gündüz sana hiçbir şey ifade etmezdi. Ben uzun zamandır kördüm. Yıldızlarım, galaksilerim, ayım, güneşim yoktu. Sadece içine itildiğim kör kuyu vardı. Burada nefes alıp burada son nefesimi verecektim.

Bu hayatta çok fazla anlam aramaya gerek yok. Tanrı sizi bir amaç için yolluyor. Yani çoğu insanın düşündüğü bu. Ama bu doğru değil. Siz bu dünyaya kaybolmuş, çıplak şekilde geliyorsunuz. Korkak ve titrek. Gözlerinizi açtığınız an bu pisliğin farkına varıp hıçkırıklarınızı duyuyorsunuz annenize. O bunu mutluluk olarak algılıyor. Siz kaybolurken onlar gülüyor. Hadi ama! Onlar bunu anlamaz, anlatmaya çalışma. Sus ve köşene çekil. İster savaş ister vazgeç. Ama sus! Konuşursan seni çözerler. Bunu ister misin? İsteme.

Onlar için bir bilinmez ol. Kimse seni tanımazsa aslında hiç var olmamış olursun. Kendi sonunu kendin yaz. Pes ettiğini bilmeleri senin için çok mu önemli? Benim için değil. Onlar konuşuyor. Susarak farkını göster.

İntiharını kendin seç. Bileklerini kes, boğul, yüksekten düş ya da sadece savaş. Savaşmak en acı intihar yolu. Güçlü mü olmak istiyorsun? Az kaldı. Bunlardan birini seç. Ve yoluna devam et. Tanrıdan çok korkuyor musun? Korkmalısın. İnsanlardan korkuyor musun? Korkmalısın. Hayvanlar? Onlardan korkma. Aldığın oksijenden kork. Kafanı kaldırdığında gördüğün gökyüzünden kork. Eğer gökyüzünde kuş görürsen gülümse ve ona selam ver.

Onlar özgür. Onlar senin gibi!

Benim kendi sonumu getirmeme çok az kaldı. Saniyeler dakikalar belki. Aldığım her nefes beni öldürüyor iken neyden bu kadar korkuyorum? Dik durup ilerlemeliyim.

Sonuma! Vedama! Özgürlüğüme!

Ben korkmuyorum. Seni yanıma almamı ister misin? Tekrar et beni.

My heart and I have decided to end it all
Son there'll be candles and prayers that is sad I know
But let them not weep let them know that ı'm glad to go
Death is no dream for in death ı'm crassing you
Whit the last breath of my soul ı'll be blessing you

İşte bunlar bizim sözlerimiz. Tekrar et ve susma. Seni karanlığa istiyorum. Karanlık sensin. Gri değilsin, mavi, beyaz değilsin. Sen karanlıktan geldin. Karanlığa gideceksin. Tekrar et. Susma. Kaybolacaksın. Beni yalnız bırakma!

Ellerimi uzatıyorum hissediyor musun? Karanlığım seni yanıma almaya hazır. Haydi. Tut ellerimi. Kendini karanlığa teslim et.

Saniyeler sadece. Gidiyorum. Pes ettiğimi herkes görecek. Gülecekler. İçlerinden biri çıkıp ruhu koparılmış bedenime bakacak. Ölmüş, diyecek. Bir kaç çığlık. Annemin ağlamalarını, babamın küfürlerini duyabiliyorum. Acıyan insan fısıldamaları çoktan küpe oldu kulağıma. Şşşh! Hadi ama, ölü bedenime saygınız olmalı.

Bir mezarım olmasını küçükken beridir merak edip dururum. Mezarlığa kaçardım bazen. Orada ki en küçük mezara gider ve toprağı okşardım. Gece rüyama girerdi küçük çocuklar. "Ellerimden tut Özgürlük! Bırakma beni. Burası soğuk." derdi. O zamanlar annemin adımı seslenmesiyle uyanırdım. Annem beni tutmam gereken ellerden kopardı, acı çekmeme izin verdi. Artık işler değişti.

Yavaş yavaş kameraya ilerledim. Açıp yüzümü odakladım. Hafifçe öksürüp boğazımı temizledim.

"Yarın bu video kaydıyla bir çok insan sarsılacak biliyorum. Yüz ifadenizi merak ediyorum aslında. Ama orospu çocukları, yanınızda kalmak gibi bir bok beyinlilik yapmayacağım. 24 yıl sizin için fazlaydı. Selam Türkiye! Yok ettiğin insanları izle. Ben Özgürlük. 24 yaşındayım. Okulu çok erken bıraktım, insanları çekmeye devam edemedim. Bir gün iki boş bakışla karşılaştım. Ne oldu bilin bakalım? Tamam bildiniz varsayıyorum. - boğuk bir kahkaha atar.- Onu kaybettim. Bunun suçu da sizsiniz. Biz farklıyız. Hep böyleydik. Ama neye göre farklıyız? Ah, tabii ki sizin sikik düşüncelerinize göre! RTÜK bunlara sansür koymamalı bence. Tam beş dakika sonra polisler burada olacak. Bu kaydı bulup büyük ihtimalle inceleyip bir boklar yapacaklar işte. - gözlerini devirir ve derin nefes alır.- Benim gibi olanlarınız var biliyorum. Sizleri karanlığıma davet ediyorum. Hey hey kanalı değiştirme, küçücük oğlun bunu görmeli. Anne... Bana bu acıları çektirdiğin için sana minnettarım. Ve baba. Keşke spermlerini daha hayırlı şeyler için kullansaydın. Küçük kardeşim! Annen ve baban sana beni anlatamayacak kesin. Ama benim izimden gel. Abin seni seviyor. -gözlerini kapatıp derin nefes aldı ve elini çekmeceye uzattı.- Şu silahın her bir mermisi sizden daha değerli. Sanırım iki dakikam kaldı. Elimi çabuk tutmalıyım ha? Ah! Hayatımdaki en uzun konuşmanın vedam olacağını hiç sanmazdım. Size bir ipucu. Evime gelin ve yatağımın altına bakın. Gördüğünüz şeyler midenizi bulandırıcak ama olsun. Ve o defteri okuyun. Çok fazla uzattım ha? Size veda etmiyorum. Özgürlüğüme ilerliyorum. Görüşmemek üzere!"

Boğazıma dayadığım silahı ateşledim. Önce hiçbir şey hissetmedim. Sonra nefesim kesildi ve sonsuz karanlık.

Merhaba Özgürlük!

Özgürlük KurallarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin