içimdeki karanlık

47 2 3
                                    

Lisenin son zamanlarıydı beni fark etmeyen insanlara eşlik edip varlığımı ben bile hissetmiyordum.
Ruhum şimdi olduğu gibi ve muhtemelen 20 yıl sonrada olacağı gibi karanlıktı. İnsanları dışardan görmem yetiyor yanıma yaklaşanları soğuk tavırlarımla geri tepiyordum.
geçmişi geleceğimde yaşıyordum.
Nefes alış verişlerim varla yok arası bir şeydi. Yaptığım hataların çokluğundan artık keşke dememeye karar vermiştim.
Varlığımın yokluğumla savaşdığı anlara tanık olurken buluyordum bezen kendimi.
Şimdiki zamanın benim için 5 veya 10 yıl öncesinden bir farkı yoktu, çünkü bundan bir kaç dakika sonrasının geçmişime karışıp gideceği aşikardı.
elimdeki limonlu sudan yudum yudum içdikden sonra bardağı mutfağa bırakıp spor ayakkabılarımın bağcıklarını bağlayıp kapıdan dışarı adımımı attım ve arkamdan kapıyı kapattım.
göz kapaklarımı bir süre kapalı tutup temiz havayı içime çektim.
Ormanın içindeki asfaltlı yola ayaklarımın değmesine izin vermeden toprak olan yere geçtim ve ayakkabılarımı çıkarttım ve toprağın buz gibi soğukluğunda ayaklarımın alev alması uzun sürmeden koşmaya başladım. Yoğun ağaçlar la dolu bu toprakta adımlarımı hızlandırdım.
Kişiliğimden ve fiziksel unsurlarımdan bahsedicek olursak.
Kızıl saçlıydım 50 kiloydum ve 170 boyum vardı gözlerim güneşte mavi gölgede yeşildi.
Kişilime gelicek olursak mütevazi çok fazla ince düşünen kesinlikle egosuz bir insandım.
Hayatın ve yaşamın sessizlinde sadece kısa bir süreline boğulmuyordum,
bu bir depresyon gelip geçici bir süreç diyildi.
Bu benim doğuşumdan gelen ve bu zamana kadar koruduğum ve hep böyle olucak olan ben ve sessizliğimdi.
Topuklarımın itmesiyle toprak ayaklarımın altından kayarken
Farkettim hissizlik duygusunun benim sonum olucağnı.
Gökyüzü ile alıp veremedim neydi benim bilmiyorum ama hem orda hapsolmuş hem tek özgür oldum yer gibiydi, dedim gibi araftaydım bi yandanda.
Kimisi soğuk biri oldumu söyler, kimisi kendini beğenmiş çok sinirlisin derken kimiside asosyalsin der kimiside sendemi vardın ya der ama üstüme yapışan en büyük etiket ney biliyormusunuz bana sen herşeyden önce karamsarsın derler.
Kabul karamsardım herşeye iyi bakmanın beni zayıf biri yapıcağına inanırım hep halbuki ben herşeyden önce ne soğuk ne asosyaldim ben sadece güçlerini elinde tutan bir kızdım karamsar olmakta benim yardımcımdı resmen.
İnsan iyi düşünür yıkılırsa bu çok kötü olurdu diyilmi ama karamsar olunca vakti geldinde kaybetmiş oldumuz birşey olmazdı.
Düşüncelerimde hapsolmamı engelliyen toprak yüzüme bulaştığı an düştüğümün farkına vardım.
ve bir kez daha kurtarıcım toprak olmuştu daha fazla düşünürsem o herzamanki kimsenin bilmedi hareketleri Ormanın ortasında yaparak kendimi riske atıcaktım.
Yerden desdek alıp kalktığım sırada bir elin belimi sarmasıyla ağzımı kapatan bez nedeniyle aldım nefes le gözlerim kararmaya başlamıştı. 2.nefeside alırsam bayılmam kesindi,
o yüzden nefesimi tutup bayılmış numarası yaptım daha fazla nefessiz katlanamıycamdan yere yığılıyormuş gibi yaptım. Eli ağzımdan çekilmiş elleriyle bedenimi yerden kaldırmıştı yavaş soluklar alıp veriyordum.
kendimi toparladığımı hissettiğim an cesaretimi toparlayıp kucağından atladım, yerle bütünleşmemle kalkmam bir olmuştu. Uzun süre gözlerim kapalı oldundan ışık gözümü almıştı.
Ama karşımdaki insanı net bir şekilde görebiliyordum.
Karşımda duran kişi babamın rakip şirketinden en az hisseye sahip kemal dedimiz illet di.
Babam onlarla olan son rekabetide kazandığını söylemişti ama şuan buna pek sevinemiyordum.
Babam ile daha öncede rekabete girip kaybeden büyük küçük bir çok şirket vardı heleki sardunya adlı türkiyenin en büyük şirketini bile yenmişdi daha önce başıma bela olup rahatsız ettikleri olmuştu ama bu ilkdi kaçırılmakmı bi bu eksikdi.
Meyna şirketinin ortağı karşımda dikilmiş gözlerimin içine yoğunlaşmışdı. Belinde ki silah gözden kaçamıycak kadar iriydi.
Eli beline gitti an kendimi yere atıp engebeli yerden yuvarlanmaya başlamam bir olmuştu.
yerli yersiz kurşun sıkıyordu canım yanmadına göre kurşunların vücuduma isabet etmedini anladım yüksekliği büyük bir yerdi arada sırada toprak dan çıkan taşlar tenimi yakıp kavuruyordu.
Ağaçlar bu alanda iyi ki azlar diyerek durum değerlendirmesi yapıyordum fazla olsaydı oda inmeye kalkışabilirdi. Uzun ve engebeli dağı yuvarlanarak indikden sonra adamın gözden kayboldunu fark ettim saten buraya inebilmesi için çok uzun bir yol yürümeliydi.
Büyük köprülerden biri hemen ilerde oldundan ordan yardım isteyebilirdim.
Toparlanıp kalktım.
Sarsıldımdan yavaş adımlarla yürüyordum.
köprünün ayaklarına vardık dan sonra yukarı doğru yürüyüp köprüye çıktım.
Gördüm kişi karşısında çıkmasaydım iyiydi diyerek kendime kızdım,
gine karşımda o adam vardı bu kadar yoğun arabaların geçti yerden beni kaçırmaya kalkmazdı herelde.
Üstüme doğru yürümesi bu fikrimi benden alıp götürdü.
Ben arabaları durdurmaya çalışırken o üstüme yürümeye devam ediyordu.
Ben durdurmaya çalışırken arabalar dan hiçbiri durmuyordu.
İnsanlık ölmüş ve yerini korkaklık almıştı resmen.
hızlı hareklerimle beraber kolumun yandığını hissettim koluma dönüp bakdım da artık bu adamın karşısında bir şansımın olmadı benim için ortdaydı sıcak sıvı kolumdan aşşaya inerken gözlerimin kararması bir oldu ben dağdan yuvarlanırken o beni vurmuş olmalıydı.
Ama nasıl fark edemediğim benim içinde merak konusuydu. Canım fazla yanmıyordu ama sonuçta kolumdan kanlar süzülüyordu.
Benim kesinlikle dayanamıycam birşey varsa oda kandı klişe olabilir ama bu bir gerçekti. Yere yığıldığım an bir silah sesi duydum ama bayıldım dan olanları görmek için artık çok geçti. Gözlerimi açmak için sıktımda,
kolumda canımı daha da yakan birşeyler oldunu hissettim.
Gözlerimi hafif araladımda karşımdaki kişi benim için farklı bir simaydı.
elindeki iğne ve misineyle kolumu bez parçasını Diker gibi dikmesi, canımdan can alıyordu sanki.
Tüm bunlardan önce yumruğu mu sıkmamla anlamış olucakki uyanmışdım artık.
gözlerime baktı ve sehbanın üstündeki bezi alıp alnıma sürdü.
Ağzından dökülen sözler ilk tanışmamıza göre şaşırtıcıydı.
"Çığlık atabilirsin sonuçda canın yanıyor"
evet kesinlikle bu cümleyi söylemişdi.
Kaşlarımı hafif çatıp bende aynı şaçmalığı sürdürdüm.
"Tarzım diyil"
Oda bu söyledime şaşırmış olucakki kaşlarını çatıp devam etti.
"Bu kadarcık bir yara için bayılmak tarzın ama çığlık atmak diyil öylemi?"
diğer elimde sıktım yumruğumu açıp onu itmek istedim ama yana dönmemle yaramın üstüne yaslandımı canımın yanmasıyla anlamışdım.
Dahada kötüsü ağzımdan tiz bir ses çıkmıştı.
Çığlık sayılmazdı ama bakışlarından sonra ağzından dökülen kelimeler can sıkıcıydı.
"Ha şöyle çığlık iyidir"
"Kapa çeneni de söyle kimsin sen niye burdayım"
Dediklerimle kolumdan giren iğne darbesi ile tekrar yumruklarımı sıkıp dişlerimle yanak içlerimi ısırdım.
"Benle nasıl konuşman gerektini öğrenmelisin"
"İnsanlara nasıl işkence ediceni öğrenmelisin"
Oda bu söyledime şaşkınca bakarak tepki gösterdi.
"Mazoşistsen söyle de işkencenin dozajını arttırayım"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 12, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

karamsarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin