Mektup

9 0 0
                                    

Ben Ceren'e gittikten birkaç gün sonra Ceren bize geldi. Elinde bir mektup vardı. Bana postacının adresi karıştırıp mektubu onların evine bıraktığını söyledi. Aslında tam olarak karıştırmış sayılmazdı. Annem ölmeden önce biz o evde oturuyorduk yani oturuyormuşuz ben o günleri hatırlamıyorum. Annem öldükten sonra babam o evde oturmak istememiş. Çünkü dediğine göre o ev ona annemi çağrıştırıyormuş. Bu mektubu gönderen kişinin taşındığımızdan haberi yoktu demek ki. Ama biz bütün tanıdıklarımıza taşındığımızı ve yeni evimizin adresini vermiştik. Ben böyle düşünürken ve mektubu gönderen kişinin kim olabileceğini düşünürken Ceren elinde mektupla kapıda kalmıştı. Onu içeri davet etmeyi unutmuştum. İçeri girdi ve her zaman konuştuğumuz şeylerden konuşmaya başladık. Ama bir türlü Ceren'i tam anlamıyla dinleyemiyordum. Çünkü aklım mektupta kalmıştı. Ceren annesine yardım etmesi gerektiğini söyleyerek eve gitti. Ben de çekmeceye koyduğum mektuba koştum. Mektubun üstünde isim yazmıyordu. Sadece eski evimizin adresi ve Defne'ye yazıyordu. Mektubu büyük bir merakla açtım. Okuduklarım karşısında dondum kaldım. Çünkü mektupta şunlar yazıyordu:

Sevgili kızım,

Bu sensiz başladığım bir gün daha. Aslında diğer günlerden hiç bir farkı yok. Yani senin için öyle. Ama benim için öyle değil kızım. Sensiz geçen her gün kalbime saplanmış bir kılıç gibi bana acı veriyor. Baban bana ayrılırken sana öldüğümü söyleyeceğini söyledi. Doğru kızım ben her gün ölüyorum. Yaşarken ölümü tadıyorum. Belki bir mezarım yok kızım ama bu dünya bana mezar oldu. Ben yaşamı senin o gözlerinde,ben yaşamı senin dudaklarında,ben yaşamı senin kalbinde bıraktım kızım. Sana kızım demeyi bile ne kadar çok özlemişim bir bilsen. Sana tekrar sarılıp seni tekrar öpebilmek için canımı verirdim.

İşte bu mektubu okuduktan sonra kime inanacağımı bilmiyordum






Mutluluğun PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin