2. Bölüm - Kaçış

329 11 3
                                    

"Kelimelerin ruhtan koparılması, gözü kapalı bir yamaçtan atlamak gibidir. Kim koruyabilir ki seni içindeki ruhani boşluktan. Benliğim artık duyulamayacak kadar sessizdi. Kim bilir, belki içimdeki çocuğu yalanlarımla kendim öldürmüşümdür. Gitme küçük çocuk sana ihtiyacım var."

Gözlerimi açtığımda hücre arkadaşımın dikkatle beni incelediğini gördüm." Hayırdır, bir sorun mu var?" Gözlerini yavaşça benden ayırdı ve ayaklandı.
"Bana saklamam için verdiğin mektup... Okumamalısın."
"Ne diyorsun sen be adam, ver bakayım şu mektubu."
"Birader ben seni uyardım. Bundan sonrası beni ilgilendirmez, yatağımın sol alt tarafında git al."
Bir an için beynim durmuştu. Sahi gerçekten yüzleşmek istiyor muydum ? Ayağa kalktım ve mektuba doğru yöneldim. Her adımımda ayaklarım isyan edercesine zemine dönüşü olmayan tok sesler bırakıyordu.
Mektubu hızla elime aldım ve almamla birlikte bir anahtar yere fırladı. Eğilerek anahtarı yerden aldım. Üstü kazılı bir şekilde Tobby'e yazıyordu. Hiç birşey anlamamıştım. Dalga mı geçiyordu. Hemen olduğum yere oturdum ve mektubu dikkatle açtım. Mektubun sadece ilk satırlarını okumam bile yetmişti. Belkide böylece bırakmalıydım. Korkuyordum. İlk satırlarında aynen şunlar yazıyordu:

"Kadim dostum,
Kırık bir kalbi nasıl onarırım inan hiçbir fikrim yok, ama içindeki ölmeye yüz tutmuş minik çocuğu ağacın altındaki asılı ipten kurtarabilirim. İnan bencilliğimden söylemiyorum. Yarım kaldık evet ama içindeki çocuk her gün dar ağacında kendini aynı ipler nedeniyle boğuyor. Ağacın altındaki sandalyeyi kendi elleriyle itiyor.. Sencede bu kadar yalan yetmez mi ? Sana söyleyebilecek tek-"

Yeter artık dinlemeyeceğim onun palavralarını . Cole artık benim için sadece kafamda kurduğum sudan bir hayalden başka hiçbir şey değil. Anahtarı bir hışımla elime aldım ve kapıya doğru ilerledim. Anahtarı kilide taktım ve üstünde yazan sayılara uygun olarak çevirdim. 3 sağ ve 3 sol... Kapı çıtırdadı ve ardından kapı açıldı. Yüzüm şaşkınlıktan mosmor olmuştu. Kapının anahtarıydı. Kaçmalı mıydım? Bunca yıl içimde çürüttüğünü çocuk... Üzgünüm gökyüzü bizim için fazla mutlu. Ama belki bir gece çıkar gelirsin diye kapılarımı kapatmayacağım. Bir gece vakti bir yıldıza kon ve kendi parlaklığınla hükmünü sür. Elveda küçük çocuk...

Arkama bakmadan koşmaya başladım. Aslında avantajlıydım, hücre arkadaşım görüşmedeydi. O hücreye geri gelene kadar kimse kapının önünden geçmeyecekti. Koştum, koştum ve koştum. Çıkış kapısına geldiğimde bir an durakladım. Gözlerim doldu. Cole bundan sonra başıma ne dertler açacaktı acaba?

Sakin adımlarla ilerlemeye başladım. Kapıdaki görevli kısaca beni süzdü ve kapıyı ardına kadar açtı. Yavaş adımlarla kapıdan çıktım. Sanırım " eski " evime gitmek ve dinlenmek istiyordum. Hiç param olmadığı için eski bir dosttan borç aldım. Hemen bir taksiye atladım ve evin yolunu tarif ettim. Bir kaç sessiz dakikadan sonra evin önüne geldik.

Dikkatle arabadan indim ve öylece kalakaldım. Bu Cole'dü. Benim bahçemde oturuyordu. Eskiden birlikte oturduğumuz bahçede, şimdi tek başına düşünceli gözlerle oturuyordu. Ben ise...

"Tobby! Biliyordum anahtarın ne işe yaradığını hemen bulacağını, biz hala dostuz ve bu sefer bunu sen ispatladın." Dedi ve naif bir şekilde gülümsedi.

Sinirlenmiştim. Biz dost değildik. Dostlar asla birbirlerini bırakmazlardı, bu adam dostluk denen kavramdan hiçbir şey anlamıyordu." Hadi gelsene Tobby." Hızla yanına gittim ve her zaman oturduğum sallanan sandalyemi gördüm. Sanırım huzur Cole 'ün gitmesiyle daha fazla içime yayılacaktı.

Kulaklarıma bir an silah sesi doldu, ellerim üşüdü , metal parçası elimdeydi, babam ellerimde ölüyordu. "Ah yeter ! Git evimden yoksa kalbini kıracağım!"

"Pekala... Sonra görüşürüz o zaman." Yavaş adımlarla evden uzaklaştı ve artık yalnızdım. İşte huzur.

Hava iyice kararmıştı. Sandalyemde oturmuş kahve içiyordum. Bir an gözüm gökyüzünde ki yıldızlara kaydı. Hey küçük çocuk ! " Hep Mutlu ol küçük çocuk! Hep Mutlu ol !"


YakamozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin