25.Bölüm -ACI-

1.3K 105 29
                                    

Evanescence-My Immortal



Bu acı fazla gerçek

Zamanın silemeyeceği çok fazla şey var

Kendime gittiğini söylemek için çok uğraştım

Ama hala benimle olmana rağmen

Baştan beri yalnızım




Sıfırdan başlamak için çok mu geç? Belki de bir bavul kapmalıyım ve her şeyimi içine doldurmalıyım. Ya da bavula bile gerek duymadan, geçmişimdeki tek bir giysiyi, tek bir parçayı bile almadan kaçıp gitmeliyim. Kalbi kör ailemi, vicdanı olmayan insan müsveddelerini, eski dostları ve gün geçtikçe beni öldüren bu çentikler içindeki ruhu geride bırakmalıyım.

Farklı bir şehir, farklı insanlar, farklı sokaklar, farklı şarkılar tanımalıyım. Çünkü İstanbul ruhumu karanlığın en koyusuna bulayıp kalbimi o koyuluktaki kanda boğabilecek kadar parçaladı beni. Bu insanlar öldürdü beni. Bu kelimeler, bu dönüşler, bu gidişler yıprattı beni. Artık üzerine bastığım kaldırıma, ayağımın altında çatırdayan soluk yaprağa, beton binaların sarmaladığı bu sokaklara yabancıyım. Ama en çok kendime yabancıyım.

Karanlığı sahiplenmiş bir ormanın soğuk toprağı gibiyim, ruhum yaprakları dökülmüş ağaç dalları kadar çıplak. Bedenim, üzerine körelmiş bıçaklarla kalbi kör insanların yazdığı yazıların yaralarıyla dolu. Tenimi yalayan rüzgar, uğultusuyla beni sadece ürkütüyor. Varlığı konusunda şüphe duyduğum her varlık olmayan pençelerini bana geçirmiş ve birbirine geçirdiğim dişlerimin arasından kaçacak acı dolu çığlık için pusuya yatmış sadistçe bekliyor.

Beynim kalbimin üzerinde tepinerek hep aynı cümleleri aynı soruları sıralıyor.

İhtiyacım yokken mi arıyorsun?

Alıştığımda mı arıyorsun?

Derimi parçalayan jiletleri senin yerine koyup getirdiği hissi kabullendikten sonra mı arıyorsun?

Onu acımda boğmak isterken sesini duyduğumda gözyaşlarını serbest bırakmak için titreyen kalbimi söküp atmak istiyorum. Parmaklarımın arasına bir bıçak alıp, bıçakla iki göğsümün arasını yarıp onu çıkarmak için yanıp tutuşuyorum. Ama intihara değer gibi görünmüyor. İntihara değer gibi görünmüyorsa görüşmeye değer kılan şey ne? Onu sevmeye, ihtiyaç duymaya, özlemeye değer kılan şey ne?

Dün sabah Çiğdem'le olan konuşmamızın üzerinden bir gün geçmiş olsa da sesi hala kulağımın bir köşesinde fısıldıyor gibi. O ısrarı, o isteği ve benim karşı çıkışlarımın sonucunda hayırı bir cevap olarak kabul etmeden telefonu kapatışı.

Çok da şaşırılmayacak bir şekilde yine kendi içimde bir çatışmadayım. O yoktu, diyor hücrelerim. Jileti avucunun içinde sıkı sıkı tuttuğunda o yoktu, bir serseri tarafından darp edildiğinde o yoktu, ailemin bana karşı olan güvensizliğiyle kavrulurken o yoktu, Tunay'ın, annemin, abimin, Ceyda'nın kelimeleriyle boğuşurken o yoktu. En iyi arkadaş tabirine uymayan ama o şekilde nitelendirdiğim o insan yoktu.

Ama sorun şu ki eskiyi özlüyorum. Eskiye dair olan her parçayı, her insanı bir bir özlüyorum. Çünkü keskin bir metalle vücudumdan süzülen kandamlası çok azdı, acı çok azdı, buhran çok azdı. Hiçbir şey katlanılmayacak gibi değildi. Okulun bir köşesinde hiç yalnız oturmamıştım mesela, sadece tebessümlerimde yanımda olsa da oralarda bir yerde vardı. Çiğdem kötünün iyisiydi ve ben arkadaş adı altında sadece ona sahiptim. Zamanla onu tamamen kaybetsem de onca yılın hatırına sırt çeviremiyorum işte. Gitmezsem beynim beni ayakta alkışlayacak ama kalbim hep kan ağlayacak, bunun pişmanlığı ve vicdani baskısıyla derime yeni çentikler attıracak.

BUĞULU KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin