•1•

2.4K 96 28
                                    

Mavinin en hoş tonu belirirken gökyüzünde, bulutlar fazla azdı ve güneş bütün ışıltısıyla baharı kucaklıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mavinin en hoş tonu belirirken gökyüzünde, bulutlar fazla azdı ve güneş bütün ışıltısıyla baharı kucaklıyordu. Derin bir nefes aldı alnında birikmiş olan ter damlalarını elinin tersiyle silen genç adam.

"Bakugou, yavaş ol..." Arkasından gelen gruba kısa bir bakış atıp yeniden önüne döndü ve hafif yamaç olan topraklı yoldan acele etmeyerek, tembel adımlar atarak geçti.

Burnunu dolduran ağaç ve hafiften kokusunun farkına vardığı ıslak toprak kokusu yüzünden içinde oluşan heyecanı dışarı vurmamak için büyük güç sarf etti. Bahar gelmişti ve dağ yürüyüşü için en iyi zaman; bu zamandı. Soğuktu, hele ki bulundukları yer gerçekten aşırı soğuktu. Ancak hareket halinde oldukları için soğukluğu parmakları dışında hiçbir yerde hissedemiyorlardı.

Yarım saat yürüdükten sonra, ileride gördükleri tanıdık yer ile derin bir 'oh' çekti grubun arkasında yürüyen hardal sarısı saçlı oğlan neşeyle. Yorulduğu kadar susamıştı da ve oturup dinlenmeyi her şeyden çok istiyordu. Bu dağ yürüyüşü ekibinin hazırladığı bir başka etkinlikti. Uzun ve yorucu geçen yolculuktan sonra insanlar buraya gelip oturuyor, dinleniyor; kahve ya da sıcak içecekler içiyordu.

Kaminari Denki, sanki ağırlığı artmış gibi hissettiği sırt çantası ile bıraktı kendisini ilk gördüğü tabureye. Bacakları aşırı ağrıyordu, bu geziye katılmak yerine evde kalıp video oynayabilirdi, ancak 'kızları tavlayabilecek havalı erkek tipi' denemeleri yüzünden ölmenin eşiğindeydi. Bakugou Katsuki ise onun bu aptallığına göz devirdi.

Bakışları, kahve tezgahının ardındaki, insanlara kahve veren kızıl oğlana takıldığında nefesini tuttu ilk birkaç saniye. Onca yolu geçmiş, saatlerce yürümüştü ama bu kadar hızlanmamıştı kalp atışları.

Rampa yaptığı kızıl saçlarını, bir bandana ile süslemişti sanki. Ayrıca güler yüzü, gülerken kısılan saç renklerindeki parlak, güzel, iri gözleri ve etrafa yaydığı enerji büyülüyordu sarışını. Kirishima Eijirou, Katsuki'nin son birkaç aydır her denk gelişinde kalp ritmini hızlandıran oğlan. Çok konuşmuşlukları yoktu, zaten onunla da Kaminari aracılığıyla tanışmıştı ancak ona karşı beslemeye başladığı bu duyguları çok geçmeden kabullenmişti.

Belki de dağ yürüyüşüne bu denli aşık olmasının bir başka etkeni de bu oğlandı. Onu görebilmek ve görebilmeyi devam ettirebilmek için. Kızıl oğlan, üzerinde hissettiği bakışlar ile Katsuki'ye döndü. Sadece birkaç saniye süren bir göz teması, Katsuki'nin midesinin kasılmasına, yüzünün yanıp avuç içlerinin terlemesine yetmişti. Oğlan bu güzel ama serin bahar sabahını daha da güzelleştirmişti sarışına sunduğu sıcacık gülümsemesi ile.

Tek eliyle sarışının yanına gelmesini işaret etti. Sıcak termostaki suyu kullanarak hızlıca bir kahve hazırladı kendisini izleyen ama fazla konuşmuşlukları olmayan oğlana. "Nasıl gidiyor?" Neşeyle çıkan sesi titretti bir kez daha Katsuki'yi. Yutkunup tezgaha yaklaştı, önüne bırakılan kahveyi elleri arasına aldı ve bakışlarını kızıl oğlana çevirdi. Fazla uzun süre kuramıyordu göz temasını, bu yüzden bakışlarını Kaçırıp "İyi," dedi. Sonra da bakışlarını kahvesine çevirip kafasına dikti.

Fakat kağıt bardağı dayadığı dudağı ve dili, ani hissettiği sıcaklık ile yanınca sarışın olan inleyerek geri kaçtı ve kızıl, güzel oğlanın başta olmak üzere etraftakilerin dikkatini kazandı. Yanan dilini dışarı çıkarıp elleriyle ağzını, sanki parmakları bir yelpazeymiş gibi serinletmeye çalıştı. Canı yanıyordu ancak Kirishima'ya karşı rezil olmaktan ölesiye korkuyordu.

Kızıl oğlan ona bir bardak soğuk su verdiğinde Katsuki suyu hızlıca içti ve biten kağıt bardağı yere atıp iki ayağı ile sinirle üzerine zıpladı. "Ah, Tanrı'm..." Öylesine utanmıştı ki o an acısını çıkaracak bir şeyler yapmaya ihtiyaç duydu.

Hâlâ elinden düşürmediği kahveyi, tezgaha bırakıp bakışlarını kaçırdı. Kızıl olan ise onun bu patlamaya hazır tutumunu ilginç ama bir o kadar da tatlı bulmuştu, tebessüm etti. "Acele etme, dostum." Bakugou, kendisini izleyen güzel oğlana çevirdi bakışlarını. Parlayan gözleri, pürüzsüz görünen yüzü ve zik zaklı dişleri hoşuna gidiyordu. Yüzünün yanmaya başladığı hissetti ancak bu sefer göz temasını bozmadı. "Ugh, evet. Her neyse." 

Yanlarına gelen Kaminari, ikilinin arasına gelip tanıdık birisi olarak sohbetlerine karıştı. Arkadaşı Bakugou Katsuki'nin Kirishima'ya karşı bir şeyler hissettiğini bakışlarından anlayabiliyordu. Bu yüzden ikilinin daha da kaynaşabilmesi için bir ara kafeteryada buluşmanın kızıl olan için uygun olup olmadığını sordu. Kızıl olan, yüzünden eksik etmediği gülümsemesini sunup başını aşağı yukarı salladığında kendisini gülümsemeye yakın bir yerde buldu Bakugou.

Birbirlerini tanıyorlardı ancak konuşacak çok bir şeyleri yoktu. Kaminari'nin yanlarında durması iyi olabilirdi. Bakugou'ya kalırsa kızıl olanı gün boyunca izleyebilirdi, ancak bu garip olurdu. İç çekti Katsuki Bakugou. Kaminari sonunda işe yarar bir şey yapmıştı.



Küçük bir bilgi olsun.

Hanahaki disease: Karşılıksız aşk sonucu hastanın çiçek yaprakları kustuğu, öksürdüğü bir kurgusal hastalıktır. Organlarında ve özellikle soluk borusunda büyüyen çiçekler, ölümcüldür. Tedavisi cerrahidir lakin tedavi sonrası bütün duygularını kaybeder. Tedavi süresi kısıtlıdır, vaktinde tedavi olmazsa bir daha tedavi olamaz.

Keyifli okumalar!

-Yeniden düzenlenip yayınlandı-

Unpleasant Photos •KiriBaku/KiriMina•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin