Her şey çok güzel gidiyordu, sıcacık salebimi yudumluyordum, kulaklığımdan yayılan huzur verici ses beni rahatlatıyordu. Birden odamın kapısı sertçe açıldı ve sinirden kıpkırmızı olan yüzüyle küfürler savurarak içeriye girdi o lanet adam. Hızlıca yaklaşarak kocaman elinin içinde küçücük kalan yüzüme sert bir tokat patlatıp, beni dirseğimin üzerinden tutarak sürüklemeye başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına etrafıma bakıyordum, kapının çarpma sesi yüzüme bir yumruk gibi inmişti. İçimde büyük bir acı vardı. . Üstüme bir hırka bile alamamıştım, kapının önünde yavru kedi misali bekliyordum. Burası bile soğuksa,dışarısı nasıldır hiç düşünemiyordum. Ne yapacağımı bilemez haldeydim, kesik kollu gri bir tişört ve ince bir pantolon ile duruyordum. Burada bekleyemezdim, beni görürse daha kötü yapabilirdi. Dışarıya çıkmak için yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladım. Son merdivene geldiğimde tam kapanmayan apartman kapısından yüzüme vuran soğuk içimi ürpertmişti. Canım öylesine acıyordu ki... Ağlamak geliyordu içimden ama ağlayamıyordum. Kollarım şimdiden buz gibi olmuştu. Hızla kapıyı açtım ve dışarıya ilk adımımı attım. Soğuk vücuduma bir kılıç gibi saplanırken gözümden bir damla yaş aktı. O lanet adam bu soğukta beni dışarıya atmıştı. En güvenilir yeri düşünürken aklıma park geldi. Ve parkın olduğu sokağa doğru yürümeye başladım. Parka vardığımda peşi peşine beş bank vardı. İkisi ışık görüyordu, birisinin üzerinde ağaç dalları vardı ve yağmur yağarsa altına geçmezdi. Diğerinin üzeri ise bomboştu. Üzerinde ağaç dalları olan banka doğru ilerledim ve oturup soğuk demirine kolumu yasladım. İlk önce uzanmaya çalıştım ancak boyum banka göre uzundu ve sığmıyordum. Cenin pozisyonunda yatmak istediğimde ise çok rahatsız oluyordum. Bacaklarımı Bankın uç kısmından sarkıtarak uzandığımda tam olarak rahattım. Telefonumu cebimden çıkarttım ve ekran parlaklığını indirip güç moduna aldım. Ve tekrar cebime tıkıştırdım. Bir kaç dakika hiçbir şey düşünmeden ayın tek başına aydınlatmaya çalıştığı gökyüzüne baktım. Sadece tek bir ışık vardı, etraf karanlık ve gereğinden kat be kat daha soğuktu. Araba camları çiğ tutmuştu, sanki etraf yavaş yavaş beyazlaşıyordu. Ellerim donuyor, vücudum sıcaklığını dengelemek için titremeye başlıyordu. Soğuktan dolayı uyuyamazdım belki ama gözümü kapatsam uyuyacak haldeydim. Uyursam bu dünyadan silineceğimi biliyordum, burada kalacak tek şeyin bedenim olduğunu, öleceğimi biliyordum. Uyumamaya çalışıyordum ama gözlerim kayıyordu. Yavaş yavaş gözlerimi kapatırken telefonumdan acı acı yükseldi Birdy'nin şarkısı ve telefon cebimde titremeye başladı. Telefonu çıkardığımda Angelina arıyordu. Telefonu açtığımda önce bir hıçkırık sesi duydum ve ardından Angelina ağlamaktan çatlayan sesiyle "Neredesin sen? İyisin değil mi?" diye sordu. O an aklıma yalan gelmemişti. "Evdeyim, hiçbir şeyim yok." diyerek geçiştirmeye çalıştım. "Yalan söyleme bana ev telefonunuzu baban açtı!" diye haykırdı acı ve sinirle. "Dışarıdayım." diye kısa bir cevap verdim bu çıkışının ardından. Babam olacak şeref yoksununun neler dediğini hayal edebiliyordum. Angelina bir kaç saniye durakladı ve "Üzerinde ne var? Üşüyor musun?" diye sordu, geçiştiremeyeceğimi biliyordum. "Evet, üşüyorum. Üzerimde ince bir tişört var. " dedim ve hemen ardından "Ben kapatıyorum" deyip telefonu kapattım. Ağlaması içimden bir şeylerin kopmasına neden oluyordu. Canım yanıyordu. Gözlerim acıyordu. Uyumak istiyordum. Gözlerimden yaşlar akarken kolumu kafamın altına koyup uykuya dalmaya hazırlandım. Ve uykuya daldım, tam anlamıyla uykuya dalacaktım ki telefonum cebimde tekrar titremeye başladı. Gözlerimi açtım ve yerimde rahatsızca kıpırdanıp telefonu açtım. O an olanın farkında vardım. Angelina ikinci kez hayatımı kurtarmıştı. Ona her şeyi anlattığımda "Sadece dua ettim" dedi ve kıkırdadı. O kıkırdaması bile yetmişti içimi ısıtmaya. Gülümsedim. Tüm gece konuştuk ve ben sabah kalkıp eve gittim. O kapıyı açıp çıktı gitti bende gizlice içeriye girip Angelina'ya "Eve girdim" diye bir mesaj çektim ve sıcak yatağıma girip kendimi uykuya teslim ettim. Uyurken kafam öyle rahat olacaktı ki hiç birşey düşünemeyecektim, taa ki uyandırılana kadar. Okadar uykusuzdum ki gözlerimi kapattığım an uyuyacak derecedeydim. Yavaş yavaş gözlerimi kısarak renkli etraf karanlığa karışarak gözlerimi kapattım. Bu işte bir yanlışlık vardı. Aman tanrım! uyuyamıyordum. Uyuyamamamın nedeni karnım açlıktan ağrımaktaydı. Birkez daha gözlerimi kapatıp siyah bir duvar canlandırmayı denedim olmuyordu, uyuyamıyordum. Sessizce mutfağa gitme kararı aldım, o adamın uyanmasından korkuyordum, benim burda olduğumu bilmemesi gerekiyordu. Çok halsiz düşen, derman kalmayan vucudumun aksine ayağı kalkmayı denedim yapamıyordum. Bir daha denemeye çalıştım, olmuyordu. Evet! sonunda kalkmıştım. Hemen bir kanaryanın hafif adımlarıyla mutfağa doğru yürüyordum. Her ayağımı bastığım bölgedeki çıtırtıda kalbim hopluyordu. Şanslıydım, mutfağın kapısı açıktı. Gıcırdayan kapı sesi söz konusu bile olmadı. Hemen dolabı aça koyuldum. Bir kasedeki zeytinleri sanki bir kedi misali yiyordum. Uzun bir süre birşeyler atıştırdıktan sonra karnımın ağrısının durmadığını anlamıştım. Sanırım karnım açlıktan ağrımıyordu. Hemen internette araştırma yaptım. İç organ yaralanmaları gibi şeyler gözümü çok korkutuyordu. Hastaneye gidemezdim, hemen bir ağrı kesici bulmaya çalıştım. Toz tutan raflarda o ağrı kesici tabletini arıyordum, ne yazık ki bulamamıştım.
Karın ağrısı ve halsizlikten yere düştüm. Burda olmamam gerekiyordu, o adam uyanıp beni görebilirdi. Sürünerek odama gitmeye çalışıyordum. Tekrar sıcak yatağıma yattım, karnım okadar çok ağrımaya başlıyordu ki artık acı çekmeye başlamıştım. Baş ucumda duran kulaklığımla rahatlatıcı bir şarkı dinleme kararı aldım. Telefonumun ekranında müzik açacakken o mesaj attı. Evet, o angelina idi. Uyanmış ve çok telaşlı bir şekilde beni merak ediyordu. 'Nasılsın', 'Bir şeyin var mı?' dedi. 'Sakin ol! Birşeyim yok' dedim. Buna inanmadığını çok iyi biliyordum. Yalan söylemek istemiyordum, karnım ağrıyor uyuyamıyorum dedim. Büyük bir telaşla beni hastaneye gitmeme zorladı. Halsizlikten ayağa kalkamayacak kadar yorgun ve bitkindim. Telefon rehberimi parmaklarımla aşağı doğru kaydırıyordum, hepsi ile aram kötüydü. Evet! Abdullah bana yardım edebilirdi. Aradım klasik arama melodisi çok uzun sürdü, sonunda açmıştı. Sesimdende anlayacağı gibi hemen telaşla neyin var dedi. Durumu iza ederek 'karnım ağrıyor kardeşim, yerimden kalkamıyorum' dedim. Hemen bekle geliyorum demişti. Kapımızı çalarsa o adam uyanabilirdi. Hemen ayağa kalkıp annemin yanağına bir öpücük kondurdup, üstüme bir hırka alıp dışarı çıktım. Beni karşıladı ve koluma girip hastaneye götürüyordu. Yolda sanırım bayılmıştım. Uyandığımda kendimi klasik beyaz hastane yatağında buldum. Hayatımın son dört saatini hatırlayamıyordum. Yanımda Abdullah bir koltukta uyuyordu. Ona duyduğum kardeşlik hissim birkez daha çoğalmıştı. Yavaşça gözlerini açarak kafasını bana doğru çevirdi. Uyanık olduğumu gördü ve birden ayağa kalktı. 'Bir şeyin varmı kardeşim?' diye sordu. 'Hayır iyiyim diye cevap verdim soğuktan dolayı ağrıyan boğazımdan çıkan kısık sesle. Birkaç saat içinde çıkabileceğimizi, birşeyimin olmadığını söyledi. Fiziksel olarak çok rahattım, fakat ruhsal olarak çok büyük bir çöküntüdeydim. Abdullah beni evine aldı, ailesi çok iyi kişilerdi. Beni sofraya buyur ettiler. Oturdum, çok aç olmama rağmen yavaşça yiyordum o bazlamaları. Geceye kadar çok iyi geçmişti zamanım, çünkü birden odaya girilme korkusu duymuyordum. Yüksek olan yastık ile yatağım hazırlanmıştı. Abdullah halen uyumayıp üst ranzada telefonu ile birşeyler kurcalıyordu. Cebimde iki büklüm olan karışık kulaklığımı çıkararak şarkı dinliyordum. O adam bunları neden yapmış olabilir diye düşündüm. Yaptığım hiçbirşeyin olmadığını, bu sorunun cevabını ancak ondan alabilceğimi anladım. Gözlerimi kapatarak sıcak yatakta artık bir uyku çekmek istedim. Evet, uykuya dalıyordum. Sabah uyandığımda Abdullah bilgisayarda oyun oynuyordu. Bana günaydın diyip koltuktan kalkarak oyunu oynamamı istedi. Oturdum, oynadığım oyundan zevk alamıyordum. Halbuki bu oyunu haftalar önce bağımlı olacak bir şekilde seviyordum. Artık yaptığım hiçbir işten zevk alamaz olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuktan Ölmek (Kitap olacak)
Mistério / Suspense'Her şey çok güzel gidiyordu, sıcacık salebimi yudumluyordum, kulaklığımdan yayılan huzur verici ses beni rahatlatıyordu. Birden odamın kapısı sertçe açıldı ve sinirden kıpkırmızı olan yüzüyle küfürler savurarak içeriye girdi o lanet adam. Hızlıca y...