29/10/2014
Sevgili Aysuncuğum,
Sana yazmakta çok geciktim ama ınan bana bu mektupta okuyacaklarin beş mektuba bedel.
Sana son yazdığımda, hocasına hayran bir öğrenciydim. Şimdi evlenmenin eşiğinde bir kızım. Aradan geçen zamanda o kadar çok beklenmedik olay oldu ki, şu an sana yazarak anlatamayacağım öyle çok şey üst üste geldi ki, ben bile inanamıyorum gerçek olduklarına.
Ay sonunda annemle babamı evliligime ikna için oraya geldiğimde, dizinin dibine oturup her şeyi anlatacağım. Ayrıntıları öğrenene kadar şu kadarını bil: Engin Hoca'yla yıldırım nikahı kararı aldık. Şaşırmış olduğunun farkındayım. Her öğrencinin başına gelir dediğin şey, yani öğrencilerin hocalarına hayran olması, zannettiğin gibi geçici bir rüzgar değilmiş. Yaşadıklarımızı şu anda yazamayacağım sana. Sen şimdi bana kızıyorsunuz seni merakta bıraktığım için buluşacağımız günü bekle. Hepsini uzun uzun anlatacağım. Yine de sana teselli mükafatı niyetine bir öncü haber vereyim. Engin hoca, ben bizimkilerle ikna konuşmamı yaptıktan sonra, beni ailemden istemeye gelecek ızmir'e. Her şey yolunda gider, ben babamı rıza edebilirsem, ay sonunda nişanım var. İstanbul'a yüzükleri takıp döneceğiz. Sonra bana sistem etmeyesin diye, nişan elbiseni hazır etmen için, bak önceden haber veriyorum. Malum, giyimine düşkünsürdür.
Yılbaşı tatilinde buluştuğumuzda bana söylediklerini hatırlıyor musun? Bu aşkın sonu yok, o senden hem çok yaşlı hem evli demiştin. Ben ne demiştim? Gerçek aşk engel tanımaz demiştim, değil mi? Bak aşk engel tanımazmış, ışte!
Gerisini İzmir'e geldiğimde karşı karşıya konuşacağız sevgili arkadaşım.
Seni hasretle kucaklıyor, öpüyorum.Seni çok seven arkadaşın
ZeynepDörde katlanmış mektup karşı koltuktan havalandı, kucağıma düştü. Arkasından da onu bana fırlatan Aysun yerinden kalktı, geldi, tam karşıma oturdu.
"Bak, yazmışsın mektubunda, buluşunca her şeyi anlatacağını. Haydi, dökük bakalım," dedi bana.
Her zaman ki gibi, Aysunların evinde, ama bu kez küçük kardeşlerimizi odadan dışarı kovalayıp çocukluk ve ilk gençlik aşklarımızı birbirimize fısıldamıyor, gerçekleşmeyecek hayaller kurmuyorduk. Oğlanlar büyümüştü, sokakta kim bilir hangi kızların peşindeydiler. Aysun, ifade almaya hazır polis gibi gözlerimin içine bakıyordu.
"Tamam, sen sor, ben söyleyeyim," dedim.
"Hocayla evleniyorsun, öyle mi?"
"İnşallah."
"O zaten evli değil miydi?"
"Boşandı."
"Boşandı mı, boşanıyor mu?"
"Boşandı da ilhamını bekliyor."
"Ne demek o?"
"Duruşma oldu bitti, boşanma kararı verildi, kararın belgesi bekleniyor, demek."
"Yuva yıktığını farkındasın, değil mi?"
"O yuvayı ben yıkmadım, Aysun! Engin deli gibi bir çocuk istiyordu. Kaç yıldır evliler, olmuyordu ışte çocukları. Ben olmasam da boşanacaklardı."
"Sen kuluçka makineliğine talip oldun, öyle mi?
"Ben sadece aşık oldum."
"Babam yaşındaki hocana!"
"İnsaf et, babam elli yaşında."
"Hoca kaç yaşında"
"En fazla kırk civarındadır."
"Nereden baksan yirmi yaş fark var."
"Ne olmuş yani? Büyükannelerimizde de hep öyle evlenmemişler mi?"
"Boş ver bu lafları. Bence sen, Emre'den intikam almak için evleniyorsun."
"Onu çoktan unuttum ben."
"Inşallah doğrudur. Eğer bir nevi intikam duygusuyla giriştinse bu işe..."
Lafını kestim, "Emre diye biri yok artık."
"Bak bu tepkin bile gösteriyor ki, unutmamışsın."
"Kızım, sen benim dostum musun, düşmanım mısın?"
"Elbette dostunun. Bu yüzden yırtınıyorum zaten. Sonra pişman olmaysın diye. Emre yaz sonu dönecekmiş. Sen o geldiğinde, evli olmak istiyorsun ki dersini veresin. Zeynep ya, hiç olmazsa, dönüşünü bekleyeydin."
"Biz ayrıldık onunla."
"Mektup aracılığıyla, hiç yüz yüze gelmeden. Karşılaştığınızda her şey değişebilir."
"Ben hayatımı beklemek üzerine kuramazdım."
"Ah sabırsız Zeynep!"
"Yapma be Aysun, öyle konuşursun?! Amerika'ya uçmadan önce bana nikah kıymasını elbette beklemiyordum. Hadi nişandan da vazgeçtim, bir söz olsun kesemez miydi? Annesini bize yollamayamaz mıydı, 'Yuva kurmalarına daha az zaman var, ama biz Zeynep'i kızımız belledik,' dedirtemez miydi? (
Bu aslında benim değil, annemin cümlesiydi.) Emre'nın uğruna az mi kahır çektim ben yıllarca? Evden çıkmam bir meseleydi, eve dönüşüm ayrı meseleydi. Kaç ağız dalaşı, kaç yakalanma, kaç ceza, azar, şu, bu. Hatta düşünüyordum da, istese bal gibi beraber de gidebilirdik. Biz evlenip okuyacağız deseydin, bizimkiler ne yapar eder cebime para koyarlardı, birlikte gidelim diye. Ama ne yaptı beyefendi? Tek bir söz söylemeden, beni bekle bile demeden dört yıllığına bastı gitti. Madem öyle, yolu açık olsun!"
"Çünkü gerek görmedi. Siz zaten sözlü sayılırsınız."
"Ama sadece aramızda... İstese resmileştirebilirdi. Yaz tatillerinde gelebilirdi..."
"Nasıl gelsin, bir taraftan da çalışıyormuş."
"Beni yanına çağırabilirdi."
"Hanginizde para vardı ki? Seni dara sokmak istememiştir."
"Niyet olduktan sonra bir çözüm bulurduk."
"Zeynep, hani sizinki büyük bir aşktı. Siz birbirinizi için deli doluydunuz?"
"Büyük aşkın sonu gelmedi. Emre geçmişte kaldı, Aysun. Şimdi, başka biri var hayatımda ve sana yalvarıyorum bana yardımcı olman için. Engin'le aramızdaki yaş farkının hiç önemli olmadığına annemle babamı ikna et, harika bir adammış de. Onlar seni dinler. Ailenin aklı başında kızı sensin çünkü."
"İyi de, ben inanmıyorum ki buna. Öğrencisiyle flört eden bir hocanın nesi harika? O tipik bir genç kız avcısı zamparanın teki!"
"Kabahat onun değil. Çok yakışıklı olduğu için kızlar peşinden koşuyor, ne yapsın?"
"Karısı olursan, sen de bu duruma katlanmak zorunda kalacaksın. Senin gibi, onun gözünün içine bakan süreyle kiz olacak sınıflarda."
"Ben onun gözünün içine bakmadım. O beni şey etti..."
"Kazık boyunla gözünü ilk sen çarptın herhalde."
"Kendi de uzun ya, uzun boylu hoşlanıyor olmalı."
"Bu dünyada tek uzun boylu gözüne takılmasınlar."
"Aşk olsun sana! Sürekli yokuşa süreceğine beni desteklesene."
"Damat adayının desteklenir yanı yok! Tohuma kaçmış bir çapkın!"
"Bana yardım etmeye mecbursun, Aysun
"Neden miş o?"
Nasılsa öğrenecek degil miydi? İçimi çektim, gerçekten zorlanarak ve çok utanarak fısıldadım.
"Çünkü... çünkü... Ben hamileyim."
"Aaaa!" Aysun ayaklarını yere sarkıtıp oturdu yatakta, "Atıyorsun!" dedi.
Bu kez ben onun faltaşı gibi açılmış gözlerinin içine baktım.
"Yemin ederim."
"Allah senin cezanı versin!" dedi Aysun. Yataktan indi, odanın içinde sinirli bir şekilde dolanmaya başladı. Sonra karşımda durup, "Bilerek mi hamile kaldın? Adam karısını boşasin, seni alsın diye mi yaptın bunu? diye sordu.
Sesim titreyerek, "Aysun, nasıl böyle bir şey düşünebilir sin? Hiç mi sevgin, saygın yok bana?"dedim.
"Ailemiz bu rezaleti hak etmiyor, Zeynep, madem yiyecektin bu haltı, tedbir al aydın."
"Ben ne bilirim tedbir filan."
"Yatmasını bilmişsin ama! Nasıl yapabildin, üstelik Emre'ye âşıkken?"
"Engin bir söz bile kesmeden gidince kalbim kırıldı. Koca şehirde evimden uzakta, çok yalnız hissediyordum kendimi. Hoca bana yakınlık gösterdi, yol yordam öğretti, yardımcı oldu. Ayrıca o kadar yakışıklı ve hoştu ki, sınıfındaki kızların hepsi vurgundu ona. Ama o, hepsinin arasından beni seçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYNEP
ChickLitBaşına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter,ZEYNEP...