Bunca zamandır efsanelerde, destanlarda ve hikayelerde yer alan iblislerin ve meleklerin gerçek olduğuna inanmazdım. Var olsalar bile insanlarla bu kadar etkileşime girebilecekleri aklımın ucundan bile geçmezdi. Yaşadığım şeyler normal bir insanın kaldırabileceği şeyler değil. Hiç kimse çektiğim acıyı kaldıramaz, hiç kimse yaşadığım korkuyu anlayamaz ve inanıyorum ki hiç kimse bu kadar umutsuzluğa düşemez. Ben kim ve ne olduğumu bilmiyorum .Keşke her şey eskisi gibi olsa...
Büyük bir sarsıntı ve korku ile uyanıyorum. Gene aynı kabus, bir odada buluyorum kendimi etraf tamamen karanlık. Etrafıma bakınıyorum ve ışığı aramaya koyuluyorum. Duvara elimi sürte sürte bir düğme buluyorum ve basıyorum. Odanın ortasında loş bir ışık oluşuyor .Üstü örtülü bir aynadan başka bir şey göze çarpmıyor. Aynanın önüne geçiyorum. Kalbim çok hızlı atıyor. Örtüyü sıkıca tutup tek seferde çekiyorum. Aynada kendinizi görmeniz korkutucu değildir. Asıl korkunç olan aynadaki halinizin kan revan, yara bere içinde, zincirlenmiş ve insanlıktan çıkmış vaziyette size doğru çığlık atmasıdır.
Gözyaşlarımı siliyor ve yataktan kalkıyorum. Bin bir zorlukla aynaya bakıyorum. Şuan sıradan bir evdeyim. Devlet bana her ay geçinebileceğim kadar para veriyor. Arada bir yetkililerin yanına gidiyor ve çeşitli testlere tabi tutuluyorum. Geçmişim tamamen boşluktan ibaret. Nerden geldim ,nasıl geldim, annem veya babam var mı, sevdiğim yemekler neler, hangi müzikleri dinlerim...Kim olduğumu bile bilmiyorum. Sorularım hep cevapsız kaldı. Ne kadar diretsem de bana hiçbir şey söylemediler .Tek bildiğim buradan olmadığım ve okula yahut işe gitmemem gerektiği. Bunca bilinmezin içinde en çok merak ettiğim neden kollarımda dirseğime kadar uzanan dövmeler olduğu. Epey araştırdım ama bir şey bulamadım. Kim bilir belki de bu dövmeler beni bir yere götürebilir. Her zaman ki kıyafetlerimi giyip dışarı çıkıyorum. Belli ki yağmur yeni yağmış. Her yer ıslak, hava soğuk ve rüzgar sertçe esiyor. Gene sıkıcı ve sıradan bir gün diye düşünürken bir kitap fuarına rastlıyorum. Bir süre düşünüp içeri giriyorum.
Her yer insan kaynıyor. Bir sürü yazar toplanmış röportaj yapıyor ve imza dağıtıyor. Yavaşça kalabalığın arasında ilerliyorum. Bir stand ilgimi çekiyor. O stand hariç her stand dolu. Yanımdan geçen bir görevlinin kolundan tutuyor ve soruyorum:
+Hey, o stand neden boş? -Orası mı ? Yazar son çıkardığı kitap yüzünden hayranlarının çoğunu kaybetti. +Neden ki ? - Söylentilere göre kitabı okuyanların psikolojisi bozuluyormuş . Hatta bazıları intihar etmiş. +Anladım, teşekkürler.
Hızlı adımlarla standa doğru ilerliyorum. Merakım hat safhada. Standın önünde duruyorum. Karşımda; Saçı, sakalı, bıyığı gri renkte ve gözlüğü olan yaşlı ve şişman bir amca duruyor. Ellerimi masanın üstüne koyuyor ve hafifçe eğiliyorum. Bir süre bakıştıktan sonra konuşmaya başlıyorum:
+Bir imzalı kitabınızı alabilir miyim ? -Tabi. Lütfen, buyurun !
Kitabı aldım ve suratıma doğru tuttum. Tam teşekkür edecekken onun korku ve şaşkınlık dolu bakışlarını gördüm. Titreyen elleri ile kitabı tutan elimi gösteriyordu. Bakışlarımı elime çevirdim ve dövmenin bir kısmının gözüktüğünün farkına vardım. Adam var gücü ile bağırdı:
-Hami'nin dövmesi !
Herkes bir an için bize baktı. Bir müddet sessizliğin ardından herkes işinin başına döndü. Adam hemen oturduğu yerden kalktı ve kolumdan tuttu. Hala şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım.
-Çabuk benle gel ! +Ne diyorsun sen ? -Hadi, çabuk ! +Hami'nin dövmesi de ne?
Adam beni çekiştire çekiştire dışarı çıkardı ve hemen bir taksi çevirdi. Hadi al başına belayı.İşte merakımın beni getirdiği yer. Aklını iblislerle bozmuş tanımadığım manyağın tekinin evi ! Her yer araştırma kağıtları, çeşitli semboller ve garip çizimlerle dolu. Bir apartman dairesi daha ne kadar garip olabilir ki ?
+Eee, benden ne istiyorsun ihtiyar ? -Öncelikle adım Hector Maxwell, bir araştırmacıyım. İkinci olarak şuna bir göz atmanı istiyorum.
Çekmesini açıp içinden bir kağıt alıp bana doğru uzattı. Kağıtta sahip olduğum dövmenin bir değişiği vardı. Onca araştırmama rağmen hiç bir şey bulamamıştım ama o bulabilmiş. Ciddi bir şekilde sordum:
+Bunu hangi kaynaktan buldun ? -İşte buradan.
önündeki çalışma masasının üzerinde bulunan kitabı aldı ve bana verdi. Tek bakışla kitabın gerçekten eski olduğu anlaşılıyordu. Gerçekten çok eski.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Legend of a Slayer
FantasyGeçmişimi hatırlamıyorum... ¤ Anlam veremediğim dövmelere sahibim... ¤ Araştırmacı bir yazar tarafindan şeytan katili olduğumu öğreniyorum... ¤ Peki şimdi ne yapacağım ?