Bol yıldızlı bir gecede derin bir uykudaydı. Sanki onu cezalandırmak istermiş gibi bir de o aramıştı. Telefonunun tanıdık melodisiyle uyandı.
Gözünü açmamakta ısrarcıydı. Arayan kişinin onun kadar kararlı olduğunu varsaydı ve ayaklandı. Onun konuşmasına bile fırsat vermedi, "bu saatte benden ne isteyebilirsin ki? Lanet olası değerli uykumdan uyandırdın beni," dedi kızmaya çalışarak. Ona kızamıyordu. "Uyuduğunu tahmin etmiştim. O yüzden bu saatte aradım. Odandaki balkona çıkar mısın?" Bir şey demesine fırsat bırakmadan telefon yüzüne kapandı. Üstüne montunu aldı ve kendini soğuk geceye teslim etti. En köşede bir silüet seçebiliyordu. Gecenin karanlığında bir tek küçük kırmızı bir ışık görüyordu. Arada yukarı çıkıp bir süre sonra aşağıya iniyordu. Gölgeye yaklaşınca aslında onun olduğunu anlamıştı bile. Sigarasını ikram ettiğinde geri çevirdi. Neredeyse altı aydır içmiyordu. Özlemediğini söyleyemezdi ama, artık kararını vermişti bir kere. Yanındakine baktı. Yüz hatları, ikinci sigarasını yakmak için çıkardığı kibritle aydınlandı. Üstünde her zamanki gibi kalın bir şey yoktu. Sadece bol bir hırka, bir pantolon ve bir bereydi üstündekiler. İçeriye girmeye teklif etse de kabul etmemişti. "Bugün din öğretmenimle tartıştım. Yine,"
Derin bir nefes içine çekti. "O kitabı okutmaya çalışsa da her zaman reddediyorum. Agnostik olduğumu biliyor, ama beni kendi 'yöntemleriyle' cezalandırmak istiyor. Bu insanları anlamıyorum doğrusu,"
"Belki de ona karşı daha kibar olmalısın. Sonuçta o senden büyük ve bir öğretmen... Bilmiyorum Lu,"
"Sen de bunu biliyorsun ki o öğretmen bir bok bilmiyor. Karşıma gelip bana sadece umrumda olmadığım şeyleri bağırıyor. Benden büyük olması da bir boku değiştirmez, saygım falan kalmadı ona,"
Kollarını göğsünün altında birleştirdi, "bir dolar alayım,"
"Ne? Bok bir küfür değil bile,"
Gülümseyerek, "evet öyle," sinirle üfleyerek "seninle bu tartışmaya sonra gireceğim, al bakalım."
Bir doları cebine attı ve önüne baktı. Gözleri yavaşça gökyüzünü süsleyen yıldızlarda gezdi. Sigarası bitince balkondan aşağıya attı. Bir süre daha sessizce oturdular. "Bugün havuçlu kek yapmıştım da, bir iki dilim ister miydin?" Gözlerini ona çevirdi ve "beni içeri sokmak için mi bunu kullanıyorsun, yoksa gerçekten en sevdiğim keki bilmiyor muydun?"
"Bunu kendin anlaman gerek. İçeriye giriyorum ve kekimin tadını çıkaracağım. Geliyor musun gelmiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End the Night
Random'Ben kimim?' diye umutsuzca fısıldadı telefona. Çocuk saatine baktı. 'Ne yaptığımı bilmiyorum,' dedi titreyen sesiyle. Gece üç sularıydı. 'Bana ne yapacağımı söyle, ne hissedeceğimi söyle çünkü artık-' çocuk yüzüne telefonu kapayıp artık çok huzurlu...