Bir akşam, canınızın çok sıkıldığı bir akşam bir bankta uyuyakaldınız ve yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra eve dönerken herhangi bir sokakta onunla karşılaştınız. Sizce bu sadece ama sadece bir tesadüften mi ibaret, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi?
Siz hiç Loto'da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Evet ben de kazanmadım haklısınız ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Pekii onlar sizden ya da benden daha mı şanslılar?
Şans nedir gerçekten? Dünya mantığına göre açıklayamadığımız tesadüften ibaret gibi görünen (Dikkat çekerim sadece öyle görünen ama bence öyle olmayan) olaylar eğer dünya çıkarlarımıza uygun düşmüşse şans, uygun düşmemişse şanssızlık diyoruz. Bu mantık izlenince evrenin varlığı da bir dizi şans, dünyadaki yaşam, insanın varlığı da bir dizi mucize eseri şansın sonucu olur. Peki o zaman şans bu derece hakimse ne diye bir seylerin olması ya da olmaması için çabalıyoruz ki?
Gece uyumadan önce annenizin ısrarı ile okula gitmek istemediğiniz halde sabah uyanabilmek icin alarmınızı kurdunuz. Ve zamanı geldiginde uyanıp hazırlandınız. Anneniz okula yalnız gitmeniz gerektigini söyledi ve evden çıktınız. Yolda en sevdiğiniz şarkının melodisi eşliğinde ilerliyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parka baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mı, yoksa geleceği mi görüyorsunuz?
Ruhsal çalışma içinde olanların ilk ogrendiklerinden biri de yaşamımızda tesadüf dolayısıyla şans diye bir şeyin olmadığıdır. Her olay, her durum ilgili yasası karşısında bizim eylemiz sonucu ortaya çıkmaktadır. Çok yüksek bir yerden kendini aşağıya atan bir insanın ölümüne elbette ki hiç kimse tesadüf olarak degerlendirmez. Çünkü yerçekimi yasası ve kişinin ona karşı olan eylemi ortadadır ve herkes de bunu bilir. Aklımız, mantığımız, bildiklerimiz ve bilim bunun tesadüf olmadığını görüyor. Ancak dünyada fizik yasaların yanında ruhsal yasalar da hiç şaşmadan hüküm sürmektedir. Bir çok fizik yasaları çoğu kez acıyla yaşayarak nasıl ogreniliyorsa, ruhsal yasalar da insan tarafından acı ve ıstırapla öyle öğreniliyor.
Dünya yaşamı bir "seçimler dizisi" dir. Ya egomuzun ya da Kalbimizin emrine uyarız. Kalbimizin emrine uyarsak ruhsal yasaları acı çekmeden öğreniriz. Veya egomuzu dinler yanlış seçimlerimizin acılarını yaşarız. Acılar bize yasaları öğretebilmişse bu hayırdır. Veya egomuz bize şanssız olduğumuzu söyler ve biz şansın arkasından koşarken farkında bile olmadan daha büyük acılara hazırlanırız. Çünkü fizik yasalardan kacamadıgımız gibi ruhsal yaslardan da kaçamayız.
Egomuzu sevindiren her "şanslı" durumun bizim için büyük bir sınav olması da bizi yanlışa iten ayrı bir gerçektir. Kimi zaman piyango talihlilerinin yaşadıkları acılar kayıplar gazetelerde yer alır ve deriz ki "Yine şansını kullanamadı." yani kişi fırsatları heba ediyor. Ve çoğu zaman şans ya da şanssızlık diye düşündüğümüz bazı durumlar ise yasası gereği bize tanınan yeni bir fırsattır. Ve biz bu fırsatı değerlendirmek için bütün olasılıkları ve olasılıksızları göz önünde bulundurmalıyız.
Her anımız fırsatlarla doludur. Çünkü her an bir seçim yapmakta, ya yasaya uymakta ya da karşı gelmekteyiz. Kader veya şans dediğimiz o her an yaptığımız seçimlerin toplamıdır. Her an bir sey ekmekteyiz. O ekimin hasadı kimi zaman çok çabuk alınır, kimi zaman uzun yıllar sonra alınır.
Yasadıgımız sürece her an gönlümüzün işaret ettiği bir fırsat vardır. Gerçek şansımız gönlümüzün her an o fırsatı işaret ediyor olmasıdır.
Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız ve delirmeden bu işin içinden çıkmak istiyorsanız hadi gelin birlikte öğrenelim ;-)
Evet ponçikler kitabımın başlangıcı ve içeriği bu yani öngörüler seziler içimizdeki ses deja vu ve daha fazlası şimdilik karakterleri belirleyemedim ama en yakın zamanda ilk bölüm karakterleriyle gelecek :-D