2.Bölüm

36 3 0
                                    

Arkadaşlar multi'de Beyiç'imiz vaar :-)

Yazarınızdan

Beyiç bir an için Korkut'un potu artıracağını düşündü ama Korkut sadece oyuna girdi. Herkes bir sonraki kartı bekliyordu; nelerin gelebileceğini hesaplarken kendi kağıtlarıyla kazanma olasılıklarını düşünüyorlardı.

Bir sonraki kart mükemmeldi. Çünkü yere maça ası açılmıştı. Bu el bir tek flushla yenilebilirdi. Ama birinde flush olma olasılığı çok düşüktü.

Beyiç eğer ortaya çok yüklü bir para atarsa herkes korkup kaçardı ama yavaş yavaş arttırmaya kalkarsa da oyunun sonunda elinde büyük miktarda para olmayabilirdi. Yeteri kadar arttıracaktı.

"İki bin" Korkut ortaya dört fiş attı ve geriye doğru yaslandı. Beyiç fişlerine baktı ve bir çift yeşil fiş aldı "Haydi şunu 5 bin yapalım gençler."

"Yokum FOLD. " Rahibe Arin bir eliyle kartları masay attı.

"Ben de yokum" dedi Demir ve kıpırdamadı bile. Çünkü kartları hemen önünde duruyordu.

"Seninle baş başa kaldık." dedi Korkut soğuk ve bir o kadar da eğlenceli çıkan sesiyle. "Haydi daa, daha da ilginç hale getirelim oyunu. 5 bin daha ne dersin Beyiç?? "

Beyiç Korkut'un blöf yaptığını düşündü çünkü elinde flush olma ihtimali çok düşüktü. Tüm detaylarıyla oyunu düşündü. Ve pot değerini yere attı. Çok düşünecek zamanı yoktu tekrar midesi bulanmaya ve o koku artmaya başlamıştı.

Beyiç tüm masadakilerin öne doğru edildiklerini hissetti. Herkes Korkut'un elinde gerçekten maça onlusunu ve kızını tutup tutmadığını merak ediyordu. Korkut'un eli çok mu iyiydi? Yoksa blöf mü yapıyordu?

Ve sonunda Korkut kartlarını teker teker açtı yüzündeki her zamanki iğrenç gülümsemesiyle. Beyiç kartlara baktığında midesi bulansa da ilk olarak kızı gördü ve gördüğü anda da Korkut'un elinde flush olduğunu anladı. Ama yine de iğrenç adam onluyu açarken onu pür dikkat izlemekten alıkoyamadı kendini. FLUSH. İşte buydu... Beyiç'in elindeki kartları yenebilecek tek el. Her şeyini kaybetmişti. Sanki gercek değildi bu olanlar. Kendisi yerine bir başkası oynamıştı sanki. Olasılık o kadar düşüktü ki...

Beyiç bir şey söylemeye çalıştı ama ağzını açamadı bile. Ağzını araladıysa da ses çıkartamıyordu. Çabaladığında ise koku birden her tarafı kapladı; birden dev bir dalganın içinde yutulmuş gibiydi. Derisine sindiğini, damarlarından aktığını, burnundan, ağzından, gözlerinden içeriye girmeye çalıştığını hissetti. Daha önce hiç bu kadar kötü olmamıştı nöbetlerinden önce. Bu sanki ölümün kokusuydu.

Tam yere düşeceğini hissettiği an bir el onu tuttu ve hızla çıkışa götürdü. Şuurunu kaybetmeden bir salise önce hiç beklemediği bir şey hissetti: Rahatlamıştı...

Rahibe Arin'den

Beyiç'in bu hali canımı sıksa da elimden hiçbir şey gelmemişti.

Çoğu zaman çoğu şey bizden farklı bir şekilde gelişir ve biz hicbir sey yapmadan bütün olanları öylece izleriz. Elimizden bir şey gelse sanki dünyanın yörüngesini değiştirebilecekmişiz gibi ama yok. O an herhangi bir şey hissetmeyiz, donakalırız. Aslında bir şey hissetmeyiz degil de mmm şey galiba... böyle bir anda mutlu olmayı, üzülmeyi, sevinmeyi, şaşırmayı, korkmayı bütün duyguları unutmuşuz gibi. Evet evet tam olarak böyle işte unutuyorsun bütün bildiklerini. Unutmaman gereken bir zamanda unutmaman gereken her şeyi unutuyorsun. Tüm bunlar yetmezmiş gibi boyle davrandığın için etrafınızdaki içi boş insanlar sana boş bir şekilde bakarlar sanki bir şeyler anlatmaya çalışır gibi. Aslında kendilerine gore çok şey anlatıyorlardır belki ama sadece boş boş bakarlar işte.

Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin