Doğumundan bu yana, hayatı boyunca kendini her zaman, herkes'ten, farklı biri olarak gören barışın hikayesidir bu.
Barış şu anda bir orta okul öğrencisi, yani henüz daha çocuk. Ama kafasının içindeki düşünceleri ve planları hep karmaşık ve darmadağın bir şekilde, yani onu görenler bir filozof veya felsefeci zannede bilirler. Barış içine kapanık bir çocuk olduğundan arkadaş edinmekte pekte iyi sayılmaz, ee haliyle de kızlara karşı da bayağı bir çekingen ve korkak. barış okulda da ders yapmak yerine düşünmeyi tercih ediyor, tabi ara sırada düşünmekten yorulduğu için resim çiziyor.
Zamanla daha çok resim çizmeye başlayan barış artık bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyor ama bir türlü ne olduğunu bulamıyor ve bulmakta istemiyor açıkçası, çünkü barış artık resim çizmekten çok zevk alıyor, zevk aldıkça kendini daha mutlu hissediyor ve kendini mutlu hissettikçe de çevresindekilere karşı daha nazik, daha konuşkan, daha rahat, ve daha öz güvenli yaklaşıyor.
Çevresindekiler ise bu durumdan gayet memnun anlaşılan, ki onlarda barışın artık eskisinden daha çok yanındalar, barışı evinde ziyaret edip ona yiyecekler ve oyunlar getiriyorlar, oturduğu evin mahallesin deki amcalar ise onu her gördüklerinde cebine harçlık koyuyorlar.
Tabi barışın bu yeni hali okuluna da yansıyor, artık çok fazla arkadaşı var, arkadaş edinme konusunda kendini geliştiriyor, öğretmenlerine karşı daha saygılı ve daha efendi davranıyor. Peki barış sizce bunca konuda kendini geliştirdiğine göre... kızlar konusunda da hiç eksik kalır mı?
Barış artık daha zeki, toplumsal öğelere karşı daha baskın ve çok yetenekli bir çocuk. Tabi bunca olayların bi üç-dört yıl alması ayrı bir konu ama, önemli değil çünkü ne demişler "Geç olsun da, güç olmasın".
Ve barış bunca zaman sonra artık bir lise öğrencisi ...
"TO BE CONTUNE..."
(DEVAM EDECEK...)