Telefonumun bando takımına benzeyen alarmı çalmaya başladı.Ellerimle gözlerimi ovuşturup dişlerimi fırçalamaya gittim.Alışkanlıktı,önce dişlerimi fırçalar sonra kahvaltı yapardım.Nedenini bilmiyorum yada hiç bilmek istemedim ama babamda böyle yapardı,tabii ölmeden önce.Babama çok bağlı bir kızdım annemle sürekli kavga ederlerdi babam biraz pısırık bir adamdı veya kırmak istemezdi annemi hep onun sözüne uyardı her neyse dişlerimi fırçalayıp merdivenlerden aşağıya indim.Kanepedeki annemi ve yanındaki ilk kez gördüğüm fakat fazlasıyla yakışıklı adamı uyandırmadan mutfağa geçtim.İki minik sandviç yaptıktan sonra çantama sıkıştırdım.Dolaptan abuk subuk bir şeyler çıkartıp üzerime geçirdim. Lanet olası bir dönem daha başlıyordu.
Servisi beklerken saçma bir şarkı mırıldanmaya başladım.Tam o sırada lanet bir güvercin omzuma pisledi.Evet,hayatımın en kötü günü başlıyordu.Aslında benim hayatımın her günü kötüydü. annem beni bir deli sanıyor,arkadaşlarımsa beni çok seviyordu.Şaka yapıyorum benim hiç arkadaşım yok.En son 6 yıl önce bir arkadaşım vardı ve gerçekten çok güzel bir kızdı açık kahverengi saçları ile koyu yeşil gözleri birbirine uyum sağlıyordu fakat 6 yıl önce trafik kazasında ailesiyle birlikte öldü . Maalesef hayat her zaman herkese gülümsemiyor.
Çantamdan ıslak mendil çıkarıp omzumu silmeye başladım o sırada servis yanıma yaklaştı.Kimsenin yüzüne bakmamaya çalışıyordum. en arkadaki tek kişilik boş yer; tüm lise hayatım o boş koltukta geçti benim.Bana bakıp dalga geçercesine gülüşüyorlardı, farkındaydım.Sessizce ileriye yürüdüm.Servisin hızla hareket etmesiyle yere yatmıştım.Yanaklarım o kadar çok kızarmıştı ki derimin altında hafif hafif yanık izleri belirginleşmeye başladı.Kendimi ağlamamak için çok zor tutuyordum.Aradan neredeyse 10 saniye geçmişti gülüşmelerin arasında boğulurken bir elin omzuma değmesiyle irkildim.Okulun popüler çocuğu Tolga.
Tolga benim günlerce gözlerimin altının şiş olmasının sebebiydi.Ama o masumdu nereden bilebilirdi ki ona deliler gibi aşık olduğumu .Tolga 'yı ortaokuldan beri tanıyorum ve ortaokuldan beri onda tutukluyum.O ise adımı dahi bilmiyor bana 'CILIZ' diye sesleniyordu.
Bana o muhteşem gülüşlerinden birini fırlattı.O kadar muhteşemdi ki hayatımı bu gülüşe adaya bilirdim.Elini uzattı.Herkes ona şaşkın bir surat ifadesiyle bakıyordu ve bu kişiler arasında bende vardım.Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.Eline elimi uzattım tam tutacakken elini çekti.Tekrar yere yığıldım.
'Sen bu tatilde yürek mi yedin cılız? nasıl senin gibi bir pisliğin benim elimi tutabileceğini düşünürsün?'
Nalet olsun canım yanıyordu.Çok acıyordu içimde yanan ateşler derimi yakıyordu.Ağlamayacaktım hayır şuanda olmamalıydı.Kendimi o kadar çok sıkmıştım ki boğazlarım yanmaya başladı.Buna rağmen 3-4 damla buz gibi gözyaşı yanaklarımdan bedenimi titreterek yavaş yavaş iniyordu.Servisçinin servisi durdurması için bağırdım ilk başlarda durdurmadı.Sonrasında zorla durdurdum.Koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum.Tükenmiştim ve dayanamıyordum tüm gözyaşlarım birden bire boşalmaya başladı.Koşarken yüzüme çarpan rüzgarlar içimin en derinlerini titretiyordu.Ne kadar sonra olduğunu hatırlamıyorum fakat bir süre koştuktan sonra nefes darlığı çektiğimi fark ettim.Otobanın ortasında dizlerimin üstüne çöktüm.Nefes alamıyordum ve her yer git gide bulanıklaşıyordu.En son gördüğüm şey sadece iki beyaz ışıktı.Işıklar yaklaştıkça başıma feci bir ağrı giriyordu.Göz kapaklarım ağırlaştı dayanmak çok zordu en sonunda kendimi derin sonsuzluğun kucağına saldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Gibi Siyah
Teen FictionBen de minikken maviyi severdim. Benim de açık mavi hayallerim vardı. Ama ben büyüdükçe siyahla karıştım. Benim tüm mavilerimi insanlar çaldı. Ve en dibimdeki maviyi sen çaldın nankör , Senin için yaptıklarıma rağmen sen çaldın.