Küçük evimde odamdan çıkıp, salona ilerledim. Sıcak bir ortam olduğuna inandığım salonumda bir elimde kahvem diğer elimde sigaram ile yılbaşı programlarını izliyordum.
Zilin çalmasıyla, olduğum yerde kaldım. Daha önce bir yılbaşında saat onbir'de kapım hiç çalınmamıştı.
Sigaramı kültablasına bastırarak söndürürken , elim ayağıma dolaşmıştı. Sigaramı söndürdükten hemen sonra alelacele ayağı kalktım ve kapıyı açtım.
Karşımda biraz tanıdık gelen ancak tam anlamıyla çıkaramadığım kıvırcık saçlı bir oğlan duruyordu.
"Pardon ?" Dedim soru sorar bir şekilde. "Çıkaramadım da. "
Oğlan bana nefretle bakarken şaşırıp kalmıştım. Ben ona ne yapmıştım ki bana böyle bakıyordu ?
"Ben öldürdüğün oğlanın ağabeyi . " deyip elime bir defter tutuşturup gitti . Ben ne olduğunu anlayamadığımdan dolayı yavaş yavaş kapıyı kapatıp yine aynı tempoda salonumdaki koltuğa doğru ilerledim.
Koltuğa oturduğumda saate tekrar baktım.
11.15
Daha yılbaşına 45 dakika vardı. Elimdeki defterin ilk sayfasını okuduğumda hatırladım.
Ben sadece , küçük bir zaman diliminde sevilmiştim . O minicik zaman diliminde ömrümün sonuna kadar yetecek sevgi bahşedilmişti bana . İşte bu defterin sahibi bana o sevgiyi bahşeden kişiydi.
4 Aralık 2014
Bu gün durakta bir kız bana çarparak otobüse bitmişti ardından arkadaşları.
Bana çarptığında gülmüş ve "Çok özür dilerim. "Demişti.
Sanırım benim rahatsızlığıma kemoterapiden daha iyi gelecek şeyi buldum , O güzel gülümsemeli kız.
Cidden kanser miydi? Yada ne rahatsızlığı vardı? Hatırlıyorum o günü, spor'a yetişmek için hızlıca durağa gitmiştim. Sonra o hızla onu göremeyip omzuna çarpmıştım. O sinirle gülüp "Çok özür dilerim ." Demiştim.
Bir kaç sayfa sonrayı açtım.
14 Aralık 2014
Geçen hafta tanışmamızın üstünden, neredeyse 6 durak uzakta olan evimden her gün bu durağa arabayla gelip onu bekliyor ve onunla beraber otobüse biniyordum .
Telefon numaralarımızı almıştık, Her gün ona 'Günaydın ' ve 'İyi geceler ' mesajı atıyordum. Ancak o artık mesajlarıma cevap vermiyordu.
Durakta beni tersliyor , konuşmamızı hep yarıda kesiyordu. Ama biliyordum zaten o beni hiç ama hiç sevmeyecekti. Ona kızmıyorum.
İkimizden biz olamayacağını anladığımda , umut vermemek için uzaklaşmıştım ondan . Tüm arkadaşlarım bana kızarken , o bana kızmadığı için ondan dahada uzaklaşmıştım.
Sonra gözlerim dolu bir şekilde, tüm sayfaları okudum. İzmir'den ayrıldığı zaman olan günleri bile yazmıştı. Ben ondan uzaklaşınca İstanbul'a gitmişti.
Bana hep senin yüzünden gitti gibi şeyler derlerken inanmamıştım, bir bahanesi vardır o yüzden gitmiştir demiştim herkese.
En son sayfasını okuyordum şimdi.
9 Mayıs 2015
Eğer gel derse döneceğim ve onu asla yanlız bırakmayacağım. Ama eğer gelme derse ...
Burdan sonrası bomboştu. Aklımda beni aradığı gün canlandı.Aynı sözü o beni aradığında sormuştu bana.
Saat gece yarısıydı sanırım. Telefonum çalınca yandaki telefonumu alıp kulağıma tutmuştum.
"Bak " Demişti. "Eğer gel dersen hiç düşünmem yarın gelirim. Bana gel de , lütfen . Senin beni iyileştirmene ihtiyacım var . Çok kötüyüm. Ne olur gel de ! " Demişti.
"İkimizden biz olmaz , sen kendi yoluna bak . İyi geceler. " deyip huzurlu bir şekilde uyumuştum.
Kafamı sallayıp düşüncelerimden arındım . Defteri koltuğa koydum.
Defteri koltuğa koyduğumda kendiliğinden en son sayfası açıldı. Bu sayfayı okumamıştım sanırım. Bu bir nottu , saate baktım.11. 59
Hemen okumaya başladım.
Ne yazmaya nede sevmeye devam edemiyorum. O'nsuzum ve yaşamaya devam edemiyorum. Ben bu savaşı kaybettim.
Havai fişekler patlayıp evimin içinde yüksek sesler bırakırken , yeni yıla girdiğimizi anladım. Ve gözümden minik bir damla yaş düştü.
Yeni yıla ağlayarak girmiştim. Hayatımda üçüncü defa ağladım bugün.
İlk annem öldüğünde ağlamıştım.
İkinci babam beni terkeden yetiştirme yurduna bıraktığında ağlamıştım.
Şimdi sevemediğim için ağlıyorum.
Sadece sevmek değil, sevememekte insanı öldürür.
Mesela ben bugün yeni yıla ağlayarak girdim . Hemde sevemediğim için ağlayarak.
Hiç hoş gelmedin 2016 !
***
Defteri aldığımın ertesi günü , telefonumdan dün bana defteri veren kişiyle irtibata geçmeye çalıştım.
Telefonumda kayıtlı olması umuduyla rehbere bakıyordum .
Sonsuz'un Ağabeyi Kıvanç
İşte, muhtemelen bu numara olmalı . Hemen telefonum ile Kıvanç'ı ararken , bir yandan odada sürekli dönüp duruyordum. Yaklaşık 3. çalıştan sonra telefon açılınca , mutluluk ile telefona baktım.
"Alo?" Dedim , "Kıvanç ,orada mısın? " karşı taraf cevap vermeyince ben devam ettim .
"Bak , anlıyorum. Haklısın. Ama merak ediyorum , dün tüm defteri baştan sona okudum . Bana dün katil demeye getirdin,ama sanırım zaten Sonsuz hastaymış. Ben onu nasıl öldürdüm. Bunların cevaplarını almak istiyorum , lütfen bu gün öğleden sonra Vita Cafe'ye gel . Neyse iyi günler Kıvanç. "
Hemen üzerime kot ve bluz geçirdim . Umarım cafeye gelirdi . Elimde duran defteri kitaplığımın en baş köşesine koydum . Cebime sigaramı, çakmağımı koyduktan sonra , bir miktar para ve cep telefonumuda alıp dışarı çıktım. Eğer bu gün Kıvanç Cafe'ye gelirse ondan Sonsuz'un mezarınıda öğreneceğim.
Cafe'ye vardığımda , bir masaya oturup Kıvanç'ı bekledim. Kıvanç'ı beklerken bir sigara yaktım ve düşündüm. Eğer ben Sonsuz'u sigaramın külü kadar sevseydim, ne o ne de ben bu kadar çok acı çekmeyecektik.
Ama onunda beni anlaması gerekiyordu, ben en son babam tarafından terkedildiğimde tüm duygularımı hissizleştirdim. Ben hissizleştim.
Belki bana verdiği defter en çok okunanlar listesinde değil, yada basılan bir kitapta değil. Ama benim hissiz kalbime en çok değen , bir kitap.
Yeni Yıl bende bir çok şey değiştirdi. En başta kalbimde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hissiz Kız
JugendliteraturBu hikaye sevdiği için ölen kızın değil, sevemediği için ölen kızın hikayesi . Bu hikaye siyahla beyazın hikayesi değil. Bu hikaye hissiz bir kızın sevemediği için katil olduğu bir hikaye. Yeni yıla uzun zaman sonra ilk defa ağlayarak giren kız...