Saat 11.30 gibi otelin önüne tekrar geldik. Bu konuyu düşünmeme kararı almıştım. Düşünsem vazgeçerdim çünkü. Bu aynı yazılı kâğıtlarını kontrol ederken doğru şıkkı değiştirip yanlış yapmak gibiydi benim için. Gerçi hangisi doğruydu onu ben de bilmiyordum. Üstümde şık bir gece elbisesi vardı. Zaten hayatım da görüp göreceğim en pahalı elbiseydi. Yankı kiralamıştı. Gerçi emindim geri götürmeyeceğine.
Beraber güvenlikten geçtik. Arabayı üç sokak öteye park etmişti. Aklımda sürekli Murat Ğoğebakanın 'Bu Akşam Ölürüm' şarkısı çalıyordu. Nerden dilime dolandı inanın ben de bilmiyorum. Danışma yazan yere doğru ilerledik. Orda ki kadını tanıyordum. Yani isim olarak bilmesem de burda şarkı söyledikçe görüyordum. Bu demek oluyor ki o da beni tanıyordu. Sakince yanına yaklaşıp
-Patron nerde? Dedim. Ilk bana bakıp sonra Yankı'ya baktı. Ve önemsizmiş gibi,
-Odasın da ve emin ol seni pek hoş beklemiyor.
Evet yarında sahneye ben çıkacağım diyip gelmemiştim. Bu yüzden tabi ki biraz sinirli olacaktı. Ama emindim ki bu otelde sahne almak isteyen onlarca kişi vardı. Yani yerime birini bulmak en fazla 10 dakikasını alırdı. Patronun odasına doğru ilerlerken Yankı arkadan geliyordu. Saatlerce her adımı hesaplamıştı. Bu şekilde ondan üç adım önde olmam bile onun fikriydi.Ben sadece ona uyan bir gölgeydim.
-Patron içeride mi?
Diye sordum kapıda bekleyen adama.
-Hayır. Barı kontrol ediyor.
Daha o lafını tamamlayamadan Yankı koşarcasına yanına geldi.
- Sen nerdesin? Bar kısmında sorun çıkmış patron acil gelsin diyor.
Öyle bir rol yapıyordu ki ben peşinden koşmak istedim. Onlar uzaklaşmaya başlayınca düşünmeden kapıdan içeri girdim. Odaya göz attıktan sonra kapının arkasından kasayı bulup ezberlediğim rakamları yazdım. Beynimden gelen o rakamlar saatler sonra beyin ölümümü gerçekleştirecekti. Küçük deri çantama kasadan çıkan tüm parayı koyarken içeriden başka sayılar yankılanıyordu.
-5 4 3 2 1 ve ardından bağırışlar.
Sorun çıkmadan ben odanda çıktım. Yankı'yı beklemeden otelden çıkıp koşarak arabaya doğru gittim. Yeni yılda koşmak ilk eylemimdi. Kulağımda büyük bir uğultu varken koştum. Karşımda Yankı'yı görünce rahatlayrak yavaşladım. Beni görünce gülümsedi. Bende gülümsedim. İyice yaklaşınca çantayı göstermek adına düşünmeden uzattım çantayı. Ve o dakikar anladım ben bu adama bağlanmıştım. Güvenme ihtiyacım vardı. Ve ben bu hakkı onda kullanmıştım.
Eski yılın son gününü ve yeni yılın ilk saatini onla geçirmiştim.
Hayat dedikleri iki gündü ve ben cidden iki gündür ilk kez onunla nefes almıştım.
O az konuşurdu.
Ben ondan daha az konuşurdum.
Hatta tek konuşmamış saçma bir plandı.
Hayat basitti ve onun basit planları vardı.
Ilk duyduğum kelimeler onun ağzından küfürken. Şu hayatta duyduğum son kelime de onun küfürüydü.
Arkama odaklandı ve dudakları son kez aralandı. Arkama döndüm değişen o yüz ifadesi ile nadiren gördüğüm patron ve belki arkasında 10 tane adam. Çok kolay olmamış mıydı yakalanmam?
-Siktir!
Yankı'ya döndüm. Ordaydı işte belki üç adım ötemde. Hemen ardından dakikalar önce duyduğum sesler tekrar etti.
-1 2 3 4 5
5 el silah sesi boş sokakta yankılandı. Yere düşerken belki son kez onu gördüm. Iki günlük hayatımım tek adamına. Elim benden bilinçsizce kalktı. Son kez döküldü kelimeler dudaklarımdan,
-ELİMİ TUTSAN?
Ve gözlerim kapandı. Acı yoktu. Zaten acı yaşayacak kadar yaşamamıştım. Geride pek bir şey de yoktu zaten. Ağlayacak kimsem yoktu mesela. Bir müziğim vardı o da YANKI da son buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elimi Tutsan? #WattyTR2016
Short StoryEski yılın son gününü ve yeni yılın ilk saatini onla geçirmiştim. Hayat dedikleri iki gündü ve ben cidden iki gündür ilk kez onunla nefes almıştım. O az konuşurdu. Ben ondan daha az konuşurdum. Hatta tek konuşmamış saçma bir plandı. Hayat basitt...