Tarihlerle aram pek iyi değildi hocalarımda bilirdi. Ama hatırlıyorum onunla ilk karşılaştığımız zamanı.
4 Mayıs günü gecenin üçüydü. Hep olduğu gibi arkadaşın ısrar eder ve sende onunla partiye gidersin. Buraya kadar her şey normaldi ta ki sarhoş olana kadar.
Çok sarhoştum. Çok fazla sarhoş. Ve hep gittiğim gibi iskeleye gitmiştim. 15 yaşında olmanın verdiği asilik ve korkaklık vardı üstümde.
Ağlayarak denizi izliyordum. Bütün ailemi yanına alan bu koca denizi izliyordum. Bir an ne olduysa olmuştu. Başım dönmüştü, suya düşmüştüm.
Su çok soğuk ve karanlıktı. Suyun içerisinden çıkmaya çalışmıyordum. Çünkü herkesin bir amacı olur ya bu hayatta yaşamak için. Benim yoktu. Artık gücüm kalmamıştı hiç birşeye ve kendimi suyun derinliklerine bırakmıştım.
Sonra biri gelmişti. Beni o karanlıktan çıkarıp "Geçti" demişti. "İyi olacaksın, korkma" "Korkmuyorum. Artık korkmuyorum" bunu söyledikten sonra bana bakıp gülümsemişti. Beni kucağından indirmişti. "Gitmem gerek. Özür dilerim" deyip koşarak eve gitmiştim. Uyuyamıyordum. Adını bile bilmediğim o adam aklımdan çıkmıyordu. Aklıma sürekli o gecenin karanlığında bile parlığıyla ortalığı kamaştıran yeşil gözlerini görüyordum.
Ertesi günün akşamı dayanamayıp yine iskeleye gitmiştim. Orda yoktu. "Ne sanıyordum ki, beni merak edip geleceğini mi " deyip histerik bi şekilde gülmüştüm. "Evet" demişti yine aynı ses.
O gelmişti. Heyecandan elim ayağıma dolaşmıştı. Tam düşecekken hızla belimden tutmuştu ve "Sanırım ıslanmayı seviyorsun" diye alay etmişti. Sonra iskelede saatlerce oturmuştuk. O bir kez bile kafasını çevirip bana bakmamıştı. Konuşmadık. Beraber sustuk. 13 gün geçmişti. Her akşam o iskelede oturup denizi izliyorduk. Susuyorduk. Sadece şarkı söylemek için konuşuyorduk. Sesi şarkı söylemek için çok güzeldi. Galiba benden birkaç yaş büyük olmalıydı
Ama sevmeye başlamıştım. Bu yaşıma kadar yalnızdım ve o benim yanımdaydı . Şirin bir yüzü vardı. Sürekli kıvırcık saçlarını elleriyle düzeltiyordu. Beni ona çeken bir şeyler vardı.
Sonra yine ben şarkı söylerken bir şey yapmıştı. Beni öpmüştü. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Daha önce kimse tarafından öpülmemiştim. Ayağa kalkmıştım. O da benimle birlikte kalkmıştı. Ellerimi tutup beni öptüğü için özür dilemişti. Sonra pişman hissetmemesi için ona sarılıp önemli olmadığını söylemiştim.
Daha sonra ki iki ay boyunca yine her akşam iskelede buluşup şarkılar söyledik. İçtik. Sarhoş olup suya atladık. Dans ettik. Çok şey yaptık. Artık gündüzleri de buluşup yüzmeye başlamıştık. Birlikte sahil partilerine katıldık. Kısacası yaşadık. Onunlayken herşey güzeldi. Onunla olmak çok güzel hissetiriyordu. İçtiğim zaman çok konuşurdum. Çok konuştuğum zaman beni öperek sustururdu. Ona çok bağlanmıştım.
O yokken hiçkimsesiz bir kızdım. O gelmişti. Herşeyim olmuştu. Beni bırakmasından hiç korkmuyordum çünkü o kadar güzel sarılıyordu ki, tamam diyordum. Bu çocuk beni bırakmaz. Sonra bi akşam yine iskelede buluşmuştuk.
Zaten hissettiğim, ama korktuğum şeyi söylemişti. Bana yapamıyorum demişti. Beni sevmeye çalıştığını ama zaten başka birisine aşık olduğunu söylemişti. Ağlayamamıştım bile. Veda etmeye gelmişti o akşam. Sadece sarılmıştım.
Son bir kez. Ama o sarılmamıştı. Zaten bir şeyler vardı biliyordum, hissediyordum. Bir eksiklik vardı onda ama böyle söyleyince, insanın kalbine bir şeyler oluyordu işte. Sesimi bulduğumda "Biliyorum." Demiştim ve devam etmiştim "Gitmeyi çok düşündüm. Ama ne zaman gitmek istesem birşey buna engel oldu. Sanki ritmim bozuluyordu, kalbim benden bağımsız hareket ediyordu. Biliyordum bana engel olan şey sendin.
Yan yana geldiğimizde kalbimizin ritmi birbirine karışıyordu. Ama yinede seninkinin hep o tanıdık sesi çınlardı kulaklarımda. Düzdü, dümdüz ifadesiz, sanki aralardaki mesafe özenle seçilmiş gibi hep aynı atardı. Hiç sapmazdı ritmini. Oysa ki sadece birazcık hızlansaydı o ses, inanırdım beni sevdiğine. En azından kendimi böyle kandırırdım. Beni sevmeni beklemedim hiç. Bu imkansızdı çünkü. Ama madem sevmeyecektin, neden umut verdin bana. Neden gitmeme engel oldun. Neden kendi dünyamda boğulmama izin vermedin. Madem bir değerim yoktu, neden kurtardın beni, ölmeme neden izin vermedin?"
Bir süre susmuştuk. Sonra tekrar ben konuşmuştum. "Ben ömrüm boyunca, asla sahip olamayacağım bir dünyayı benimseyip o dünyanın içinde mutlu olmaya çalışırken, neden karşıma çıktın." Sesim titriyordu.Ama ağlayamıyordum. Sonra o da konuşmuştu. "Sevilmeye ihtiyacım vardı ve sen beni sevdin.Başkasını seversem onu unuturum sanmıştım. Seni sevmeye çalıştım. Ama sevemedim. Masumiyetini asla kaybetme küçük kız." " Hoşçakal" Son söylediği söz bu oldu. Gitti. Ve ben kendimi kaybettim.
O gitti, ben bittim. Geçeceğini söylediler. Acının biteceğini söylediler. Hiçbir şeyin geçtiği yok. O gitti, ama bende bıraktığı bu acı gitmiyor. Acı gitmiyor. Hep içimizde bir yerlerde kalıp zamanı geldiğinde kendini hatırlatıyor.
Ama biliyordum ki ondan sonra asla içimdeki saf kız ortaya çıkmayacaktı. O beni bu halimle toprağa gömmüştü.
:::::::::::::::::
What's up guys !!
Tamam biliyorum bazılarınız bana kızgın olabilir hatta bazılarınızın haberi de olmayabilir ama hikayelerimi sildim. Bunun için birazcık pişman olsam da her zamanki gibi yazmaya devam ediyorum.
Hikayenin ismiyle konusu belki uymuyor diyebilirsiniz ama zamanla her şey olacağından anlayacağınızı düşünüyorum.
Umarım hoşunuza gider ve güzel yorum ve oylarınızı eksik etmezsiniz.
P.s : I Love You ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry's Diary ~ h.s
Fanfiction"Bana üzgün olduğunu söyleme çünkü değilsin. Ama tamamen çok iyi bir gösteriydi. Gerçekten gitmemem için beni kandırdın Harry. Ama şimdi gitme zamanı. Çok Eğlenceli. Şimdi Bitti."