Hayatın nasıl akıp gittiğini seyretmek istersen, bir nehrin kenarına otur ve izle'. Gün sabah olunca, o günü bitti sayabilirsin. Hafta, pazartesi olunca haftayı gitti kabul edebilirsin. Ay, ilk haftaya ulaşınca ayı bitti sayabilirsin. Yıl Ocak dedimi yılı da bitti kabul edebilirsin. İşte her insanın bir günü, bir haftası, bir ayı, bir yılı ve netice itibariyle çocukluk, gençlik, ihtiyarlık ve derken koca bir ömür aynen bu şekilde eriyip gidiyor. Evet ömür insanın elinde an be an eriyip giden bir buz gibidir. İşte hayatın özeti bazen bir dakika, bazen bir gün, bazen bir hafta ve belki bir ay... İnsanlık toptan 19. 20. ve 21 asırda adeta dünyanın, paranın, makamın, şöhretin kulu ve kölesi oldu. İnsanlık değişik izimlerin cenderdesinde, kah sağa tos kah sola toslayıp duruyor ve bir türlü aradığı ve arzuladıklarına ulaşamıyor. Yani şöyle, insanlık her yüzyılda çeşit çeşit buluşlara imza atıyor, türlü türlü sanatları icra ediyor, her yeni yıl insanlığa yeni teknik ve teknolojik imkanlar sunuyor ama bir türlü gerçek insanlık sanatını ifa ve icra edemiyor. İnsanlık asırlardır kaybettiği huzuru arıyor, her yeni yıl insanlık hesabına yeni ümitlerin ve temennilerin düşlendiği yıl oluyor. Ama sadece 'düşlerdeki dünya' olarak hayallerde kalıyor. Dünyada mevcut dünya kadar kuruluş, başta BM ve Unicef olmak üzere bir türlü insanlığın problemlerini çözemiyor, çözmek bir yana artan problemlere engel bile olamıyor. Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik. Ama bu arada basit bir sanatı unuttuk ; kardeş olarak yaşamayı... İnsanlar kim bilir her yeni yıla ne hayallerle girerler. Hayaller ülkeye göre değişiyor, Amerika'da, Avrupa'da, Afrika'da, Asya'da hayallerin ve düşlerin arasında uçurumlar var. Amerika'da ve Avrupa'da yeni yıl hayalleri ve hediyeleri yeni evler, arabalar, bilgisayarlar ve daha neler neler...Afrika'da ve Asya'da bir yudum su, bir parça ekmek, bir kırık kalem, bir yırtık ayakkabı ve hepsinden önemlisi bir 'yitik sevda'... İşte fark bu kadar basit... Afrika'da ki bir çocuğu hayal edin acaba yeni yıl onun için ne ifade ediyor. Irak'ta, Afganistan'da, Pakistan'da, Filistin'de, New Orleans'ta, Açe'de yani dünyanın her hangi bir yerinde evsiz, yurtsuz, yuvasız kalmış bir anneye, babaya, çocuğa yeni yıl ne anlatabilir ki gelecek adına. Başının üzerinden yeni yılı kutlama maceralarına matuf havai fişeklerden öte füzeler, bombalar düşen insanlar ne düşünüyordur acaba yeni yılla alakalı. Çocuğunun karnını doyuracak bir lokma bulmaktan yoksun bir baba için ne anlamı var yeni yılın. Yavrusuna bir yudum süt verememiş bir anne için yeni yıl, eski yıl ne farkeder. Anneler gününde annesine bir gül verememiş bir çocuk için yalancı bir yılın ne anlamı olabilir ki! Dünyanın dört bir yanında yeni yıl büyük bir keyifle kutlanıyor. Neyi kutluyor bütün dünya. Ömründen bir yılın geçmesini mi? Saçlarına düşen ak saçların bayramını mı kutluyor insanlar. Anlamsız ve bir okadar da manasız geçirdiği bir yılın bitişini mi? Dünyada her gün açlıktan, soğuktan, hastalıktan, terörden ölen binlerce insanın ölümü mü kutlanıyor. Belkide geleceğe dair insanlık hesabına düzülen bir yığın projenin kutlamasımı bütün bunlar. Yoksa ihtiyar dünyamızın ve canı gırtlağına gelmiş insanlığın bir kaç problemini çözdüğümüzden dolayı mı bütün bu çılgınca eğlenceler ve kutlamalar... Yeni bir yıl arıyor ve hayal ediyorum. Yeni hemde yepyeni bir yıl. İçinde alabildiğine sevginin hüküm ferma olduğu, gerçek dostlukların zirveye ulaştığı, kavganın ve her türlü insanlık dışı tavır ve davranışların mezara gömüldüğü, açlıkların, sefaletlerin, eğitimsizliğin ayaklar altına alındığı bir yıl arıyorum. Yeni bir yıl düşlüyorum. Dünyada kimsenin katledilmediği, açlıktan ölmediği, hor ve hakir görülmediği, savaşların bitip tükendiği bir yıl. Bir yıl intizar ediyorum, herkesin birbirine saygı ile baktığı, ahlakın en yüksek burçlara bir insanlık sancağı olarak dikildiği, aile gibi toplumun en önemli çekirdeğinin hava alıp çürümediği ve toplumu da zehirlemediği bir yıl. Bir yıl gördüm düşlerimde, kan ve gözyaşının tarihe karıştığı, renk körlerinin yokolduğu, dil, din, ırk ve her türlü ayrımcılığın Evet her yeni yıl ve yeni gün elimize verilen boş ve beyaz bir kağıt gibidir. Kimileri onu bir çocuk gibi kullanır ve sonra çöpe fırlartır. Kimileri ise onun üzerine bir sanat icra eder, bir şiir yazar, mükemmel bir hayat kompozisyonu inşa eder, hayat serencamesini nakış nakış örer. Halbuki her yıl bedavadan verilir bize bütün bu günler. Sonra her gün koca bir gün daha verilir ve bu ölünceye kadar devam eder. Aslında bir gün, bir ay, bir yıl ve bir ömür hepsi aynı şey değilmi. Birinin diğerinde farkı nedir. Zamanlarını en kötü şekilde kullananlar, en çok, zamanın kısalığından şikayet edenlerdir diyor, La Bruyere. *Bir yılın değerini anlamak için, final sınavını geçememiş bir öğrenciye sor. *Bir ayın değerini anlamak için erken doğum yapmış bir anneye sor. *Bir haftanın değerini anlamak için haftalık bir gazetenin editörüne sor. *Bir saatin değerini anlamak için buluşmak için bekleyen aşıklara sor. *Bir dakikanın değerini anlamak için treni, otobüsü veya uçağı kaçıran birine sor. *Bir saniyenin değerini anlamak için bir kazadan sağ çıkmış birine sor. *Bir milisaniyenin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanmış birine sor. *Vakit kimse için beklemez. Sahip olduğun her dakikanın kıymetini bil. Onu bazı özel kişilerle paylaştığında değerini daha iyi bileceksin.