Başlangıç

96 5 0
                                    

"Saçlarından, gözlerinden bende iyi duran, sözlerinden... Senden benden bahsetmem lazım kim varsa umudunu kaybeden..."
-Tamam canım bu kadar yeter bugünlük. Güzel bir prova oldu. Yarın son provayı alırız,  zaten cuma günü eleme var. Başarılı oluruz inşallah.
Heyecanlıydım çok. Cuma günü bir şarkı yarışmasının çeyrek finalden önceki son elemesi vardı. Peki kazanamazsam ne olacaktı? Bütün o emekler boşa mı gidecekti? Müzik öğretmenim Güliz öğretmenle çalıştığım onca saat? Yok yok, kazanmam lazımdı. Yoktu başka çıkışı bunun. Ya kazanacaktım, ya kazanacaktım. Yapmalıydım bunu. Her şeyden çok istediğimi biliyordum çünkü. O sahneye çıkacak ve söyleyecektim şarkımı. Her şeye,  herkese inat...
Tüm bunları eve giderken düşünmüştüm. Yürürken. Birden omzuma usulca dokunan bir el hissettim. Elimi çantama attım biber gazını çıkartabilmek için. Neyse ki tanıdık biriydi, Enis. Enis benim erkek kankam. Çok iyi bir çocuktur. Nasıl geçti prova diye sordu. Öğretmenlerimle birlikte arkadaşlarım ve ailem de destekliyordu beni. Tabi yolda yürürken düşündüğüm onca şeyi ona anlatamayacağım için güzel geçti dedim. O sırada eve gidiyordum fakat Enis'i görünce bir kafeye gidip konuşmaya başladık. O sırada telefonum çaldı. Esila arıyordu. Enis'e dönüp "seninki arıyor" dedim. Enis baktı bana, güldü. Esila ve Enis arasında geçen her şeyi biliyordum çünkü ben yapmıştım. Zor olsa da başarmıştım. O sırada telefonumu açtım. Açtım ama telefondaki Esila değildi. Merve artmıştı beni Esila'nın telefonundan. Sesi heyecanlıydı. Hafta sonu voleybol maçı varmış. O yüzden aramış. Ama neden Esila'nın telefonundan aramış ki?
Eve vardığımda mutfaktan güzel kokular gelmeye başlamıştı. Annem yemeğe ne yapmış diye düşünürken tatlı kardeşimin ağlar halde olan sesini duydum. Bana sesleniyordu:
-Ablacığım, bana yardım eder misin?
Odaya girdiğimde anladım olayı. Meğer kedim Badem, kardeşimin onca emekle yaptığı ödevini yırtmış. Mutfaktan gelen güzel yemek kokularını bir kenara bırakarak kardeşime yardım etmeye başladım. Önce üstümü değiştirdim ve aşağı inip yeni bir karton aldım. Eve geldiğimde ise çoktan sofraya oturulmuştu. Ben ise önce kardeşimin ödevini yapmaya başladım. Evet, çok açılmıştım ve eve ilk girdiğimde burnuma gelen yemek kokuları beni cezbetmişti ama odaya girer girmez kardeşimin ağlamaktan kıpkırmızı kesilmiş gözlerini görünce dayanamadım ve aç olduğum hissini tamamen unutmaya başlamıştım; ta ki babam mutfaktan bana sesleninceye kadar:
-Yağmur, gel hadi kızım. Bak yemekte en sevdiğin şeyler var bugün. Eve girer girmez kokuyu duyup hemen mutfağa gelirsin diye düşünmüştüm ama...
Bu sözler üzerine açlık hissi mideme tekrar oturdu ve bir çırpıda elimdeki yapıştırıcıyı bıraktım ve mutfağa girdim. Kapıyı açtım ve bana ayrılan her zamanki yerime oturur oturmaz annem söze başladı:
-Ee kızım prova nasıl geçti? Umarım ümitlisindir sonuçtan. Gerçi bana sorarsan hiç katılmasaydın derdim ama buraya kadar geldin artık bundan sonra geri dönmek olmaz.
Annem, bu yarışmaya ilk katılmak istediğim zamanlarda pek olumlu bakmamıştı buna ama ben ne olursa olsun kendimi final sahnesinde görmüştüm ve her zaman için buna inanmıştım. Yemekten sonra odama geçtim. Elime en sevdiğim kitabı alıp okumaya başladım. Az sonra telefonum çaldı. Arayan Esila'ydı. Telefonu açar açmaz Merve'nin sesi duyuldu. Sesi endişeli geliyordu. Korkmuş gibiydi. Birkaç cümle kurduktan sonra kapandı telefon. Söylediklerinden hiç bir şey anlamamıştım. Bugün ikinci defa oluyordu bu olay. Esila'nın telefonundan aranıyordum ama beni Merve arıyordu. Enis'i aradım hemen. Durumi anlattım. Bir yerde buluşalım dedi ama akşam olmuştu. Saat 22.17'yi gösteriyordu. Dışarı gelemeyeceğimi söyledim ve yarın okulda konuşmak üzere telefonu kapattık.
Ertesi gün okula geldiğimde Esila gelmemişti. Belki Merve biliyordur diye ona sordum. Merve:
-Şşşt. Sessiz olsana! Kimseye söylemememiz lazım bunu!
-Neden? N'oluyo anlamadım ki! Bana da bir anlat istersen canısı.
-Henüz anlatamam. Bu, kimsenin bilmemesi gereken bir şey. En azından şimdilik.
O sırada Yiğit yanımıza geldi:
-Kızlar tamam bağırışmayın! Ders başlayacak az sonra!
Bu sözlerden sonra Merve sınıfına gitti. Ben de Mustafa'nın yanındaki yerime oturdum. Henüz ilk derse girecek bile olsak sanki son dersteymişiz gibi yorulmuştum. Bedenim, ruhum... Tükenmişim gibi hissediyordum... Şarkı söylemeye ihtiyacım vardı... İngilizce'ydi ilk ders. Daha dersin 20 dakikası bile geçmemişti ki çok bunaldığım için öğretmenden elimi yüzümü yıkamak için izin istedim. Neyse ki ders İngilizce idi ve öğretmen beni seviyordu. Yoksa çıkabilmem biraz zordu. Koridorda yürürken Merve'yi gördüm. Konuşmak istiyordum onunla ama benden kaçar gibi bir hali vardı. Yanında bile yaklaşamadım.
Okuldan sonra hep birlikte bir kafeye gittik. Tabi nir kişi eksiktik: Esila yoktu. Hepimiz ona ne olmuş olabileceğini düşünüyorduk ama nedense Merve bir şeyler biliyormuş da bizden saklıyormuş gibi duruyordu. Sonra Yiğit:
-Siz, bugün sınıfta neden bağırıyordunuz?
Aslında ben olan biteni en başından anlatmaya razıydım ama Merve hemen söze atladı:
-Hiiç. Ya arkadaşlar arasında olut böyle şeyler. Yiğit,  sen hiç Mustafa'yla kavga etmedin mi? Ya da Yağmur, Esila'yla hiç mi kavga etmedi?
Sonunda Mustafa sordu, iyi ki de sordu:
-Esila nerde?
Gerçekten neredeydi ki Esila? Enis de kıymetlisini iyiden iyie merak ediyordu. Merve, Enis'im meraklanmamasını ister gibiydi. Bumu nasıl yapacağını da biliyordu sanırım;  ama bunu ona söylemiyordu. Bana bile söylememişti henüz. O gün gerçekten garip hissetmiştim. Aslında Esila'yla ilgili olan şeyleri ben Merve'den daha önce öğrenirdim; aslında ben herkesten önce öğrenirdim. Neden bilmiyorum ama onlarla ilgili olan şeyleri en ilk ben öğreniyordum. Esila ve Enis'im sevgili olduğunu ben onlardan bile önce öğrenmiştim. Çöpçatanlık yapmıştım çünkü. Bu yeteneğim göz ardı edilemezdi doğrusu.
Aslında yarın için düşünmem gereken daha önemli şeyler vardı, çünkü büyük gün yarındı. Yarın sahneye çıkıyordum. Evet, hayallerime bir adım daha yaklaşacağım büyük gün yarındı. O sahneye çıkınca herkes beni izleyecekti. Herkes beni dinleyecekti... Aslında şu an kitap okumam gerekiyordu; ama ben yatağımda oturmuş bunları düşünüyordum. Evet, her gün kitap okuduğum yerde bugün hayal kuruyordum. Bir an önce sabah olmalıydı. Eğer ben şimdi uyumazsam kalbim yerinden çıkacaktı....

Yağmur'un SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin