BÖLÜM 1

393 32 25
                                    

''Durabilir miyiz?''

''Bir sorun mu var? Ne oldu? Nasıl yardımcı olabilirim? Ahh... Miden bulandı değil mi?'' Sanki çok umurunda da (!). Derin bir nefes aldım ve sorusunu cevapladım.

''Temiz havaya ihtiyacım var.'' Bir de senin olmadığın bir dünyaya.

İki buçuk saattir dayımla aynı ortamdayım ve daha fazla dayanamayacağım. Arabanın kapısını yavaşça açtım ve yolun kenarındaki küçük koruya ilerledim. Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı.

Son olanlardan sonra kendimi toparlayamadım. Şimdiden eski hayatımı özledim. Birkaç ay önce eski hayatımı özleyeceğimi söyleseler onlara münasip bir yerlerimle gülerdim ama şimdi sıkıcı ve sorunsuz yaşamıma dönmek istiyordum. Her sabah annemin zorlamalarıyla kalkmayı, Boğaç' ın şebekliklerini, hatta matematik derslerini bile özledim(Vazgeçtim o kadar da değil). Dayımla eskisi gibi olmayı özledim. Eskisi gibi olmamamızın tek sebebi davranışları... Evet kesinlikle davranışları yüzünden ailem öldüğünden beri gözlerinde aynı samimiyeti göremiyorum, hatta gülümsemesi bile değişti. Ama şimdi bunları düşünmenin sırası değil sonuçta İstanbul'da içinden çıkmayı düşünmediğim odamda düşünmek için bolca vaktim olacak. Canım(!) dayımı daha fazla bekletmemek için küçük adımlarla arabaya ilerleyip arka koltuğa yerleştim. Dayım onla konuşmadan arabaya bindiğimde bana kısa bir bakış atıp arabayı çalıştırdı. Benimle hiç konuşmadan arabayı çalıştırmasına birazcık, tamam biraz fazla bozuldum. Aslında Sarp haklı bende sürekli somurtan ve yüzüme bile bakmayan biriyle konuşmam. Dikkatinizi çekerim dayıma Sarp diyorum çünkü böyle seslenmemi istiyor çünkü dayı deyince kendini evlenememiş torun yerine kedi besleyen yaşlı dedeler gibi hissediyormuş. Evet fazla abartıyor çünkü ciddi anlamda bir yaş kompleksi var. Aslında Sarp dememin bir sakıncası yok çünkü benden sadece 5 yaş büyük ama ben Sarp yerine montofonu tercih ediyorum. Ve adil davranmak gerekirse Sarp cidden yakışıklı bir adamdı. Dağınık sarı saçları, cam mavisi gözleri ve sporculara taş çıkaracak vücuduyla kesinlikle klasik Türk erkeklerinden değildi.

Ben aklımdaki düşüncelerle boğuşurken dayımın 3 katlı bahçeli evinin önüne gelmiştik. Dayım içi neredeyse boş olan bavulumu bagajdan çıkarırken bende sırt çantamı alıp paytak adımlarla Sarp'ı takip etmeye başladım. Evin içine girdiğimizde şaşırmama engel olamadım. Ben koyu renkler beklerken evde mavi, yeşil, beyaz ve kahverengi tonları kullanılmış ve odanın tamamının cam olmasıyla görünen ormanla ev tamamen uyum içindeydi. Salon huzuru çağrıştırıyordu. Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Sarp'ın da yanımda olduğunu anlayınca tebessümü hemen sildim ve eski duygusuz halime Boğaç'ın deyimiyle yavru ceylanı andıran halime geri(evet duygusuzken bile çok tatlıyım. Nerede övgülerim? Ve birazcıkta narsist olabilirim) döndüm. Ama duyduğum kıkırtıyla geç anladığımı anladım. Kesinlikle Sarp'a hak veriyorum bende karşısında gözüyle aynı oranda açılan ve bunu yapınca yavru orangutana(evet hayvanat bahçesi gibi kızım) benzeyen birini görsem bende gülerdim. Düşündüklerimin aksine duygusuz bir ifadeyle yüzüne bakmaya başladım bakışlarımı fark edince kıkırdamayı kesti, bavulu eline alıp sesini çıkarmadan merdivenleri çıkmaya başladı. Diğer insanların aksine konuşmaya çalışmaması beni açımdan çok iyiydi. Ben düşünceler dalmışken ne zaman merdivenleri çıktığımızı ve Sarp'ın durduğunu fark etmedim. Bu yüzden Sarp'ın durmasıyla kafamı aniden çelikten farksız olan omzuna geçirdim. Hayır, kesinlikle abartmıyorum Sarp yememiş içmemiş ağırlık çalışmış. Kafamı çarptığım yerin moraracağına emindim. Çarpmanın sonucuyla kalçamın üzerine düşmüşken Sarp ise beni arıyor, arıyor , hala arıyor ve fark etti. Gözlerimin içine 7 saniye baktıktan sonra olanları anlamış olacak ki kahkaha atmaya başladı. Ben ona tek kaşımı kaldırmış bakarken(evet tek kaşını kaldırabilen kutsal kişilerdenim. Biliyorum mükemmelim)  o beni umursamadan hunharca kahkaha atıyordu. Yaklaşık 3 dakika durmadan kahkaha attıktan sonra benim bu sürede yerde olduğumu fark etmiş olacak ki beni kaldırmak için elini uzattı. Bunu yaparken bile gülmesini engellemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Elini tuttuğumda beni tek hamleyle yerden kaldırdı. Bu hareketiyle kendimi bez bebek gibi hissettim. Ona öldürücü bakışlarımı attığımda dudağına fermuar çekip hızlı adımlarla odayı terk etti. O gittiğinde odayı incelemeye başladım. Oda turkuaz ve beyaz tonlarından oluşuyordu ve bir duvarı tamamen camdı. Bu camdan evin yanındaki ormanı çok net bir şekilde görebiliyordum. Odayı incelemeyi daha sonraya bırakıp yerleşmeye karar verdim. Birkaç parça olan eşyamı dolaba yerleştirip kendimi yatağıma attım. Yatağın rahatlığı ve araba yolculuğunun verdiği yorgunlukla hemen uykuya daldım.

Sabah güneş ışıkların gözüme vurmasıyla uyandım demek isterdim ama benim şansıma bir adet montofonun yastığımı çekmesiyle uyandım daha doğrusu uyanmak zorunda kaldım çünkü inanılmaz sakar olan ben yatağın başlığına kafa attım. Birkaç gündür içinden çıkamadığım düşünceleri bağırarak söylemeye başladım.

''Yeter artık. Yeter. Artık üzerime gelmeyi bırakın. Özellikle de sen Sarp benle ilgileniyormuş gibi yapmayı kes. Bana acıma. Acınacak durumda olan ben değilim sensin. Şimdi o yapmacık hareketlerini al ve odayı hemen terk et. Kalbini kırmak istemiyorum.''

Kafamı kaldırmamla Sarp'ın hafif dolmuş gözlerini gördüm ve dediklerim yüzünden şimdiden pişman olmaya başladım. Ah ne yapıyorum ben? Yanımda kalan ve sevdiğim iki kişiden biri olan, küçüklük kahramanım olan, montofonumun kalbini kırdım. Hem de anne babamın beni bu acımasız gerçeklerle baş başa bırakmasına sinirlendiğim için. Dış kapının sert bir şekilde kapanmasıyla düşüncelerimden ayrıldım. Ahhh... Ben ne yaptım?

***********GEÇMİŞE DÖNÜŞ***********

Babamın öldüğü gün babamla büyük bir kavga etmiştik. Sonra babam gelen acil bir telefonla şehir dışına gitti. Bu kavgayı da umursamamıştım çünkü sürekli davranışlarım ve notlarım hakkında kavga ederdik. Sonra babam dayanamaz ve özür dilerdi. Ancak bu sefer öyle olmadı. Şehre geri dönerken karşı yoldan aniden çıkan kamyon ile babam direksiyonu kırmış, kamyondan kurtulmuş ancak şarampollere yuvarlanmaktan kurtulamamıştı. Babamı orada kaybettim.

Babamın ölümünün üzerinden bir hafta geçmesine rağmen annem hala yemek yemiyor, konuşmuyor, ve aynı noktaya bakmaktan vazgeçmiyordu. Ben ise güçlü kalmaya çalışıyordum çünkü birimizin güçlü olması gerekiyordu. Bu görevi ben üstlendim, annem güçlü kalamayacak kadar duygusaldı. Bense okulda sadece tek arkadaşı olan başka kimseyle konuşmayan tembel ve umursamaz kızdım. Umursamaz olmayı ben seçmemiştim. Tıpkı ailemin beni küçükken bakıcılara bırakıp iş yemeklerine ve yurt dışına çıkmalarını seçmediğim gibi...

Aradan 2 gün geçmesine rağmen annem hala aynı durumdaydı ancak bu sefer farklı olan odaya kimseyi almamasıydı. Bu son 2 gün içinde dayım bize destek olmak için gelmişti. Dayımı her şeye rağmen çok severdim. Hatta tüm çocukların kahramanları babasıyken benimki dayımdı ve bundan çok mutluydum. Dayımın gelmesiyle kendimi daha güçlü hissediyordum. Annemin yemeyeceğini bildiğim halde ona yemek götürüyordum. Kapıyı açmaya çalıştım ancak kilitliydi, biraz endişelenip kapıya vurmaya başladım dayım yanıma gelince ne olduğunu fark etmiş olacak ki kapıyı zorlamaya başladı. Birkaç zorlamayla kapıyı açtı. İçeri girdiğimde annem yoktu ve banyonun kapısı açıktı. Dayım benden önce davranıp banyoya ilerledi, aniden durunca bende sendeledim dayım önümden çekilmeyince onu itekleyip önüne geçtim ve gördüklerimle vücuduma felç inmiş gibi orada kaldım, hareket edemiyordum. Yaşlar gözümden istemsizce akıyordu engelleyemiyordum, nasıl durduracağımı bilmiyordum. Dayım beni hemen banyodan çıkarttı ve odama götürdü. Ben ise ne karşı çıkabiliyor, ne de konuşabiliyordum. Sadece beni yönlendirmesine izin veriyordum. Beni yatağıma yatırdı, üzerimi örtüp alnıma küçük bir buse kondurdu. Gözlerimi gözlerine kenetlediğimde gözlerinin yaşlarla dolu olduğunu gördüm, gözleri doluydu ama ağlamıyordu .

İşte bu yüzden küçükken kahramanım dayımdı. O çok güçlüydü. Ben bunları düşünürken dayım odadan çıktı ve kapıyı yavaşça çekti. Ben ise olanları aklımdan kovmaya çalıştım. Hayat, önce babamı şimdi de annemi aldı ama ben ona boyun eğmeyecektim. Her şeye rağmen güçlü olacaktım. DAYIM GİBİ.....

*********************SON*********************

MERHABA! Bu kısmın okunmayacağını bilsem de (bende okumuyorum) söylemek isterim. Bu bizim ilk hikayemiz. Kötü yorumlarınızı kendinize saklarsanız çok mutlu olurum. Umarım beğenirsiniz(lütfen beğenin). Oylamayı unutmayalım..... Öpüldünüz.





EFKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin