BU OLAYI ELAZIĞIN SİVRİCEYE BAĞLI DOĞANSU KÖYÜNDE YAŞAYAN HASAN AMCADAN 1.AĞIZDAN DİNLEDİK. sene 1986 köyde ne elektrik nede yol vardı köylü ihtiyaçlarını karşılamak için elazığ merekeze giden yola gitmeleri gerekiyordu yol köyden 2-3 km uzaktaydı elazığa gidebilmek için sabaha doğru 4:30 da bu yolda olmak gerekiyordu sadece bir araba olduğu için bu arabayı kaçırmamak gerekiyordu araba öğlen gibi geri dönüyordu Köylüler arasında elazığ yoluna gitmek için kullanılan patika yol ve sonundaki dere "cin deresi" diye adlandırılıyor köylüler cin deresinde garip olayların yaşandığını ve tekin olmadığını düşünüyorlardı.ben ve iki arkadaşım alışveriş için gece 3:00 gibi hazırlanıp yola koyulduk mecburen geçmek zorunda olduğumuz cin deresi hepimizin aklındaydı gece yavaşça köyden çıktık önce patika yoldan geçecek sonra cinli dereyi geçip elazığa giden yola inecektik yola koyulduk sigaralarımızı yakmış muhabbet ede ede ilerliyorduk zifri karanlıktı ay ışığı bile yoktu aramızda cinli dereyi geçeceğimiz anı konuşuyor birbirimizi cesaretlendiriyorduk yavaşca cinli dereye yaklaşmıştık ama önce patika yolu geçmemiz gerekiyordu patika iki insanın yanyana geçemeyeceği kadar dar ve etrafı büyük çalılıklarla doluydu tek sıra halinde ilerliyorduk ben en arkadaydım en öndeki arkadaşım kemal birden durdu ve yolumuzun üstünde siyah bir köpeğin kıpırdamadan bizi izlediğini söyledi bende bizim köyün köpeklerinden biridir dedim.(köyümüzde başıboş köpek olmaz ama...) arkadaşlarım çok tedirgin oldu çocukluğumuzdan beri duyduğumuz hikayelerden dolayı korkumzu dahada artmıştı bende tedirgin olup içimden besmele çektim köpek birden yoldan kalkıp çalıların arasında bir kaç metre ilerledikten sonra kayboldu köpek gittikten sonra biribirimize köpeğin orda ne işi olduğunu sorarak yolumuza devam ettik 1-2 dak daha yürüdükten sonra kemal yine aniden durdu ve bir kaç adım geriye kaçarcasına geldikten sonra yine o köpek hasan abi diye bağırdı üçümüzde şaşkınlık ve korkudan ne yapacağımızı bilmiyorduk biraz evvelki köpek yine karşımızda bize bakıyordu kendime gelerek sesli bir şekilde tekrardan besmele çektim köpek yine kalkıp usulca çalıların arasında kayboldu arakdaşlarım hasan abi geri dönelim gitmeyelim dediler bende bu yoldan geçmek zorundayız bugün geçmezsek yarın geçeceğiz mecburen alışvariş için bu yolu kullanıcaz diyerek onları sakinleştirdim ve yolumuza devam ettik arakadaşlarım iyice korkmuşlardı tabiki bende.. köpeğin ikinci kez neden karşımıza çıktığını konuşuyorduk bende sakinleştirmek için sıradan bir köpek olduğunu ve sadece bizi takip ettiğini söyledim yolumuza devam ettik 3-5 dak.sonra karşımızda gördüğümüz şeye inanamadık simsiyah bir keçi yolu kapatmışcasına ayaklarını germiş duruyordu. hepimizi müthiş bir korku sarmıştı üçümüzde sesli bir şekilde dua okuyor besmele çekiyorduk keçi birden olduğu yerde gözden kayboldu keçini kayboluşu bana bu olayların kesinlikle normal olmadığını ve artık ciddi ciddi korkmamız gerektiğni anladım ama herşeye rağmen buraya kadar geldikten sonra dönmek anlamsızdı biraz daha sakin ve soğuk kanlı olan ben en öne geçtim ve arkadaşlarımı arkama aldın biryandan dua ediyor biryandanda yolumuza devam ediyorduk artık cin dersine varmamıza keskin bir viraj kalmıştı. virajı bitirip dereye girdiğimiz anda şok olmuşçasına dona kaldık gördüğümüz şey tarif edilemeyecek şekildeydi uzun bembeyez parlak bir silüet şekil kütle ayakları ve kolları olduğu belli oluyordu yüzü seçilmiyordu ve görür görmez kulaklarımızı yırtarcasına bir gürültü,çığlık,ağlama benzeri bir ses derede yankılanıyordu ellerimizle kulaklarımızı kapatıyorduk. kendimiz korkudan yere atıp yerde çırpınıyorduk aynı zamanda gözleri kör edercesine bir parlaklık bildiğim bütün duaları bağıra bağıra okudum arkadaşlarım çıldırmış gibi bağırıyor küfrediyor ve neyaptıklarını bilmiyorlardı bense sakin kalmaya çalışıp nasıl kurtulacağımzı planlıyordum arkadaşlarımı sürükleyerek ordan çıkardım dereden çıakcağımız anda çığlık sesleri iğrenç kahkahalara dönüştü kahkahalrlar beynimizde yankılanıyordu köye dönmüştük ama nasıl geldiğimizin farkında değildik köyün girişinde kemallerin evi vardı kemaliin anne ve babası bizi görünce gözleri fal taşı gibi oldu bu haliniz ne dediler bembeyazsınız biz konuşamıyor sürekli titriyor dilimiz dönmüyor dilsiz gibi saçma sapan cümleler kuruyorduk.yakınlarımıza haber verdiler onlarda geldi olayı anlamaya çalışıyrlardı dinlenip su içtikten sonra ben kendime geldim olayı anlattım köylü kaskatı kesildi sağsalim geldiğinize şükredin dediler. biz kurtulduğumuzu sandık ama ta o günden sonra üçümüze öyle bir lanet buaştıki 40 gün boyunca güneş doğunca başlayan güneş batana dek süren şiddetli baş ağrıları derimizde dökülmeler,devasa uçuklar sanki üzerimize bir lanet bırakmışlardı