Mrs Smith salona girdiğinde, Mr. Windsor ayağa kalkıp bayanı selamladı. Mrs Smith, Mr Windsor'un selamına zarifçe karşılık verdikten sonra tam karşımızdaki koltuğa oturdu. Kadın son derece üzgün görünüyordu,onun bu haline üzüldüm...
Mr Windsor sessizliği bozarak " Sandığınızın durduğu odayı, kayıp hizmetçinizin odasın inceleyip, evdekiler ile konuşmak isterim madam." dedi. Mrs Smith, başını olumlu anlamda sallayarak ayağa kalktı, bizde onu takip etmeye başladık.
Sandığın durduğu oda, bodrum olarak kullanılan bir odaydı. Uzun zamandır temizlenmediğini anlamak mümkündü. Odada bir merdiven, bir kaç tane varil, eski, kırık bir masa, bir kaç eski dolaptan başka eşya yoktu. Sandık, dolaplara yakın bir göşede duruyor olmalıydı zira sandığın durduğunu tahmin ettiğim yer temiz görünüyordu. Mr Windsor'da benimle aynı fikirde olacak ki temiz olan alana doğru ilerledi. Orayı biraz inceledikten sonra Mrs Smith'e dönerek " Bu ev kaç yıllık madam ?" dedi. Mr Windsor'un bu sorusuna benim kadar şaşırmış olan Mrs Smith duraksadı ve " Tam olarak yılını hesaplamam mümkün değil. Ancak bu konak 1800'lere dayanıyor." Mr Windsor memnuniyet bildiren bir yüz ifadesi ile arkasını dönüp incelemeye devam etti. Bir yandan etrafı inceliyor bir yandan "Ah-ha, süper, hmm" gibi sesler çıkarıyordu. Ben hala evin yapılış tarihini neden sorduğunu anlamış değildim...
Mr Windsor incelemelerini bir kaç dakika daha sürdürdükten sonra Ahçı Agatha Jones'in odasına gittik. Ms Jones'in odası düzenli idi. Mr Windsor kadının yastığını kaldırdığında yastığın altından bir mektup çıktı. Mektubu önce içinden okudu, sonra yüksek sesle okumam için bana uzattı. Mektupta şunlar yazıyordu. " Sevgili Mrs Smith. Bir daha ne siz ne de bir başkası beni göremeyecek. Umarım sizin yanınızda çalıştığım süre içerisinde benden memnun kalmışsınızdır. Sevgilerimle Agatha Jones..."
Mektubu okumayı bitirdiğimde Mr.Windsor'un yüzünde bir gülümseme oluştu. Sonra Mrs Smith'e dönüp "Matmazel, mektubu almamda bir sakınca var mı acaba ?" dedi. "Yo, hayır. Alabilirsiniz."
Bu olumlu cevabın ardından Mr Windsor memnun olmuş bir şekilde arkasını döndü ve incelemelerine devam etti. Bir kaç dakika sonra Mr Windsor tekrar bize dönüp artık evdekilerle konuşmaya başlayabilirim dedi.
Mrs Smith'in eşi Simon Smith'in çalışma odasında insanlarla konuşmaya başladık. İlk öncelikle bize kapıyı açan güzel hanım efendi ile konuşmaya başladık.
"İsminiz nedir matmazel?"
"Devana Bernard"
"Anlıyorum, madam. Siz çok zeki birine benziyorsunuz. O yüzden size güvenebilirim sanırım. Ms. Jones'i bizlere anlatabilir misiniz?"
"Kendi alanında usta bir kadındı. Çokta iyi bir kişiliği vardı. Oturup kalkmasını bilen bir insandı. Ne yazık ki başına bunlar geldi."
"Ms Jones'in başına neler geldi, madam? Açık konuşun lütfen."
"Sevgili Jones, bir adamla tanışmıştı. Adamın ismini falan bilmiyorum, sadece zengin birisi olduğunu biliyorum. Adam bir kaç ay Agatha ile sevgili hayatı yaşadılar. Sonra bir gün evlenmek istediğini söylemiş. Agatha çok safve cahil bir kadındı. Sevgilisi ona, evlenmeleri için Agatha'nın mallarının kendi üstüne geçirilmesi gerektiğini söylemiş ve malları üzerine almış. Sonra Agatha bir daha ona ne telefonla nede telgrafla ulaşamamış."
"Anlıyorum madam. Peki Ms Jones'in malları nelerdi biliyor musunuz?"
"Korkarım ki hayır mösyö."
"Peki Madam, teşekkür ederim. Gidebilirsiniz." Ben kalkıp sıradaki kişiyi çağırırken Mr Windsor'un defterine bir şeyler karaladığını gördüm. Mr Bernard'ı çağırıp içeri geldiğimde Mr Windsor'un işini bitirdiğini gördüm. Bir kaç dakika sonra Mr Bernard içeriye girdi.
"Hoşgeldiniz,mösyö."
"İyi günler."
"Mösyö, işittiğime göre Agatha Jones'in kaçtığı gece, her zamanki gibi nöbetçi imişsiniz."
"Evet, bu doğrudur Mösyö."
"Anlıyorum... Peki, o zaman o gece eve hiç kimse geldi mi?"
"Durun, bir düşüneyim... Evet, evet bir adam geldi. Ben bahçede geziniyordum ki yanımdan hızlıca geçti."
"Bana, o adamı tarif edebilir misiniz?"
"Üzerinde siyah büyük bir pardösü vardı. Mavi gözleri, hafif esmerimsi bir teni, kemerli bir burnu vardı. Siyah melon şapkasının altından siyah saçları dökülüyordu. Yüzü keskin hatlara sahipti ve bir asker gibi yürüyordu. Muhtemelen 30-35 yaşlarındadır."
"Anlıyorum Mösyö.Peki, niçin adama orada ne işi olduğunu sormadınız?"
"Sordum. Adam bana Miss Jones'in avukatı olduğunu söyledi, bende gitmesine izin verdim."
"Bir daha o adamı hiç görmediniz mi ? Evden çıkarken yada daha sonralarda evin etrafında...?"
"Bir düşüneyim... Evet, sanırım görmedim. Evet, evet eminim görmedim."
"Peki Mösyö Bernard. Gidebilirsiniz." Sözünü bitirdikten sonra Mr Windsor bana döndü ve "Şimdi sevgili Barbara, hemen yerel gazeteye telgraf, telefon yada nasıl ulaşırsan << Agatha Jones'i tanıyan, yakın zamanda gören var ise hemen bize ulaşsın >> bu ilanı gönder. Altınada ofisimin telefonunu yazabilirsin.Ben şimdi eve gidiyorum. Görülürüz sevgili Barbara"
Gazeteye ilanı verip Mr Windsor'un evine gittim. Mr Windsor, artık bekleyeceğimizi, cevap gelene kadar yapacak hiçbir şeyimiz olmadığını söyledi. Ben de kendi evime geri döndüm. Önümüzdeki beş gün boyunca gazetedeki ilanıma hiç bir cevap alamadım. Ancak altıncı gün (yani noel günü) Agatha Jones'in kendisinden bir mektup aldım...