Öncelikle ilk hikayemiz olduğu için kusurlarımız mutlaka olacaktır. Sizden en büyük ricam okuyup geçirmeyin, düşüncelerinizi belirtin. Şimdiden teşekkürler. İyi okumalar.
Yine bağırışmalar, çığlıklar, kavgalar. Her sabahım, öğlenim, akşamım aynı şekilde başlıyor ve bitiyor. Her zamanki gibi annem ile babam kavga ediyorlar. Babam yine anneme vuruyor azarlıyor. Abimde yine erkenden çat kapı dışarı çıktı. Yine yalnızım, yine mutsuzum, yine bağırışmaları, küfürleri duymak zorundayım. Neyseki okul ortamım bu boktan aile hayatımı hafifletiyor. Daha fazla tahammülüm olmadığı için hızlıca hazırlanmaya koyuldum. Giyindikten sonra aynada kendime baktım, kendimi seviyorum. Saçlarımı, gözlerimi, yüz hatlarımı, giyinişimi, ten rengimi. Belki size narsist görünüyorum fakat bana tek iyi gelen şey bu. Böylece ayaktayım. Sert adımlarla merdivenlerden inip annemle babamın yüzüne dahî bakmadan dışarı çıktım. Abim beni bekliyordu, hiç şaşırmadım doğrusu. Aşırı korumacı tavrı sinir bozucu benim için. Araba koltuğuna yayılarak oturdum. Abimin nutuk çekmesini beklerken çok şaşırdığım bir hareket yaptı. Sarıldı ve ağlamaya başladı. Özgür'ü ilk kez böyle görüyorum. Abim asla ağlamaz, asla. Üzüntüsünü içine atar ya da üzülmez. Bu aslında bana göre kalpsizlik değil akıllılık. Kalbim dayanmadı, bende ağlamaya başladım. Sımsıkı sarıldım. Her şeyin geçeceğini söyledi bana. Bir süre sonra bıraktı ve arabayı sürmeye başladı. Okula vardık. Yine şaşırtıcı bir hareketle yanağımdan öpüp "İyi dersler." dedi. Gülümsedim ve okula doğru yürümeye başladım. Yine gözler üstümde, yine benimle konuşmaya çalışan insanlar, yine arkamdan söylenen kötü laflar. Ama hiçbirinden şikayetçi değilim. Çünkü, evde olan şeyleri sadece burda kafamdan atabiliyorum. Boğuk, derin, kalın ve oldukça seksi bir ses "Hey bakar mısın Matematik sınıfı nerede acaba?" dediği an arkamı döndüm. Sesi kadar kendiside çok seksiydi. Bembeyaz ten, kumral saçlar, mavi büyük gözler, şekilli dudak. Kendimi toparlayıp cevap verdim. "Ordan okul danışmanı gibi mi duruyorum?" dedim. Çocuk dona kaldı. "Hayır, sadece bir sürtüğe benzettim. Sonuçta okulun her köşesini bilirsiniz." Evet bu sefer ben dona kaldım. Diyecek şey bulamadım. Gerizekalı. Sadece gözlerimi devirip gitmekle kaldım. Seksi olduğu kadar gerizekalı. Evet öyle. Zil çaldı, sınıfa yürüdüm. Sınıfa girdiğim an yine her zamanki gibi gözler üzerimdeydi. Yerime oturdum, ders başladı. Güzel ve popüler olmakta iyi olduğum kadar derslerimde de iyiydim. İnsanların bana bakış açısı her zaman "dört dörtlük bir kız" şeklinde oldu. Sabah sabah felsefe dersi kafamı yoruyordu. Uyuya kalmadan zil çaldı. Sınıftan kendimi zor attım. Doğa beni gördüğü gibi yanıma geldi. Doğa benim 9 yıldır en iyi arkadaşım. Genellikle çok kavga ederiz fakat birbirimizi çok iyi anlarız. Yapmadığımız çılgınlık, saçmalık yoktur. Herneyse. Geldiği gibi konuşmaya başladı tabi dedikoducu Doğa, naparsın. "Mira, Mira gelen yeni çocuğu gördün mü? Çok tatlıydı." dedi. Durdum düşündüm. Umarım çarpıştığım o salak çocuk değildir. "Hangisinden bahsediyorsun?" dedim onun olmadığını umarak. "Arkana bak." Döndüm. Keşke dönmeseydim. İkizler. O salak çocuk ve ikizi. Gerizekalı. Gerçi hangisinin hangisi olduğunu ayırt etmek pekte kolay değil ama. Hemen önüme döndüm. "Sana doğru geliyor." Bu sözden sonra gözlerim büyüdü tabi. "Tuvalete gitmem lazım." deyip çekip gittim. Önüme bakmadan hızlıca yürüyordum ta ki lanet çöp kutusunu çarpıp bütün çöplerle beraber yere yığıldığımı fark edene kadar.