~1992 Seattle~
Herkesin bir hayali vardır, yani sanırım. 15 yaşındayken hayatınıza değer biçmek pek te akıllıca olmuyor.
Eğer bir süzme, ezik, sünepe yada ucube değilseniz hayatınız daha kolay olurdu. Takii...May teyzemin dükkanında yerleri süpürüyordum, annem yarım saat önce çıkmıştı akşam ki çay ve dedikodu partisi için alışverişe gitmişti. May teyzemi çok severim küçükken bana sürekli "Possum" derdi ve bende ona sürekli "Angelus" derdim. Tabi kuzenlerim buna süreli sinir olurlardı hatta bir ara June da anneme gidip "Mou" demeye başlamıştı.
June benim için bir kuzenden çok kardeş gibi oldu, Jonathan da öyle.
Hep bir arada iç içe büyüdük.
June ile bir keresinde makarna yapmaya çalışmıştık ve makarnanın suyunu süzmeden içine salça atıp karıştırmıştık o akşam ki yemegi berbat ettik diye May teyzem ben ve Jonathan'ı bir buçuk kilometre uzaklıkta ki petrole göndermişti bütün yolu Jonathan'ın elini sıkıca tuturak her an bir yerden sevimli canavar "Mandy has zborn" bir yerden çıkıp karşıma dikilerek " BÖÖÖÖĞĞĞ" demesinden korkarak gitmiştim.
Neyseki başımıza birşey gelmemişti.
Bir keresindeyse Jonathan la sahile inmek için para bulmaya çalışıyorduk.
Bütün evi didik didik aradıktan sonra en fazla bir dolar yirmi beş cent toplayabilmiştik. Ve sonra dışarıdan gelen o sihirli sesi duyduk. "Eski eşyalarınızı bize verin bizde size kat ve kat olarak ödeyelim" evet dışarıdan eskici geçiyordu ve kıllı adamın tekiydi.
O an ikimizde göz göze geldik ve ikimizinde ayni seyi düşündüğünü fark ettik, hemen etrafımıza baktık fakat bunların hiçbirisi satılabilecek şeyler değildi. Koltuklar, telefon, dedemin "Köfteciler Tanrısı" yazan pkaleti... bir dakika, iste bu! Jonathan da benim neye baktığımı görerek plaketi eline aldı ve bana bakarak;Maceraya hazır mısın ufaklık ? dedi, bana ufaklık demesinden nefret ediyorum.
Başımı olumlu anlamda salladım ve koşarak eskiciye yetişip ALTIN plaketi ON DOLAR VE IKI CIKLETe sattık. Büyükbabam o gece bizi 4 blok boyunca elinde kasatura ile kovaladı en sonunda durup bir sigara yaktı, nefes nefese kalmış olması yetmiyormuş gibi birde sigara yaktı! Bir kaç duman çektikten sonra yığıldı. Hemen yanına koştuk Jonathan;
- Hemen eve gidip annemlere haber ver Sam! diye bağırdı bana.
-O iyi mi ? John O iyi mi!
-Çabuk gidip Annemlere haber ver buraya gelsinler Sam lütfen.
Küçücük bacaklarım olmasına rağmen bir 'Cros' cu gibi koşarak eve gidip Annemlere haber verdim.
Ambulans geldi ve hemen büyükbabamı hastaneye götürdüler.
O gece sanki yıllarca bekledim gibi geldi ama en sonunda doktor çıkıp büyükanneme bakışından sonra 1 hafta boyunca aralıksız ağladım.
Bütün ailem benimle "Sizin suçunuz"değil diye konuşmalar yapdığı halde hiçbir ise yaramadı, yaramayacağını da zaten biliyordum çünkü ben tam bir sulu gözüm.
John da en az benim kadar üzülmüştü ama belli etmiyordu, kendi içinde yaşıyordu bu onun en sevdiğim özelliğiydi benim gibi salya sümük olmuyordu, sadece uzun uzun bakıyor ve gözleri titriyordu ama hemen gözlerini kapatıyordu.
O gün aklımın bir ucuna yazmıştım. O plaketi ömrümün sonuna kadar sürse bile arayıp yerine koyacağımı...Hafiften gözlerim yanmaya başlamıştı ki May teyzemin sesini duydum.
-Possie hayatım iyi misin ?
Ellerimi hemen gözüme atarak?,-Ah evet May teyze sadece sanırım gözüme toz kaçtı da. Dedim.
May teyzem herzaman ki o "Görevimiz Tehlike" bakışını atarak bana sırıttı, sonrada yanıma gelip;
-Akşam yine büyük bir çay partisi veriyorum katılmak ister misin? Her ne kadar John la olmak istediğini bilsemde o ancak borsadaki sömestr tatiline kadar gelemiycek Sam üzgünüm, ama June de bizimle olucak ne zamandır bunalım yaşıyor ve onu kaybetmekten korkuyorum Sam. Onu sosyalleştirmemiz lazım ve akşam ona yeni bir arkadaş tanıştırıcam sende bizimle olup olan biteni izleyip biraz kikırdamaya ne dersin hah yakışıklı?
"Yakışıklı", bu kelime kesinlikle benim için bir zirveydi. Annem ve May teyzem hariç asla kimse bana öyle demezdi zaten eziğin tekiyim ve herkes bana ucubeymişim gibi bakıyor.
-Ah Angelo senin o güzelim sır paylaşma partilerini çok seviyorum diyemem ama bu arkadaş tanıştırma olayı sanırım beni neşelendirebilir, ne arkadaşı peki bu ?
-Geçen hafta ip satın almak icin gittiğim toptancı da bir bayanla tanıştım, oda benim gibi terzi ve işini seviyora benziyordu. Muhabbetinin biraz koyulaşıtı ve sonunda onu bu aksam ki partime davet ettim, oda katılmaktan şeref duyacağını ayrıca bir kızı olduğunu ve onuda getiricegini söyledi. Benimde aklıma hemen June geldi. Belki ona yeni bir arkadaş bulmuş olabiliriz hah possie ?
O kadını şimdiden merak ettim May teyzem henüz çok genç ve kendi dükkanını yönetiyor yani biraz sosyetik bir durum. Bunlar göz önünde bulundurulursa kadının da May teyzemin yaşlarında olması lazım ve kızının da June yaşlarında yani benden iki yaş küçük. Eğer bir oyuncu olmak istemeseydim kesinlikle dedektif olmayı hayal etmeliymişim.
-Peki olur ama bana fazladan "petibòòrn" ayıracaksın anlaştık mi ?
Gözlerinin içindeki mutluluğu resmen görebiliyorum bana sıkıca sarilip;
-Anlaştık Possie, hadi şimdi gidip June'u okuldan alalım ona ve sana güzel bir Çilekli Turta ısmarlıyayım. Dedi sonrada dükkanı kapatıp yola çıktık....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Aşk
AdventureHayatınızı bir kadın sikip atarsa ne olur ? Işte ben tam olarak bunu yaşıyorum. Her gece aynı rüya, her sabah aynı rutin hayat. Seçmelerde gördüğüm kişi gerçekten o muydu ? Ne yapmalıyım ? Eğer geri dönersem bunu asla öğrenemeyeceğim, Ama dönmezsem...