Umarım beğenirsiniz. Okuyan herkese telekkür ederim!
13 Aralık 2013
Göz kapaklarımın üzerine bir ağırlık çökmüştü. Kıpırdayamıyor ve göz kapaklarımı açamıyordum. Ölseydim daha iyi olacağını düşünebilirdim aslında. Vücudumun her yerinde farklı ağrılar vardı ve inanın bana hiç iyi hissettirmiyordu. Tepemdeki göz alıcı ışık yanınca yarısını açtığım gözlerimi tekrar kapattım. Ardından yüzümde bir nefes hissettim. Gözlerimi yavaşça araladım ve beyazlar içindeki odaya göz gezdirdim. Gözlerim kamaşmıştı. Alışması için göz kapaklarımı birkaç kere kırpıştırdım.
“Aramıza hoş geldin, Alex.” Doktora biraz olsun gülümsemeye çalışsam da, dediğim gibi her bir kasım ağrıyordu.
“Hiç boşuna uğraşma.” Elindeki defter gibi olan şeyi karıştırdı. “5 gündür baygınsın ve uyanman bile büyük bir çaba. Annenin senin için ne kadar endişelendiğini tahmin edemezsin. Ama bak, buradasın ve sapasağlamsın.” Doktor iki parmağıyla gözümü tutarak yavaşça açtı ve ışıkla göz bebeklerimi kontrol etti. Geri çekildiğinde gülümsüyordu.
“Sanırım annem seni görmeden dayanamayacak. Onu buraya alıyorum.” Vücudum da kıpırdatabildiğim tek yerim kollarım olmalıydı. Doktor kapıya doğru yürürken annemin yapacaklarını düşündüm. Aniden kapı açıldı ve gayet endişeli annem gözüktü. Beni görür görmez gözyaşları akmaya başlamıştı. Burukça gülümsemeye çalışsam da hemen yanıma gelip yatağın köşesine oturmuştu.
“Bebeğim, sen iyi misin? Çok korktum, Alex..” Yüzüme gelen bir tutam saçı eliyle ittirdi. Gözleri sürekli üzerimde dolaşıyordu. Sanki hala tek parça olduğumdan emin olmak istiyormuş gibiydi. Onu daha önce hiç bu kadar korkmul görmemiştim.
“İyi olduğuna emin misin?” Başımı salladım. Dudağını ısırmayı bırakıp alnımdan öptü. Elimi elleriyle avuçlayarak beni izlemeye başladı. Zaten Edward Cullen gibi olan ten rengimin daha da solduğuna emindim.
“Nasıl gözüküyorum?” dedim. Sesimin eskisi gibi güçlü çıkacağını falan sanmış olmalıydım ama fısıltı halinde çıkmıştı. Annem gözyaşlarını silmeye çalıştı.
“Eskisi gibi mükemmelsin, tatlım.” Annem hiçbir zaman ön yargılı olmamıştır. O yüzden şu an berbat göründüğümü hisseder gibiydim…
“Anne…”
“Peki, doğruyu söylemek gerekirse alnında çok ufak bir sıyrık olduğu için bant var ve bacaklarında ufak ufak morluklar.” Gözlerimi yumdum ve hepsinin bir rüyadan ibaret olmasını diledim. Neden oracıkta ölmemiştim ki? Kalbim gerçekten çok acıyordu.
“Kuzey’i görmek ister misin?” Birden nefes alamayacak gibi hissettim ve gözlerimi yavaşça araladım.
“Hayır.” Yutkunup boğazımda düğümlenen iğrenç yumruyu yok etmeye çalıştım. Annem halsiz olan elimi kaldırıp elimin üstünü öptü.
“Baban geldi.. Ona haber verdiğim an uçağa atlamış ve hemen Türkiye’ye gelmiş..” Annem devam etmek için dudaklarını araladığında kapı açıldı. Doktoru bugünden sonra “kahramanım” olarak adlandırıyordum. Annem son bir kez beni öptü ve arkasına baka baka kapıdan çıktı.
“Babanı görmek ister misin, Alex?” Dudaklarımı dişlemeyi bıraktım çünkü bu bana daha çok zarar veriyordu.
“Olabilir.. Yarım saat sonra gelebilir mi?” Doktor gülümseyip başını salladı. Ardından yavaşça kapıyı kapatarak çıktı.
Size anlatmam gereken bir şey varsa, o da annem ve babam olabilirdi. Tam sekiz yıl önce ayrıldılar, ayrılmalarını nedeni ya hiç anlaşamamaları ya da babamın sürekli İngiltere’ye seyahat etmesi olarak adlandırabiliriz. İkisi babam Türkiye’ye iş görüşmesi için geldiklerinde tanışmışlar. Babamın adı Paul, o normal bir İngiliz ama ben onu ne kadar hiç göremesem de benim için her şeyden değerli…
Babam iş için Türkiye’ye hiç gelemiyor. Onu en sonra beş yıl önce görmüş olabilirim, belki de sadece ayrıldıkları zaman da görmüş olma ihtimalim var. Şu an burada ve ben ona karşı nasıl davranacağımı bilmiyorum bile.
Aslına bakarsanız on sekiz yaşındaki bir kız daha babasının tamamıyla ne iş yaptığını bilmiyor!
Kuzey konusu ise ayrı rezaletlik..
Ben onu her şeyimden çok seviyordum. İlk aşkım oydu, ama beni kullanıp bir köşeye atmıştı işte –işi cinsel konulara getirmeyin, onunla yatmadım.- Ben sadece bana değer verdiğini, beni önemsediğini sanmıştım. Benim birileri tarafından önemsenmeye ihtiyacım vardı. Peki, benim gibi bir kızın ona âşık olması sonucu o ne yaptı? Ben aldattı. Belki o kızla biz çıkmaya başladığımızda beri görüşüyorlardı.
Bu iğrenç düşünceyi, düşünmenin sözü bile midemi bulandırmaya yetiyordu. Onun yüzünü bir daha görmek istemiyordum.
Beni derin düşüncelerimden kurtaran çalınan kapı olmuştu. Konuşmaya çalıştım. “Baba sensen lütfen yarım saat sonra gel.”
Kapı yavaşça aralandığında gördüğüm kişi karşısında hemen burada kalp krizi geçirebilirdim. Onun burada ne işi vardı? Hangi yüzle buraya gelebilmişti?
“Konuşmamız gerek, Alex..” diye mırıldandı ve kapıyı arkamızdan kapattı…