Adım Nazlı ismim kadar nazik ve şirin olmam genelde. Henüz 17 yaşındayım. Hayattan zevk alamayan bir tipim.Tek çocuğum. Belki kardeşim olsaydı bu hayat çekilebilir bir hale gelebilirdi.. Bunu yaşadığım olaylara bağlıyorum. Evden henüz on üç on dört yaşlarımdayken ayrıldım. Anneannemin yanına yeleştim, Samsun'a. Annem ve babamın sürekli kavgaları ve evdeki huzursuz ortam boşanmalarına sebep oldu. Ben o zamanlar bu şekilde biliyordum tabii. Annemin beni bırakıp başka bir adamla yeni bir hayat kurduğunu öğrendiğimde dünya başıma yıkılmıştı. Babamsa benim yanımda olacağına kumarhanelerde barlarda yatıp kalkıyordu. Hayattaki tek varlığım anneannemdi artık. Ankara'da bu şekilde tek başıma bırakılınca tek gideceğim yer onun yanıydı. Şu an bu olayların üstünden tam üç yıl geçmiş ve anneannemle ben küçük bir aile olmuştuk. Sabahları uyandığımda onu bu küçük evin bahçesinde birşeylerle uğraşıyorken görmek tarif edilemez bir mutluluk. Okuldan döndüğümde onunla vakit geçirmek çok güzel. Hayatımı olumlu yönde değiştiren tek insan. Tabii bu süre zarfı içinde annemle babam beni bir kez olsun aramadılar. Ne maddi ne de manevi hiçbir destekte bulunmadılar. Anneannemin emekli maaşı ve bu küçük evdi bütün servetimiz. Bende ona destek olmak için hafta sonları küçük bir sahafta çalışıyorum. Kitapların içinde kaybolmak kadar zevk veren bir şey olmasa gerek!
Okulu hiç sevmem. Hayalimdeki liseyle hiçbir alakası olmayan bir hapishanedeyim! Okulum çok tatlı ancak içindeki insanlar için aynı şeyi söyleyemem. Genelde tek takılırım. Çünkü bu insanlar bana genelde samimiyetsiz geliyor. Dersler zaten çok saçma. Bizi ezber yoluyla bilgili (!) insanlar yapmaya çalışıyorlar. Koyun olup her söylediklerine itaat etmemiz isteniyor. Hiçbir şekilde kendi fikrimizi söyleyemiyoruz ve bilinçsiz insanlar oluyoruz. Buda okuldan nefret etmemin diğer sebebi. Genelde kulaklık takıp müzik dinlerim ve kitap okurum. Kulaklık gereksiz şeyleri duymamamı sağlayan, kitapsa bulunduğum ortamı değiştiren iki kalkan. Son ders zilide çaldığında kafamı sıradan kaldırdım. Hocayla göz göze geldim. Beni genelde bir kaçı hariç sevmezler. Beni seven istisnalardan biriyse müzik hocası. Benim mükemmel bir sesimin olduğunu düşünüyor. Birkaç kez dersinde gitar çalıp söylemiştim. Bende müzik alanında ışık gördüğünü söylüyor. Grup oluşturmamı istiyor ancak bu koyunlarla bir şey yapılmaz. O yüzden iki yılım var hayallerimi gerçekleştirmeye. Bunun için çalışıyorum. Dersleri bir kere olsun dinlemedim ve dinlemem. Evde çalıştığım kadarıyla yapıyorum ve artık gayet iyi durumdayım. İtü mimarlığa gideceğim zaman anneannemle birlikte İstanbul' a yerleşeceğiz. Her şey onun ve benim için.Nihayet eve geldim anneannemin o tontiş yanaklarından öptüm ve koşarak odama çıktım. Odamdan neredeyse gün boyu hiç çıkmam burası huzur dolu şirin bir kutu benim için. Kitaplarımla haşır neşir oluyorum genelde ya da kendi çapımda şarkılar yazıp besteler yapark günlerimi geçiriyorum. Bazen insanlarla iletişime geçiyorum ve sevdiğim bir iki kişiyle bir kafede oturuyorum. Evet hayatım oldukça sıradan ve insan bazen bu monotonluktan sıkılıyor. İki yıl sonra bu şehirden gidip yeni insanlarla tanışacağım günü sabırsızlıkla bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Teen Fictionİki yıl sonra bambaşka bir hayata başlayacağım ve yaşadığım kötü günleri unutacağım. İsteyipte yapamadıklarımı yapacağım; aşık olmak,müzik yapmak, her günümü doyasıya yaşamak. Hayat kısa hayallerimizi gerçekleştirmek için sizcede peşlerinden koşmanı...