Prince Hyacinth

1K 132 123
                                    

Işık,şifa ve kehanetin esmer tanrısıydı Kai. Aynı zamanda genç ve yakışıklıydı da.Babası tanrılar kralı Zeus'tu.
Kudretini ve iyi görünümünü ondan almış olmalıydı.

Dillere destan güzelliğiyle herkes tarafından arzulanan bir prensti Kyungsoo.Sparta Kralı Amyklos'un genç ve paylaşılmaz çocuğuydu.Kızları bile kıskandıracak kadar güzeldi bu çocuk.

Öyle ki şimşek tanrısının oğlu Kai,çocukluğundan beri genç oğlana derin duygularla bağlıydı.Güzel Prensin de çocukluğunu beraber geçirdiği bu adama karşı duyguları, hiçe sayılacak türden değildi.Herkes onların birbirlerine ne denli düşkün olduklarını bilirdi.O ikisi hem dost hem sevgili gibiydi.

Son günlerde acımasız ve öfkeli bir tanrıya dönüşmüştü Sehun. Güzel prens Kyungsoo'ya vurulduğundan  beri görevini yerine getirdiği söylenemezdi.Oysa severdi insanlar onu.Batı'dan esen tatlı yeline çoktandır hasretlerdi.
O bir rüzgar tanrısıydı.Kasırga tanrısı Boeros'un öz kardeşi,batı rüzgarlarının sahibi...

Gel görelim ki onun da tek düşündüğü Prens KyungSoo'dan başkası değildi.Deliriyordu.Her geçen gün gözünü hırs ve öfke bürüyordu.Ona olan takıntısı hastalık derecesi kadar ileri düzeydi.Saplantı haline getirmişti güzeller güzeli prensi.
Zeus'un oğlu Kai,sürekli onun etrafında rahatça dolaşırken, güzel prens kendisini gördüğünde hemen oradan uzaklaşıyordu.
Bazı geceler Sehun kederinden öyle bir gürlüyordu ki su üzerinde sağlam gemi kalmıyor,binlerce insan bir gecede denizin derinliklerinde can veriyordu.
Son denemesinde de prens onu kabul etmeyince o gün yemin etti.

"Mutlu olmanıza izin vermeyeceğim."

***

Baharın habercisi olan kuşlar özgürce gökyüzünde süzülürken genç prens fırsattan istifade ardında yaşadığı dev tümülüsü bir çırpıda tırmandı.Türlü çiçeklerin birbirleriyle harmanlanmış kokusu çoktan burnuna dolmuştu.
Eriyen kar suları dağlardan akarsular boyu dağılırken, minik adımlarıyla gür akan nehrin yanına geldiğinde nemli çimenlere kuruldu.
Su sesi o kadar ferahlatıcıydı ki, güzel prensi yatıştırıcı ninnisiyle efsunlu rüyalara daldırmıştı.

Yakışıklı tanrı Kai,sevdiğini huzur içinde uyurken görünce minik bir tebessüm etti.
Kendisinden süzülen ışık huzmeleri güzel çocuğun yüzünde kısa süreliğine dolaştığında dudaklarında yoğunlaştı.Şimdi iri kırmızı dudaklar ayna ile ışınlar yansıtılmış gibi parlıyordu.Uzanıp minik bir öpücük kondurdu ve geri çekildi.Az önce oturduğu ağacın altındaki liri aldı ve bilindik ezgiyi çalmaya başladı. Parmakları telli müzik aletini sımsıkı kavrarken bir an olsun gözlerini uzun kirpikli güzel çocuktan ayırmıyordu.
Titreşen tellerden gelen melodik ses,naif çocuğu düştüğü hülyadan uyandırdı.

Önce kıvrık kirpikler titreşti.Ardından iri kahve gözler göründü.Genç prens gerçekten de güzeldi.Sanki bu dünyaya hediyeymiş gibi...

"Sen hep küçükkende su kenarlarında uyuyup kalırdın."

Prens duyduğu ile gülümsedi.

"Sende gelir benimle beraber uzanırdın."

Kai yaramazca tek kaşını kaldırdı.

"Bilirsin,tanrıların uykuya ihtiyaçları olmaz."

"Yinede bu, benimle uyumayı sevmediğin anlamına gelmez."

Işık tanrısı gülümsedi. Güzel çocuk başını döndürüyordu.

Gözleri bir anlığına omuzunu açıkta bırakan siyah ince tüle kaydı.Beyaz tene tamamen zıt bir şekilde küçüğün narin vücuduyla hoş bir uyum yakalamıştı.
Usul usul yaklaştı.Ellerini diğerinin ipek gibi yumuşak gür siyah saçlarına daldırdığında daha genç olan merakla yüzünü çocukluk aşkına kaldırdı.
Kendisi gibi kahvenin koyu tonu gözler tamda gözlerinin içine bakıyordu.
Kavruk teni bu kadar yakınında hissetmek dilini kurutmuştu. Kai'in karın kasları neredeyse kendi göğüsleriyle temas ediyordu.

 Prince HyacinthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin