Henüz yeni uyanmaya baslamışken ellerimin tuttuğu sert bir vücut, parmaklarımın yokladığı kaslarla gözlerimi açtım. Kafam onun göğüsündeydi. Yavaşça başımı kaldırıp yüzüne baktığımda çoktan uyanmış beni izliyordu. Gözlerimi ondan kaçırıp ellerimi vücudundan çektim. Yatağın diğer tarafına yuvarlanarak ucuna gittim. Yastığa sarılarak gözlerimi kapattım. Sabah keyfi yapmak istiyordum. Bir anda belimi saran bi kolla irkildim. Kafamı hızla çevirip ona baktım. Gülümsüyordu. Yüzümü diğer tarafa çevirip yataktan kalktım. Üstümdeki pijamalarla uyku sersemi bi şekilde banyoya gittim. Yüzümü yıkadım ve dolabıma yöneldim. Beni izliyordu. Dolabıma girince siyah ve buz mavisi kotlarımı önüme aldım. Hangisini giyiyim diye düşünürken "Siyah olanı giy. Bacaklarını güzel gösterir." dedi. Hıçkırarak arkamı döndüm. Üstünde tişörtü yoktu. Altında siyah eşofmanı vardı. Sesimi yükselterek "Öyle birden arkamda belirmekten vazgeç. Beni korkutuyorsun." diyerek çıkıştım. Beni hiç takmadan arkasında duran askılıklara giderek gri renkli kazağımı eline aldı. "Üstüne de bunu giy." dedi. Ona ters ters bakarak "Ne giyeceğime kendim karar verebilirim." dedim. Yine beni takmayarak çıktı ve "Bu gün ne yapacaksın?" diye sordu. "Sanırım evde kalacağım bileğim hâlâ biraz ağrıyor." dedim. "Spor bi ayakkabı giy. Topuklu giyersen bileğini daha fazla ağrıtırsın. Ben aşağıya kahvaltı hazırlamaya iniyorum. İstediğin bi şey var mı?" diye sordu. Gülümseyerek "Hayır gitme!" Birden şaşırarak "Neden?" diye sordu. "Seni kahvaltı hazırlarken izlemek istiyorum. Sen içeri git ben üstümü giyip geliyorum." Şaşkın bir şekilde gülümseyerek "Tamam. Ama sen de bana yardım edeceksin." Tamam demekten başka şansım yoktu. İçeri gitti ve yatağın üstüne oturdu. Beni izlemeye başladı. "Bana bakmayı kes!" dediğim zaman kahkaha atarak yatağa kendini fırlatarak yattı. Üstümü giydim ve sessizce yanına yaklaşıp birden onu gıdıklamaya başladım. Birkaç kere yapma dedikten sonra sen misin beni gıdıklayan diyerek beni üstünden attı ve o benim üstüme çıkarak gıdıklamaya başladı. Beni gıdıklamasın diye ellerini yana çektiğimde vücudu üstüme serildi ve birden dudaklarımız birbirine değdi. İkimizde şok olmuş bi durumda kalkarak yatağa oturduk. Sırıtarak yüzüne baktım. "Ne? Ne oldu?" diye sorduğunda ayağa kalkarak karşısına dikildim. Bana ne oldu dermiş gibi bakarken birden "Mutfağa en son gelen masayı toplar" diyerek aşağı doğru koşmaya başladım. Arkamdan "Bu sayılmaz ama beni kandırdın." diyerek koşmaya başladı. Mutfağa geldiğinde nefes nefese bi şekilde "Sana bu yaptığını ödeticem." dedi ve kahvaltıyı hazırlamaya başladık. Kahvaltımız bitince o masayı topladı ve benim yanıma gelip oturarak "Sana bi şey söylemem lazım." dedi. Çok ciddi duruyordu. "Tabi. Ne oldu?" Bir az durdu ve sonra derin bir nefes alarak "Elis lütfen sözümü hiç kesmeden beni dinle." Başımı tamam anlamında sallayarak seni dinliyorum işareti verdim. Söze başladı:
K: Elis ben sana bunu söylemeye çekiniyorum ama önünde sonunda öğreneceksin. Elis ben taksici değildim. Seni geçen sene bi barda gördüm ve evine kadar takip ettim. Sana ilk gördüğüm anda aşık oldum. Neyse ki evinin yakınındaki durak yeni bir şoför arıyordu. Ben de seni daha fazla görebilmek için orda işe girdim. Dün seni götürdüğüm mağaza ve kuaför benim ve benim daha 10 tane daha moda merkezim var. Ben bi tasarımcıyım. Melih Barut isminde birini hiç duydun mu?
E : E-evet.
K : İşte o benim. Ben sana yalan söylediğim için çok özür dilerim. Ama seni tanımadan karşına çıkıp seni seviyorum demek istemedim. Ama şimdi karar verdim. Ben seni sadece sevmiyorum, seni her nefesimde yaşamak istiyorum. Elis. ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR BENİM OLUR MUSUN? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Adını SEN Koydum
Teen FictionAşk geliyorum demez. Gelir, Ruhunu alır ve gider...