DİNLE

106 8 9
                                    

Ölmeden evvel ölmek...
Kulağa çokta mantıklı gelmiyordu ve en önemlisi babam neden böyle bir sözü pek bir kıymet verdiği ney'ine nakş ettirdi anlam vermemiştim.
- Rahmi Baba merak ettim anlamı ne bu sözün ? Ölmeden önce ölmek çok mantıksız geldi bana.
- Bu söz; Allah ona Salat ve Selam etsin. Peygamber Efendimizin bir hadisidir evladım. İnsan , kendisinin aciz, dünyanın aldatıcı ve fani, ahiretin ise çok yakın ve ebedi olduğunu tam olarak ancak ölünce anlar. Bu hadise uymaya nail olan kul dünyayı misafirhane, bedeni ise bir emanet ve ceset olarak görür.
- Hiç böyle düşünmemiştim.
- Hatta Fahr-i Kainat efendimiz " Yürüyen bir ölü görmek isteyen Ebû Bekir Sıddık 'a baksın " demiş yerinde bir örnek vermiştir. Babanda sen gittikten bir süre sonra bana geldi ve hattı ney'ine nakş etmemi istedi.
- Ben evden ayrıldıktan sonra mı ?
- Evet. Senin gidişin babanı çok etkilemişti. Bu dünya ile tek bağı sendin ve artık onun yanında değildin.
Rahmi babanın bu son sözü yüreğimde küllenmiş olan korun yeniden alevlenmesine, tüm bedenimi kavurmasına sebep olmuştu. Allah'ım vicdanımı saran bu azap çok canımı acıtıyor sen yardım et. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.

- Evladım üzülme, zira sen gitmesen belkide baban hakikat kapısını aralamayacaktı. Sen bu fani dünyada misafir olduğumuzu hatırlamasına vesile oldun babanın. Bu açıdan bakınca değil üzülmek, mutlu bile olmalısın .
Söyleyecek söz bulamadım bu konuşmanın ardından, duygularım rüzgara kapılmış yaprak misali kelama göre savrulup duruyordu. Ikimizde öylece durmuş çıt bile çıkarmadan oturuyorduk. Birkaç dakika sonra kahvelerin gelişiyle sesizlik bozuldu.
- Teşekkür ederim.
- Afiyet olsun.
Yeniden sessizlik hakim oldu odaya. Fincanın tabaktan çıkardığı ses haricinde en ufak bir tıkırtı dahi yoktu.

- Yusuf ne yapmayı düşünüyorsun, bundan sonrası için bir planın varmı?
- Bilmiyorum baba biraz birikmiş param var karar verene kadar bir süre idare eder beni sanırım. Sonrası Allah Kerim.
- Yarın sabah namazına camiye gelebilirmisin ?
- Gelirim baba. Ama merak ettim hayırdır.
- Seni biriyle tanıştırmak istiyorum.
- Peki baba sen nasıl istersen. O zaman ben müsaade isteyim. Hem seni meşgul etmeyeyim hemde biraz istirahat edeyim.
- Yarın sabah görüşmek üzere evladım
                            ......
                  
Kan ter içinde kalmışım. Kalbim yerinden fırlayacak sanki. Sakin ol Yusuf sadece bir rüya, nefesini kontrol et. Sakin evet işte böyle. Allah'ım nasıl bir rüyaydı hala içinde gibi hissediyorum, kendimden emin olmasam gerçek olduğuna yemin edebilirim.
Saat sabahın 05:00 i uzun zamandır güne bu saatte başlamamıştım. Sokaklar ne kadar sessiz ve huzurlu, kargaşadan uzak. Kuş sesleri, ağaçların rüzgârla dansı ve yayılan mis gibi ıhlamur kokusu. Rahmi baba olmasa sabahın köründe kalkıp bu ahenge şahitlik asla edemezdim.
- Selamın aleyküm hayırlı sabahlar Rahmi baba.
- Aleyküm selam evladım hoş geldin.
- Hoşbulduk baba.
- Nasıl iyi uyudun mu ?
- Eh işte en azından yorgunluğu attım biraz.
- Bak evladım seni Şemsettin efendi ile tanıştırmak istiyorum.
- Memnun oldum ben Yusuf.
Elini göğsüne götürüp hafifçe başını eğdi Şemsettin efendi. Sanki burada zoraki bulunuyor gibi bir hali vardı. 55 60 yaşlarında orta boylu, zayıf, mas mavi gözleri vardı. Normalde insanların tipi heleki gözleri hiç dikkatimi çekmez. Fakat öyle keskin öyle derin bir bakışı varki , insanın yüzüne değil ruhuna bakıyor sanırsın. Beni baya etkiledi.
- Hadi canlar namaz vakti geldi. Eda edelim sonra sohbetimize devam ederiz.
Caminin kapısına ilerlerken Rahmi baba ve ben bir kaç adım geriden ilerliyorduk. Kulağıma hafifçe fısıldadı
- Görünüşü seni aldatmasın evladım, aksi ve huysuz görünür, az konuşur. Lakin ...
Camiye girince sustuk.

- Allah kabul eder inşallah canlar.
- Amin.
- Amin.
- Şemsettin efendi! Bilirim ki uzun lafı sevmezsin. O yüzden direk konuya gireceğim.
- Estağfurullah.
- Yusuf öz evladım gibidir ve ahretliğim Ahmet efendinin bana emanetidir.
- Nayi Ahmet efendinin oğlumu?
- Evet. Düşündüm ki sana yaren, Yusuf'a da bir rehber lazım. Sen ona zanaat öğretip rehberlik etsen, oda sana çırak olup yarenlik etse olurmu ?
- Rahmi baba ben bana tahammül edemezken sen yanıma can getiriyorsun. Affet ama olmaz.
- Dur hemen kestirip atma yahu. Çocuk değil ki Yusuf seni yorsun. Hem onunda haberi yoktu. Sen ne dersin evladım. Yusuf Yusuf !
Hala gördüğüm rüyanın etkisindeydim. Allah'ım neydi gördüklerim, bir anlamı varmıydı ?
- Yusuf evladım iyimisin ?
- Heh! İyi iyiyim baba. Dalmışım özür dilerim.
- Estağfurullah evladım. Bir sıkıntın varsa söyle .
- Yok bir sıkıntı. Sadece sabaha karşı bir rüya gördüm çok etkilendim. Onu düşünüyordum.
- Anlatırmısın ne gördüğünü ?
- Derin ve zifiri karanlık bir kuyunun içindeydim. Yardım istiyor bağırıyorum, tırmanmaya çalışıyorum fakat ne fayda kayıp yere düşüyorum. Yerde iken birden bedenim bir kamışa dönüşüyor. Uzuyorum, uzuyorum kuyunun boyunu dahi geçiyorum. Sonra yüzü karanlık bir adam geliyor beni kesiyor. Hafif bir ney sesi duymaya başlıyorum. Hafif ney sesi an be an coşmaya başlıyor . Gökten mi toprağın altından mı geliyordu. Gök kadar berrak toprak kadar yumuşak. Bu bir alet sesi olamazdı. Derken yavaş yavaş ses alçaldı ve sustu. Sonra yüzü karanlık adam beni yere bırakıyor ve anlıyorum ki o ses benden geliyormuş. Bu sırada nefes nefese uyandım. O kadar tesirinde kaldım ki rüyanın hala yaşar gibiyim.
Rahmi baba ve Şemsettin efendi göz göze geldiler birden.

Nayi : Ney üfleyen kişi, Neyzen⁠⁠⁠⁠

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 13, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FAKİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin