"HEVAL"

69 3 3
                                    

Heval
Bir buçuk saatlik uçak yolculuğunun sonunda yorulmuştum. Valizimi alıp otele gitmek üzere ilk gördüğüm taksiye bindim. Taksi 15 km kadar ilerlediğinde Mardin tüm muhteşemliğiyle karşımdaydı. Mezopotamya'nın gözdesi, Güneydoğu'nun incisi. Bu gizemli şehir beni adeta büyülemişti. Hele o arka sokaklar, muazzam taş evler... İşte kalacağım otel de o tarihi binalardan biriydi. İçeri girip yorgunluğumu dindirmek için hemen kendime bir Türk kahvesi söyledim ve toplantı notlarıma son bir kez göz attım. Öğleden sonra Mardin'in en büyük şirketlerinden biriyle ortaklık anlaşması imzalayacaktım. Şanslıydım. Ufak bir şehir turu yapmak için yeterli vaktim vardı. Valizimi resepsiyon görevlisine bırakıp odama çıkarmasını rica ettim ve otelden ayrıldım. Yalnızdım. Rahmetli annemin , ölmeden önce görmek istediği fakat göremediği buram buram tarih kokan sokaklardaydım. Ben de bu şehri sadece küçükken izlediğim bir filmden tanıyordum.
Dar sokaklarda dolaşıyordum. O da neydi? Kulağıma derinden bir ağlama sesi geldi. Küçük bir kız çocuğunun sesini andırıyordu. Sol tarafıma baktığımda onu gördüm. Yavaşça yanına yaklaştım. Başını kaldırıp bana baktığında o simsiyah gözlerindeki hüznü farkettim. Neden ağladığını sordum. Eliyle önündeki bez mendili işaret etmekle yetindi. Şaşkın bakışlarla onu süzmeye başladığımda kelimeler yavaş yavaş ağzından dökülüyordu. "Yine , yine dayak yiyeceğim.  Eve bu kadar parayla dönersem, babam... Hıçkırıklara boğuldu, konuşamıyordu. Elinden tutup ayağa kaldırdım. Korkudan avuç içleri terlemişti. Doğruca yolun karşısındaki küçük kafeteryaya götürdüm. Sıcak bir çorba söyledim. O ise elleriyle yüzünü kapatmıştı. Belli ki kendinden utanıyordu. "Sana yardım edebilirim. Seni bu hayattan kurtarabilirim. Tabi eğer sen de istersen." dedim. Gülüyordu. Ellerini yüzünden çekti. Yaşlar gözlerinin kenarındaki siyahlığı, hatta bütün yüzünü yıkamışlardı. Dudaklarının kenarında o sokakta iken gördüğüm, pişkin çizgiler yoktu. Bu, on beş yaşında, hatta daha küçük bir kız çehresiydi. Şikayet dolu bir sesle, dudakları titreyerek sordu:
"Niçin bana böyle şeyler söylüyorsunuz
Niçin siz..."
Bu çocuk sesi, bu kalınlaşmamış, bu yalvaran çocuk sesi..."
"Niçin bana yardım etmek istiyorsunuz? Hem bunu nasıl yapabilirsiniz ki; ya babam, sizin de başınız derde girer. "Hayır ne sana ne de bana hiçbir şey yapamaz. Polisi arayıp senin için yardım isteyeceğiz." Şimdi gözlerinde ufak da olsa bir umut ışığı parladı. Polisi arayıp bulunduğumuz yerin adresini verdik. Kısa süre içinde gelmişlerdi. İkimizi de araca aldılar. Bu defa yüzünde belirsiz bir ifade vardı. Endişe , korku , mutluluk hangisi çözemiyordum. Polisin sesiyle ikimiz de irkildik. "Adın ne kızım senin?" Ürkek bir sesle: "Heval , Heval Aras.
_ Kaç yaşındasın Heval sen?"
_ 14 efendim."
_ Annen baban neredeler?
_ Annem iki sene önce öldü. Babam ise bana zorla dilencilik yaptırıyor. Eve az parayla dönersem de bana dayak atıyor. Sesi artık çatallaşmıştı. Gözlerinden ince ince yaşlar süzülüyordu. " Tamam kızım, her şey düzelecek, bir daha o eve dönmeyeceksin. Seni biz devlet olarak koruma altına alacağız. Okuluna da bundan sonra devam edeceksin." dedi bu sefer yan koltuktaki amir. Her şey çok güzel olacak...
_ Kemal Bey, Kemal Bey, uyanabilirsiniz. Ameliyatınız başarıyla tamamlandı. Bugün yoğun bakımdan çıkıp odanıza geçeceksiniz. Bir haftaya kadar da taburcu olursunuz.
_ Her şey için teşekkürler doktor hanım.
Gözüm yakasındaki isimliğe takıldı. "Doç. Dr. Heval Aras." Gözlerine baktığımda o tanıdık hüzün yoktu artık.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 14, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HEVALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin