Giriş

671 55 20
                                    

Ağaç yaprakları dallarından süzülerek ayrılıp, doğayı turuncu bir örtüyle sıcak bir sekilde sarmalıyordu. Rüzgar,ormanda ev sahipliği yapan ağaçlarına şarkı söylettiriyor, orada ki yaşayan canlılara işitsel bir şölenin zevkini sunuyordu. Bir sonbaharın en iyi yanı ise yapraklar ne kadar toprak üzerinde ki renk esitliğini bozsa da, ne kadar doğa kendi topraklarını turuncu bezeli yapraklarla kirletse de(!) muhteşemliğinden bir an bile olsun ödün vermiyordu.
Farklı türdeki çam ağaçları ve yeni ıslanmış toprağın kokusu bütün ormana yayılmıştı. Sehun çam ağaçlarını çok severdi. Sivri dikenli yaprakları diğer ağaçların yaprakları gibi değildi. Çam ağacı yaprakları kışın dökülmez, üzerlerine yağan bembeyaz kar onları yıldırmazdı. Kış aylarında her zaman kasabanın arkasında kalan bir tepeye çıkar, karın süslediği ormana bakınırdı. Ormanın diğer tarafında sıralanmış dağlar, sisli zirveleri, eteklerinde ki ufak ağaç topluluğu sanki birer ressamın elinden çıkmışcasına özenle yerleştirilmiş gibiydi.

Kış ayına girmeye daha bir kaç ay kalmasına rağmen havanın soğuğu ten yakıyordu. Üzerinde ki kalın pelerinine sokulup, yapraklar arasınsa ilerlerken ağaç dallarının çıkardığı hışırtı sesleri havaya karışıyordu. Akşam olmasına az bir vakit kala baykuşlar ve cırcır böceklerinin sesleri ormandan hiç eksilmezdi ama daha gece çökmemesine rağmen hayvanlar huzursuzca sesler çıkarıyordu. Uzaktan gelen kurt uluma sesleri bu günün diğerlerinden farklı olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Sesler, ürpermesini sağlıyordu. Adımlarını hızlandırdı bir an önce kasabaya gitmesi gerekiyordu.

"Fener almalıydım" Pişmanlık dolu bir sesle mırıldandı. Daha gece olmasa bile ormanın içinden kasabaya ulaşan patikayı yarılayamamıştı. Güneş dağların arkasına saklandığında, orman karanlığa bürünür sabah ki huzur dolu ormanın yerini ruh ürperten bir ağaç topluluğundan başka bir şey almazdı. Havanın kızıllığı Sehun'a gecenin çok da uzakta olmadığını fasıldıyordu. Koşabilirdi ama bu sadece ormanda ki vahşi hayvanları sese çekilmesini sağlardı.
Patikayı ikiye ayıran yola geldiğinde duraksadı. Önünde ki koca çınar ağacı bu patikanın bekçiliğini yapardı. O yol göstericiydi üzerinde tahta plakalar çiviyle çakılmıştı. Çürümeye yüz tutmuş tahta parçası ok işareti ile sağ tarafta ki patika yolunu gösteriyordu. Bu yol gitmesi gereken kasabanın yoluydu. Diğer tarafa göz ucuyla baktı bu yol ise ormanın iç taraflarına doğru uzayıp giderdi. Halk orayı lanetli sayardı bu yüzden o tarafı gösteren tahta plakanın üzeri kesici bir aletle kazınmıştı.Plakanın üzerine saplanmış bir balta, düşüncelerini doğrulamasını sağlamıştı. Patikanın girişini kapatan bir çit örülmüştü. Çit çok da sağlam değildi. Üç parçadan oluşuyordu ve ortadaki çoktan kırılmıştı. Çitin sağında ve solunda kalan uzun tahta çubuklarına ise "tehlikeli" yazıları yazılı birer tahta plaka çakılmıştı. Sehun o tarafa yani halk adıyla "Ateş Krallığına" hiç gitmeyi düşünmemişti. Çünkü ora hakkında anlatılan efsaneler tüyler ürpertiyordu. Her gün bu yoldan geçmek zorundaydı çünkü ormanın diğer tarafında kalan kasabada, küçük bir terzi dükkanında çalışıyordu. Bayan Violet, yaşlı, kamburu çıkmış, yüzüne onca yaşanmışlığın, zorluğun çizgileri çekilmiş tatlı bir kadındı. Bazen de huysuz ve aksi bir kadındı.

Kralın yeni çocuğu olduğunda ya da prensin ve ya prensesin evlendirildiği günlerde Kral halkın eğlenip, gülebileceği bir şölen yaptırırdı. Bu şölene bütün dost kasabalar katılır, içkili, yemekli güzel saatler geçirirlerdi. Bu zamanlarda Bayan Violet'in dükkanı dolup taşardı. Erkekler güç ve paralarını yarıştırırken kadınlar güzelliklerini ve zerafetlerini yarıştırırdı. Bir nevi gösteriş şöleni sayılabilirdi ama Sehun'un bununla bir sıkıntısı yoktu çünkü sayesinde Yaşlı Bayan Villet'in kasasına biraz daha para giriyordu.

Ateş Krallığı bir efsane olmasına rağmen Sehun her zaman ilgili olmuştu. Genç ve zalim bir Kralın elinde olan gizli bir Krallıktan söz ediliyordu. Ejderhaların kalelerinde bekçilik yaptığı saf kötülükten oluşan bir Krallık... Surları bir bir dağ kadar yüksek, heybetli ve bir o kadarda güçlü imiş en azından anlatılanlar bunlardı. Ateş Krallığı efsanesi çocukları ormanın tehlikeli taraflarına girmemesi için uydurulmuş bir efsane olduğu söylense de Sehun orada farklı bir şey olduğunu biliyordu. Eğer bir çocuk ormanda kaybolursa o tarafa bakmazlardı bile çünkü orada kaybolmuş bir insanın geri dönülmeyeceğine inanılıyordu.

Bir adam hariç.. Kasabada kimse ona inanmasada Bay Alfie oraya gittiğini o Krallığı gördüğünü iddia ediyordu. Bay Alfie, orta yaşlarda olmasına rağmen oldukça yaşlı görünen bir insandı. Sakalları ve dağınık saçlarıyla kirli bir görüntüsü vardı. Büyüklerle pek iletişimi yoktu genelde kasabada ki yaramaz çocuklar onunla uğraşırdı. Kirli kıyafetleriyle her sabah açılan sabah pazarına gelir bir kaç çeyrekliğiyle balık alırdı. Sehun onun için üzülüyordu bir kaç kere onunla konuşmaya çalışmıştı ama o sanki Sehun lanetliymiş gibi hemen oradan uzaklaşmıştı. Ama bir keresinde uzaklaşırken çok kısık da olsa ona bir şeyler söylediğini duymuştu daha doğrusu kendi kendine mırıldanıyormuş gibi bir hali vardı.

"Yapraklar dökülürken Krallığın kapıları açılır. Senin için gelecekler. Senin için, senin için..."

Belkide çocukları kendinden uzaklaştırmak için söylediği masallardan biriydi bu yüzden Sehun bu sözcükleri kulak arkası etmişti.
Patikanın aşağısında kalan yılan gibi kıvrılan derenin suları kış aylarına yakın gürleşir, hiddetle akmaya başlardı. Daha fazla düşüncelere dalmadan kasaba yoluna dönerek ilerlemeye başladı. İlerledikçe suyun sesi artıyordu. O an da su sesi dışında farklı bir ses daha kulaklarına ulaşmıştı. Hemen dikkat kesildi bir haydut ya da vahşi bir hayvan olabilirdi. Gözleri etrafı tararken adımlarını durdurdu. Güneş ışınları ağaç dalları arasında kristal berraklığında parıldıyordu. Kulaklarını sese kabartıp neyin çıkardığını düşünmeye başladı eli yavaşça pelerinin altında ki hançere kayıyordu. Bayan Violet ormanda ki yolu kullandığını bildiği için zorla verdirmişti. Kuru yaprakların çıkardığı hışırtılar adımların ona yaklaştığını kanıtlar nitelikteydi. Ağacın arkasına saklanmaya niyet etmisti ki mırıldanma sesi duydu. Daha çok normal cümleleri melodileştirerek düzensiz ritimlerin oluşması gibiydi.

"Benim güzel balığım. Lalala~"

Beyni hemen çalışarak sesin sahibini bulmaya çalıştı. Bu boğuk ve çatlak ses balık nesnesiyle birleşince ortaya çıkan sonuç Bay Alfie'di.
Rahatlamayla karışık nefesini üfledi Bay Alfie korkutucu görünebilirdi ama baska birilerine zarar verebilecek bir insan değildi.

Gri kirli balıkçı beresiyle görüş alanına giren Bay Alfie, Sehun'u daha görmemişti. İki büyük balığıyla ilgileniyordu. Sehun olduğu yerden onu izlediğinde ilk defa onu gülümserken görüyordu. Genelde düz ve ya sinirli surat ifadeleri ile dolaşırdı kasaba sokaklarında. Balıklar onu mutlu etmiş gibi görünüyordu.

Görünebilmek için bir kaç kere öksürdü Sehun. Bay Alfie'nin kafası hızla Sehun'a dönerken gülen suratı bir anda silinmişti. Korkmuş görünüyordu.
Sehun ona gülümsemek isterdi ama onun kendisine bakan korkmuş ifadesi bu isteğini içinde tutmaya zorlamıştı.
"Bay Alfie" dedi Sehun.

"Hava birazdan kararır orman bu saatlerde tehlikeli olabilir."
Sehun, onu uyarıyordu. Orman geç saatlerde tehlikeli oluyordu ve Bay Alfie kendini koruyabilir gibi biri durmuyordu.
Bay Alfie, ilk önce soğuktan çatlamış bakımsız parmaklarıyla sert sakalını karıştırdı. Bir kaç adım atıp Sehun'un yanına geldi ilk defa bu kadar yakından görüyordu.
O sakalın ve pis görüntüsünün altında gökyüzü mavisi gözleri bir mücevher gibiydi. Yakışıklı bir adamdı. Eğer üzerindekiler kalın ayı kürkü ve kirlenmiş beyaz tuniği olmasaydı temiz ve pahalı kıyafetler giyseydi kasabada ki her kadının ona gönlünü kaptırmasını sağlayabilirdi. Ama Bay Alfie bunlarla ilgilenmiyordu o elinde ki balıkları kasabada ki en güzel kadına bile değişmezdi.

"Kapılar açıldı Sehun" Boğuk bir sesle Sehun'un açık kahverengi gözlerine bakarak konuştu.

"Bay Alfie." Sehun yutkunurken zor konuştu. Bay Alfie adını nereden öğrenmişti.

"Hangi kapıdan bahsediyorsunuz?"

Bay Alfie, Sehun'a son kez bakıp yanından geçerek ormanın derinliklerinde gözden kayboldu.Bay Alfie, Sehun'u uyarıyorudu.

'Senin için gelecekler, senin için, senin için'

Sehun'un beyninde Bay Alfie'nin önceden söylediği sözler yankılanırken nefesini tuttu.

Kuru bir yaprak havada naif bir edayla süzülüp Sehun'un geniş omzuna kondu.

Yapraklar dökülüyordu...

The Kingdom (SeKai)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin