GECE'NİN FISILTISI -3

2.1K 122 3
                                    


Bir süre bakıştık o yeşil gözlü adamla.

Yüksek sesle

"İsmin ne?" dedi.Sesi çok düzdü.Kusursuz denelikecek kadar mükembeldi.

Ama o kusursuz seste bir korkunçluk vardı.Korktum cevap vermedim sonra büyük 3 adımla yanıma ulaştı.

"İSMİN NE? DEDİM SANA" ELİNİ KALDIRDI VURMAK İÇİN KORKUMA

"Gece" dedim fısıltı ile.

"SOY İSİMİN?"

"Gün-ey" dedim korktuğumu yine beli ederek.

"Benimle geliyorsun küçük hanım"

"Seninle gelmek mi? kafayı mı yedin? "dedim hızlıca

Yere eğildi ve bir bira şişesi aldı.

Sonra yanıma daha da yaklaşması sanki mümkünmüş gibi yaklaştı "tatlı rüyalar küçük" dedi ve kafama bira şişesini vurdu karanlıkla saklı bir diyara uçtum adeta siyahla kapı bir diyar simsiyah.

***

Gözlerimi açtığım da bir arabadaydım. Yanıma baktığım da yeşil göz hem araba kullanıyor hem de çok sakin bir sesle telefonla konuşuyordu. Emniyet kemeri takılı değil alkol kulanmış hızlı kullanıyor ve kim belir belki ehliyeti de yoktu. Şuan TRAFİK CANAVARI bir adamla aynı araba da olmak.

Ayağımda ki ayakkabıyı çıkardım ve Trafik Canavarının kafasına hızlıca vurdum.

Biraz afalladıktan sonra arabayı kenara çekti kapıyı açmak için elim gittiğinde "tık" sesiyle ile kapıyı kitlediğini anladım.Telefonu kapattı ve bana döndü.

"Şimdi sana ne yapayım?"

"Abi seni bir bulsa ağzından kan gelinceye dek döver bak benden söylemesi."dedim tehtit ederek.

İleri doğru bakmaya devam ettim. Birden ağzımda oluşan acıyla ağzıma yumruk attığını anladım.

Ağzımda oluşan Paslanmış demir tuz karışımı tattan dolayı dudağımın patladığını anlamam da pek uzun sürmemişti.

"Abin bana yapınca ödeşiriz" dedi gülerek.

Ormanlık bir yola girdik ama öyle pek kulanılmayan yaşam yeri olduğundan emindim 10 ya da 8 tane ev vardı brlki de daha az hızlı kulanıyordu sayamıyordum bile.

Her evin kapısının önünde siyah elbiseler, siyah gözlüklü en az 5 adam vardı. Tekin yerler değildi buralar.

Hem nasıl bulmuştu ki burayı?

2 katlı açık gri ve koyu griden oluşan taş bir evin önünde durdu.(MEDYA DA)

Hızlıca indi.

Sonra gelip kapıyı açtı.

Zorla çıkardı. Elimi öküz gibi sıktı .Bahçeye girdiğimiz de daha da şaşırmıştım. Her yer ağaç ve çiçeklerden oluşuyordu.

Altın renginden oluş çiçek dikkatimi çekti daha fazla dayanamadım ve hemen sordum.

"Şu altın renkli çiçeğin adı ne?"

" Black Eyed Susan" İngilizce miydi şimdi ismi?

"Türkçesi felan yok mu aklımda nasıl tutayım?"

"Güneşin şapkası" dedi yine elimi sert bir şekilde tutarak.

"Ama siyah kelimesi geçiyor"

"Buna bana değil ismini koyan piçlere sormalısın"

İlerlerken ağaçlara çevirdim gözümü ilk dikkatimi çeken kalp şeklinde ki çiçeklerdi pembe renkteydi.

Çekinerek.

"Şunun ismi ne? Pembe kalp şeklinde olan."

" Bleeding Heart"

"bana Türkçesini söyle"

Sabır dilenerek.

"kanayan kalpler"

Sorularıma o kadar isteksiz cevap vermesine rağmen sonuçta çiçek ismini öğrenmiş miydim?öğrenmiştim.

Kapının önüne geldiğimiz de Elini cebine soktu ve siyaha boyanmış anahtarı çıkardı.

Kapının deliğine anahtarı soktuktan hemen sonra kapıyı ağır ağır açtı.Sonra beni  içeri gelişi güzel attı.

Etrafa baktım.Gri renkte L koltuk aynı renkte bir ayna.
Siyah masa kırmızı sandalyeler.
Daş duvararla kaplı yer şömine etrafın da siyah minderler yerde gri sade bir halı gri perdeler saksılarla süslemiş bir sehba ve ufak ayrıntılar.

Yeşil göz yanıma gelip tekrar kolumu sıkıca kavrayıp aşığı kata indirdi.

Kocaman koludor da sadece 2 tane kapı vardı yan yana.
Sonda ki kapının kolpunu çevirdi ve kapıyı açtı.

Beni odaya attıktan sonra kendi de girdi ve kapıyı kapattı.

"Telefonunu ver bücür"

"Ne?telefonum yok ki?" dedim telefonum mu almak mı?

Hızlıca üzerime atlayıp arka cebimden telefonumu alıp üzerimden kalktı.Sonra hızlıca
telefonumu duvara attı.

"Uyu" dedi emir vererek

Yavaş adımlarla kapıdan çıktı ve hızlıca kapıyı kapattı.

en fazla 10 saniye sonra kapıyı kitlediğine dair ses odada yankılandı.

Odaya şöyle bir göz attım.

Kırmızı duvarları vardı.Lamba iyi sıkıştırılmamış ve bu nedenle yanıp sönüyordu.
5 tane sandalye vardı.
Hemen yanın da 2 pike 3 bataniye bulunuyordu.
Yaslandığım duvar da Siyah saat vardı. Ama Akrepi yoktu.

Bir de küçük bir koltuk vardı.

Sessizlikyen nefret ettiğim için dışımdan konuşmaya başladım.

"Yeşil göz,  aslın da dışarda herhangibi bir yerde karşılaşsak cana yakın eğlenceli birine benziyor derdim.Hımm Kindar birine benziyor tehlikeli olduğu tipinden anlaşılmasa da gözleri korkutucu bakıyor" dedim

"Tam bir dengesiz,boyu uzundu ismini bilmiyordum ama tahmin etme hakım olsa kesinlikle Ateş ve ya Savaş derdim her halde."

sustum bir iki dakika.

"Sessizlikten nefret ediyorum"

"Kırmızı renkten nefret ediyorum"

"Korkmaktan nefret ediyorum"

"Şu piç saattin burada öyle "tik tak" gibi çıkan sesten nefret ediyorum" dedim fısıltı ile.

Ağlamaya başladım hızlıca.

Ayağa kalkıp kapıya hızlıca vurmaya başladım.

"Yeşil göz!Çıkar beni buradan"

GECE'NİN FISILTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin