"Hey Kim! Yavaş yoksa düşeceksin " derdi hep annesi, Kimberly yeşil mısır tarlalarına doğru kıkırdayarak koşarken. Aslında onu bu kadar şimartan iri gözlü, kaba ve tuğla renkli sakallarıyla arkasından kovalayan babasından başkası değildi. Babasından almıştı o hayatın bütün canlılığını içinde toplamış turuncu renkli upuzun saçlarını. Hep neşeli ve hep hayat doluydu o yıllarda.
Daha on üç yaşındayken, babasını ve annesini kaybetmişti. Dedesi ve ninesi ile dağ evine gittiği sırada kasabalarına dört gün boyunca yağan yağmur, toprağı gevşetmiş ve ağaçlar artık sağlam basamaz olmuştu toprağa. Babasının dördüncü yaş gününde Kimberly için kurduğu salıncağın olduğu büyük meşe ağacı, yüksek bir gürültüyle düşen yıldırımın kuvvetine dayanamayıp Munro ailesinin evinin üzerine devrilmiş ve Kimberly'nin hayatı bir anda değişmişti. Artık annesi ve babası yoktu.
Yıllar hızla geçmişti. Temmuz'un sıcağı bütün calılığıyla Kimberly'nin saçlarını parıldatıyordu adeta. Doğum günü de iki gün sonraydı. On dokuzuna adım atacaktı babasının güzel Kim'i. Dedesinin gizlice çevirdiği işlerden şüphelenmişti. O bol kahkahalı, üç çift parlak gözün sürekli gülümsediği kahvaltılardan sonra kayboluyor ve her gün tam olarak iki saat boyunca ortalarda görünmüyordu.
-"McConall, gelirken fıstık ezmesi de alır mısın, biliyorsun Kim'in favorisi ve hiç kalmadı" dedi Sarah, Kimberly'nin parlak gözlerine gülümseyerek bakarken.
McConall, siyah ve uzun paltosunu alıp, başını onaylarcasını sallayarak evden bir şey demeden çıktı.
-Aramızda kalsın ama deden senin için bir şeyler hazırlıyor!
-Ama babaanne! Biliyorum ben de farkındayım fakat dedemin sürprizini bozmak istemiyorum.
Sarah kıkırdadı. Kocasının sürprizlerini mahvetmeye bayılırdı. Çok farklı bir haz alırdı. Her ne kadar bilse de, Kim'in sürprizi olduğu için bu kadarıyla yetinmeye karar verdi. Hem bu kadarı bile onu fazlasıyla mutlu etmeye yetmişti. Aradan yine tam iki saat geçmişti ve McConall ihtişamlı ve bir o kadar da şirin tavırlarla kapıda belirdi. Kimberly ilk önce dedesini kucakladı ve sonra elindeki torbaya saldırdı. Aradığı fıstık ezmesiydi elbette. Ve işte orada! Eline koca kavanozu alır almaz kapağın açtı ve parmağını daldırdı. Kocaman bir lokmayı afiyetle mideye indirmesiyle gözlerinin de büyümesi bir oldu.-Seni seviyorum yaşlı kurt! Seni çok seviyorum.
Akşam olmuştu ve dedesi salonun tam ortasında duran tekli koltuğa oturmuş haberleri izlemeye dalmıştı. Kim mutfağa babaannesine yardım etmeye giderken televizyonda gördüğü bir haber dikkatini çekti. Oracıkta durdu ve izlemeye daldı.
-Gün geçtikçe robot resimde gördüğünüz 40'lı yaşlardaki erkeği gördüğünü iddia eden insanların sayısı artıyor. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre öylece beliren adam, insanları 'onlar'ın geldiği konusunda uyarıyor ve son zamanlarda gördüğü rüyaları soruyor. Sonra da oldukları yerden uzaklaşıyor. Ülke çapında görülen bu adamın mental sorunları olduğu düşünülüyor.
-"Sapık sosyopatlardan birisi daha!" diye seslendi Sarah mutfaktan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aralarında
Science FictionHer canlı ölür. Dünyanın tek genel geçer doğrusu budur. Peki ya bir dünya yoksa? Evren. Ya sonsuz sayıda evren varsa? Bu evrenlerin hepsini aynı anda yaşadığınızı bir düşünün. Ölmediğinizi, yahut her geçen an tekrar tekrar öldüğünüzü... Karışık mı g...