Saatimin zil sesiyle uyandım.
Pencereden baktığımda hava daha aydınlanmamıştı. Üzerimdeki yorgunluğu bir türlü atamıyordum. Halbuki dün gece oturup saatlerce sayısız film seyretmiştim.Aklım ermiyor insan oturmaktan yorulur mu? Neyse lavaboya gittim ve suratıma bir kaç defa su serptikten sonra anca kendime gelebilmiştim. Aynaya baktım ve uzun,belimin ortasında, kumral renkli saçlarımı taradım. Ah!ne kadarda güzelim. Kaşlarım hariç resmen kaşlarım arabaların arkasında yazan ''beni yıka'' yazısı gibi ''beni al ,bir şekle sok ,çok uzadım''diye haykırıyordu. Odama geçtim ve iki kapaklı ahşap dolabımı açtım. Kahretsin! kıyafetim yoktu. Hep aynı şeyleri giymekten bıkmıştım artık. Sadece giymediğim beyaz dizimin hemen üzerinde bir elbisem vardı. Artık ne yapalım giymek bu güne kısmetmiş. Elbiseyi dolaptan çıkarttım ve ütülemek için ütünün fişini taktım. Ah! ütü çalışmıyor. Daha yeni kafam dank etmişti. Dün gece mahallede ki inşaat çalışması nedeniyle elektiriği kesmişlerdi. Oha ne yapacaktım eğer biraz daha geç kalırsam üniversite hayatım başlamadan bitecekti. Hemen pencereyi açtım ve sinirimden ne konuştuğumu bilmeden ''Allah belanızı versin. inşallah o inşaat direkleri başınıza düşer de hastanelik olursunuz. Elektiriği kesmek için bu günümü buldunuz.'' diye bağırdım. Resmen ağzımdan çıkanları kulaklarım duymuyordu. Benden on yaş büyüklerime nasıl bu kadar terbiyesizce davranırdım. Daha söylediklerim yeni fırından çıkmışken karşı binadaki menopoza yeni girmiş meral teyze elindeki buz ile ''Kızım ayıptır öyle denir mi amcalara.'' diye lafa girdi. Allahım çıldıracaktım. Hemen odamın penceresini kapattım ve koşarak dolabın kapağını açtım. Görünüşe bakılırsa eski kıyafetlerimi tekrar giymek zorundaydım. Yüksek bel siyah pantulonumu ve üzerine de beyaz göğüs bölgesinde ''LONDON'' yazan salaş bluzumu çıkarttım. Acele olmam lazımdı. Ayağımdaki şortu sıyırdım ve ipli buluzümü cıkattım . Hemen dolaptan çıkarttığım pantulonumu ve buluzümü üzerime geçirdim. Şükürler olsun ki aynanın karşısına geçebilmiştim. Saçlarımı sabah taradığım için hiç ellemedim.Bal sarısı gözlerime bir eyeliner çektikten sonra artık hazırdım. Kahretsin! daha kuaföre uğrayıp isyan bayrakları kaldırmış orman kaşlarımı aldıracaktım. Dış kapının önüne çıktım ve siyah spor ayakkabımı ayağıma geçirdim. Aptal kafam kimliğimi,telefonumu,cüzdanımı ve kayıt formumu almayı unutmuştum. Ayakkabılarımla yere basa basa içeriye geçtim ve odamdan siyah sırt çantama eşyalarımı koydum. Kapının önüne çıktığımda gözüm kolumdaki saatime kaydı. Kayıtların bitmesine tam iki saat kalmıştı. Kapıyı hızlıca çarpıp apartmanın merdivenlerinden indim. Bu konuda şanslıyım ki kuaför apartmanımızın altında ki dükkandı. Dış kapıyı açtım ve dışarıda boğucu , sıkıcı ve sıcak bir hava vardı. Kuaförün kapısını ittim ve içeriye girdim. Çok şükür ki kuaförün kılimaları açıktı. İçerinin soğuk ve ferahlatıcı havasını iliklerime kadar hissetmiştim. Kuaför koltuğuna oturdum ve hemen hacer teyze kaşlarımı alması için çağırdım. Hacer teyze benim oturduğum dairenin sahibi. Sağ olsun üzerimde büyük bir emeği var . Aç olduğum zamanlar mis kokulu yemeklerinden bana getirir , yemek yerdik. Yemeğin ardından da bol köpüklü türk kahvesi ooh mis. Yani beni açlıktan kurtarırdı. Açlıktan kurtarmayı bırak bütün dert ve sıkıntılarımı dinler bana teselli verirdi ve annemin babamın bana vermediği şefkat ve sevgiyi verirdi bana. O kadar iyi o kadar tatlış bir insan ki canım hacer teyzem benim. Hacer teyze kaşlarımı aldı ve ''bir daha bu kadar uzatma kız elim ağrıdı '' diyerek gülmeye başladı. ''Hacer teyze sınav stresi işte vaktim mi oluyor '' dedim ve kendimi bunaltıcı sıcağa bıraktım...
ARKADAŞLAR İLK HİKAYEM BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENKLİ DÜNYAM
ChickLitParasızlık onu hayattan bıktırmaya yetmişti. Bir meslek sahibi olmayı iple çekiyordu fakat önüne gelen engeller onu bu çabadan alıkoyabilecek mi bilen yok