Umut

12 2 1
                                    

**Lütfen okuduktan sonra yazmaya devam edip etmemem konusunda  yorum yapın.**

 Sokaktan gelen çığlık sesiyle uyandı. Penceresinden dışarıya bakınırken gördüğü rüya hakkında düşünmeye başladı. Aynı yüzü kaçıncı kez rüyasında gördüğünü sayamıyordu bile ama bu sefer farklıydı bütün rüyalarda ağlayan o yüz bu sefer gülüyordu.

 Bir bilim insanı olarak,-düşünmesi gereken daha önemli şeyler varken- bu rüya hakkında bu kadar düşünmeyi kendine yakıştıramadı.

 Çalışmak istiyordu, saattin kaç olduğu umrunda değildi. Çalışması gerekiyordu çünkü çalıştıkça kendini kurtuluşa daha yakın hissediyordu, çalıştıkça umudu güçleniyordu ama çalışmak için sabahı beklemekten başka şansı yoktu.

 Yıllar önce atmışlardı bu fikri ortaya ''Devlet'' denen o işkence kurumundan kurtulmak için. Yapay zekaydı onların umudu. Eğer yapay zeka hayalleri gerçekleşirse insanlara gösterebilirlerdi. Ayaklanma başlatabilirlerdi. Kendisi bu bataklıkta büyümüştü, zaten kendisini kurtarmak için değildi bu mücadele. Her gün yeni çocuklar geliyordu bu bataklığa, onun mücadelesi devlet onları rahimden düşen sıradan et parçalarına dönüştürmesin diyeydi. 

 Kitaplığına doğru yürüdü. Okumaktan çok hoşlanıyordu. Ona bu tutkuyu barışı anlatan kitaplar kazandırmıştı. Sahi bu dünya nasıl böyle kitaplara ihtiyaç duyulacak kadar kötü bir yer olmuştu? İlk tetiği kim çekmişti, neden çekmişti? Neden başlamıştı bu savaş? Kaç insan ölünce bitecekti? Biteceğine tüm kalbiyle inanıyordu. Onun umudu bu dünya kadardı ve belki de umudu olmasa bu duvarlar arasında kuruyup giderdi.

 Aynaya baktı, göz altları uykusuzluktan morarmış ve biraz kilo almıştı. Yadırgamıyordu bu halini. Son zamanlarda aynaya bakacak zamanı bile bulamıyordu. 

 Zaten aynaya bakmaktan, vapura binmekten hoşlanmazdı. Eve geldiği saatte yayınlanan çizgi filmleri seyreder çığlık seslerini duymamayı denerdi ya da her şeyi kapatıp Devlettin gövde gösterisini -çığlık seslerini- dinlerdi. Her defasında ölenin kim olduğunu düşünürdü, içine bir acı düşer daha da hırslanırdı. Kendini bildi bileli vardı bu sesler. ''Devlet'' gelmişti. İnsanlardan insan olma hakkını almıştı. Onların istemedikleri saygı duyma hakkımız yoktu. Onlar istemedikçe düşünme hakkımız yoktu. 

 O çığlıklar insan olanların çığlıklarıydı işte. İşkence evlerinden ülkenin dört bir tarafına veriliyordu o sesler. Bir gün orada çığlık atanın kendisi olacağını biliyordu. Yine de yoktu korkusu. Elin de sonunda ölecekti zaten bunun umudu için olması bir onur olurdu.

 Yasal ismi halk bilim birimi olan bir kurumda, hiç bir gelir sağlamadan çalışıyordu. Ayrıca ek olarak çalıştığı kırtasiyeden aldığı maaştan mutfak masraflarını ayırıp kalanı çalışmalarına yatırıyordu. 

 Kasetçalara eski, üstündeki yazı okunmayan bir kaset taktı. Böyle nostaljik şeylerden hoşlanıyordu. Şarkı başlayınca yüzünde bir tebessüm oluştu. '' O mahur beste çalar, Müjganla ben ağlaşırız.'' 

Bir kez daha şükretti sanatın varlığına.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 01, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kurtuluş*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin