Kulağımı nazikçe okşayan müzik Ankara'nın soğuğunu anlamsız kılarken, içimde kozasından çıkmayı bekleyen kelebek kıpırtısına eşlik eden metalik bir renk var. Odama çekilip yeni edindiğim kitaplara kafa yormak istiyorum. Durak kalabalıktı, herkeste bir telaş, bir acele var. Her bir düşünce duraktan ayrılırken, karşıdan sırtında çantasıyla ağır adımlarla gelen bir kişi dikkatimi çekti. İnsanlara hiç dikkat etmezdim bu yüzden sık sık çarpışma olaylarıyla karşı karşıya kalırdım. Ama nedense siyah montunun içinde kaybolmuş, uzun boylu, saçlarından ve göz altlarından yorgunluk akan bu genç dikkatimi çekti. Tahminimce benden 2 yaş büyüktü. Yanıma gelip koluma dokunmasıyla irkildim."Pardon saatiniz varsa, saati öğrenebilir miyim?" Bir iki dakika gözlerine baktım ve "Özür dilerim"diyerek saati söyledim. Ve teşekkür ederek yanımda beklemeye başladı. Gözleri elanın çok açık bir tonuydu ve çok derin, keskin bakışları vardı. Aynı okulda mıyız düşüncesi zihnimde yerini alırken önümde beliren otobüs bu düşüncelerimi dağıttı. Otobüs kartını çıkartmak için elimi cebime attığımda ellerimin soğuktan uyuştuğunu fark ettim ve otobüse yöneldim. Yanımda yer alan gölge bana saati soran o gence aitti. Beklemediğim nazikçe bir davranışla eliyle benim geçmemi işaret etti ve arkamdan da o bindi. Cam kenarında kendime yer bulurken ela gözler yüzümü okşarcasına beni süzdü.
Konuşma isteği içimden geçiyordu ancak kelimeleri yan yana getirip konuşacak cesareti toplayamadım ve pes edip zamana bıraktım. O anda otobüsün ani freniyle sarsıldım ve hafif gülen kurumuş dudakların "Dikkat et" cümlesiyle kendime geldim. Konuşmuyorduk ama arada sırada gözlerimiz birbirini buluyordu. İçerisi çok mu sıcaktı bana mı öyle geliyordu diye iç geçirdim. Bu sırada siyah montum fermuarının gürültülü bir şekilde açıldı ve okulumuzun forması belirdi. Şaşırmıştım, inanamayıp tekrar baktım. "Aynı okuldaymışız" diyerek ruhsuz bir gülümseme attım. O da şaşırmış olmalı ki uzun süre cevap ver(e)medi. Bana sınıfımı, adımı ve benle ilgili bir kaç soru sordu. Bundan pek hoşlanmamıştım ama sorularını yanıtladım."Yoksa sen şu edebiyat yarışmasında yazısı büyük beğeni kazanan 9C'deki meşhur Özgün müsün" dedi. Söyledikleri karşısında afalladım ve şaşırdım."Ben 10C'den Alkım" dedi."Bir arkadaşın düzenlediğim edebiyat yarışmasına senin adınla bir yazı gönderdi ve öğretmenler çok başarılı buldu."Bir şey diyemedim."Beni senin katılmaman şaşırttı."diye de ekledi. Şok olmuştum. Sınıftan arada sırada konuştuğum arkadaşım Güneş biliyordu sadece bir şeyler yazmayı sevdiğimi. Cevap ver(e)mediğimi fark edince "Kalemin çok kuvvetli ve bende edebiyatı çok severim, seni sınıfımdan birkaç arkadaşımla daha tanıştırmak isterim onları seveceğini umuyorum" dedi ve yorgun, soluk suratına bir gülümseme yerleştirdi. Bende istemsizce gülümsedim.
Cebini karıştırdı ve buruşmuş bir kâğıt ve mavi bir kalem çıkardı, eliyle düzeltti, numarasını yazarak bana uzattı."Benim şimdi inmem gerek" dedi kapıya yöneldi ve otobüs durunca gözden kayboldu. Arkasından elimde duran kâğıda baktım rakamların kusursuz yazılmış olması ilgimi çekti. Son durağa gelince otobüsten indim ve eve doğru yürümeye başladım. Ama o duygusuz ve soğuk ortama girmek istemiyordum. Ağabeyimin evlenmesiyle de iyice yalnız kalmıştım, işi sebebiylede iki ayda bile zor görüşebilme fırsatı buluyorduk. Birkaç dakika geçmeden binanın loş ışığı yüzümü aydınlattı ve ayakkabılarımla zeminde tok sesler bırakarak ilerledim. Anahtarların sevimsiz şıngırtısıyla, çelik kapı açıldı ve yüzüme gelen sıcaklık hoşuma gitti. Işıklar kapalıydı. Antrenin ışığını açtım, ayakkabılarımı çıkararak ilerledim. Eşyalarımı kitaplığımın önüne attım ve montumla yatağa serildim. Ve buruşuk kâğıtla beraber telefonumu cebimden çekip masaya bıraktım. Ve uzaktan gelen annemin sesiyle yerimden doğruldum ve derslerimle ilgili vereceği nasihatleri dinlemeye kendimi hazırladım. Odama girdi ışığı açtı ve masamın yanında yer alan siyah kavisli sandalyeye oturdu."Liseye geçtiğinden beri derslerinin düştüğünün farkındasındır umarım "dedi boğuk ve biraz kinayeli bir sesle. Annem eczacıydı ve benimde eczacı olmamı istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPAN
Teen FictionSoğuk bir Ankara akşamı alınan buruşuk bir kağıt, sıradan bir edebiyat yarışması. İnsanlara zarar verebilir mi? İki kişiyi birden "kapana" sıkıştırabilir mi? -Bunun cevabı Özgün'de.-