Yağmurlu bir gündü. Dün akşamdan beri yağmur yağıyordu. İnsan dışarı çıkmak istiyor ama yağan yağmur buna izin vermiyodu. Camdan dışarı baktığımda elinde şemsiye ile geçen insanlar, arada sırada geçen arabalar dışında sokak sakindi. Biraz daha dışarı baktığımda sokağın başında karısını döven bir aşalık herif vardı. Bu olaya çok sinirlenmiştim. Kendimi daha fazla tutamayıp her zaman yedekte duran silahımı alıp belime yerleştirdim. Askılıktan ceketimi, yerden de botlarımı alıp bir çırpıda giyidim. Asansör yerine merdivenleri tercih etmiştim. Dışarı çıktığımda şerefsiz adam halada karısını dövüyordu. İçimden ben sana sormaz mıyım? diyip onlara doğru koşmaya başladım. Kadın çaresizce " vurma lütfen yeter!" diyip yalvarıyordu. Adamın kolundan tutup kafayı gömdüm. Adam yere düşünce kadına evimi gösterip gitmesini işaret ettim. Kadın hızlıca evime girdi ve kapıyı kapattı. Arkamdaki ahmak adama bakıyordum. Ben sana şimdi gösteririm bakışı atıp adamın yakasından tutup kaldırdım. Bu adama baktıkça öldüme hissi veriyordu bende. Adama tekrardan kafayı gömmüştüm. Yere düştüğünde belimdeki silahı anlının ortasına doğrulttum. Adam korkudan gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Ve konuşmaya başladım. " Bak şimdi dediklerimi iyi dinle, çünkü bir daha tekrar etmicem. Anladın mı?" dedim ve adam kafasını yukarı aşağı doğru salladı. Tekrar konuşmaya başladım. " Şimdi, bir daha seni ne bu sokakta ne de o kadının yanında görürsem anlının ortasına kocaman bir delik açarım haberin olsun." soğuk çıkmıştı sesim. Adam " Ta-tamam" diye sözcükler dökülmüştü dudaklarından. " Aferin, hadi şimdi yol al" dedim. Silahı adamın kafasından çektim. Adam arkasında koşturan varmış gibi koşmaya başlamıştı. Arkasından " Dediklerimi unutma!" Demeyi de ihmal etmemiştim. Üstümü başımı düzeltip eve hızlı adımlarla yürüdüm. Kapıya vurup açmasını bekledim. 1 dakika sonra kapıyı açmıştı. İçeri girdikten sonra arkamdan kapıyı kapattım. Kadını o kadar hırpalamış ki kadının hiçbir şey yapacak gücü yoktu. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım. " O adam bir daha size bir şey yapamıcak emin olabilirsiniz" demiştim sesimin sıcak ve güven vericesine. Kadın bana dönüp kanayan dudağınla konuşmaya başladı. " N- nasıl eminsin" demişti titrek sesiyle. " Eminim ben bir daha size dokunamaz" dedim. Kadını onu rahatsız etmeyecek şekilde süzmeye başladım. Sarı saçlı, yeşil mavi karışımı renginde gözleri vardı. Tahmin ettiğim kadarıyla 30- 35 yaşlarındaydı ama o yaşları göstermiyordu. Kadın onu süzdüğümü fark etmiş sıcacık bir gülümsemişti. Bende ona gülümese ile karşılık verdim. " Sanırım ben gitsem iyi olacak . Herşey için teşekkür ederim" dedi sarışın ve maviş gözlü kadın. Nedense bir yanım kadına içimin ısındığını söylüyordu. Hayır ben Dünya Soykan'ım ben kimseye acımam. Sol tarafımdaki melek " sen güçlüsün içindeki çaresizliği ve vicanın ele vermediği bir şeyi asla yapamazsın unutma" demişti. Haklıydı. Diğer yanımı Selen ve Berk biliyordu. Ben size kendimden biraz bahsedeyim. Adım Dünya Soykan. Ünlü iş adamı ve mafya babası Rüzgar Soykan'ın kızıyım. Tek çocuğum. Annemi 10 yaşında bir trafik kazasında kaybettim. Annemi kaybedeli tam 6 sene olmuş. Vayy anasını o kadar oldu mu ya. Aslında özlemiyor değilim annemi. Arada bir mezarına gidiyorum. Mezara gittim mi hep ağlıyordum. Annemin kokusu burnumda tütüyor. Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyorum. Ağlamak bana göre değildi. Annemin ölümünden sonra kendime çeki düzen verdim. Karanlıktan korkan dünya şimdi ise karanlıkların kızı olmuştu. Dolabımda siyahtan başka renkli kıyafetler yoktu. Çünkü ben mafya kızım mafyalar renkli kıyafet giyimezler! Kendime gelmek için kafamı sağa sola doğru salladım. Aklım geçmişe gittiği için yanımdaki kadını unutmuşum. " Kusura bakmayın dalmışım" dedim. Sıcacık bir gülümseme yollamıştı. " Önemli değil tatlım. Ben artık gideyim. Rahatsızlık verdim sanada" demişti sarışın kadın. " Ne rahatsızlığı önemli değil. Ben size telefon numaramı vereyim ne zaman yardıma ihtiyacınız varsa arayabilirsiniz" dedim. Adını bilmediğim kadın gene o meşhur huzuru verici gülümseme yolladı. " Bu arada adım Melis, senin adın ne" dedi o tatlı güler yüzüyle. " Dünya Soykan" diyebilmiştim. Kadının ağızı bir O şeklinde açılmıştı. " Sen ünlü iş adamı ayrıca mafya babası Rüzgar Soykanın kızısın" dedi maviş gözlü kadın. " Evet'te babamı nerden tanıyonuz?" dedim sakin bir şekilde. Kadın kalktığı yere geri oturdu. " Otur Dünya anlatayım sana" kadının dediğini yapıp oturdum. İçimde bir kıskançlık oluştu. Neden derseniz ben babamı herkesten kıskanıyorum. Böyle kimse ona bakmıcak, hiçbir şey yapmıcak babama. Dünya da %78 - %80 kız babasına düşkündür. Ama ben babama çok düşkünüm. Babam için ben kaç kadın dövmüştüm hatta öldürdüm bile. Babam bu kıskançlığıma bayılıyordu. Ne babam bana kıyabiliyordu ne de ben ona kıyabiliyordum. Biz birbirimize çok düşkünüz. Birbirimizden başka hiç kimsemiz yok. Bu dünyada tek varlığım babam. Babamın kılına zarar gelirse bu şehiri hatta dünyayı altına üstüne getiririm.
YENİ HİKAYEM ARKADAŞLAR. YORUMLARINIZI BEKLİYORUM HEYECANLA. ÖPÜLDÜNÜZ 😍😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~ Mafya Kız~~
Teen FictionKaranlıktan korkan Dünya şimdi ise karanlıkların kızı olmuştu. Babasından başka kimseye değer vermiyodu. Babası gibi oda bir mafya kızdı. Baba- kız mafyalardı. Dünya bakalım bu hayatta her zaman dik ve sağlam kalabilecek miydi?